Yeni oyun plânı!

04:001/02/2022, Salı
G: 1/02/2022, Salı
Abdullah Muradoğlu

ABD’nin Çin ve Rusya ile iki sorunu var, Doğu Avrupa’da “Ukrayna”, Hint-Pasifikler’deyse, “Tayvan”. Halihazırda ABD ve Rusya arasında “Ukrayna” en sıcak konu. Ancak Tayvan krizi hergeçen gün ABD ve Çin arasındaki gerilimi daha da artırıyor. Geçtiğimiz günlerde ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris Orta Amerika ülkelerinden Honduras’taydı. Honduras Devlet Başkanı olarak seçilen Xiomara Castro’nun yemin törenine katılan Harris’in Tayvan Başkan Yardımcısı William Lai ile de kısa bir görüşme yapması Çin

ABD’nin Çin ve Rusya ile iki sorunu var, Doğu Avrupa’da “Ukrayna”, Hint-Pasifikler’deyse, “Tayvan”. Halihazırda ABD ve Rusya arasında “Ukrayna” en sıcak konu. Ancak Tayvan krizi hergeçen gün ABD ve Çin arasındaki gerilimi daha da artırıyor. Geçtiğimiz günlerde ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris Orta Amerika ülkelerinden Honduras’taydı. Honduras Devlet Başkanı olarak seçilen Xiomara Castro’nun yemin törenine katılan Harris’in Tayvan Başkan Yardımcısı William Lai ile de kısa bir görüşme yapması Çin tarafından tepkiyle karşılandı. Bu tür resmî temaslar Pekin’de düşmanca bir tutum olarak algılanıyor. Bu arada Honduras’ın Tayvan ile diplomatik ilişki kuran nadir ülkeler arasında yer aldığını hatırlatalım.

Yine aynı günlerde Çin’in Washington Büyükelçisi Qin Gang etkili bir Amerikan radyo kuruluşuna(National Public Radio) verdiği röportajda ABD’nin Tayvan politikasını çok sert ifadelerle eleştirdi. ABD’nin ateşle oynadığını belirten Büyükelçi, bu sorunun ABD ve Çin arasında çatışmaya yol açabileceği uyarısında bulunuyordu. Pekin’in Ukrayna’daki sıcak gelişmeleri dikkatle izlediğinde kuşku yok. ABD ile Rusya’nın uzlaşmaları veya uzlaşamamaları yahut taraflardan herhangi birinin geri atması Pekin’in Tayvan politikalarını etkileyecektir.

ABD, Çin ve Rusya dünyanın hem en büyük ordularına sahip, hem bu ülkeler birer nükleer güç. Ukrayna ve Tayvan gerilimleri “eski Soğuk Savaş” dönemindeki “nükleer savaş oyunları”nı yeniden gündeme getirdi. Bu oyun taraflardan herhangi birinin kazanamayacağı bir oyun. Bu yüzden ‘Nükleer tehdit’, yeni silahlanma çılgınlığının yeni gerekçesi bile olabilir.

Rusya ile ABD arasındaki gerilimin ardındaki asıl mesele “NATO”nun Rusya’nın burnunun dibine kadar yakınlaşmasıyla ilgili daha çok. ABD, Ukrayna’nın NATO’ya alınmayacağına ilişkin kalıcı bir güvence vermemesi halinde gerilim devam edecek. Rusya, “Varşova Paktı”nın eski üyeleri olan ülkelerde de NATO’nun kuvvet bulundurmasını istemiyor. Rusya için mesele sadece Ukrayna ile sınırlı değil. ABD ise Ukrayna’nın NATO’ya alınmaması yönünde taahhüt vermek istemiyor gözüküyor. Birkaç ülke istisna NATO’nun diğer Avrupalı üyelerininse Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda ABD ile fikir birliği içerisinde oldukları söylenemez.

NATO’nun kurulma gerekçesi güyâ “Sovyetler Birliği”nin Avrupa’da yayılmasını önlemekti. Varşova Paktıysa Sovyetler Birliği tarafından NATO’ya karşı kuruldu. Soğuk Savaş ‘ideolojik’ bir savaştı. ABD /Batı/NATO liberal demokrasileri, Sovyetler Birliği/ Varşova Paktıysa totaliter komünist bir sistemi temsil ediyordu. Bu ayrım, Batı medyasında “Hür Dünya-Demirperde” söylemiyle de pekiştirildi. Latin Amerika ve dünyanın daha birçok bölgesinde ABD demokratik süreçleri kesintiye uğratmış, askerî darbeleri ve dikta rejimlerini desteklemişti, o başka.

1991’de hem Varşova Paktı, hem de Sovyetler Birliği resmen dağıldı. Soğuk Savaş tek bir mermi atmadan Sovyetler Birliği’nin masadan kalkmasıyla son buldu. Rusya yönetimi bu ara dönemde ülke kapılarını şuursuz şekilde neo-liberal yağmacı ekonomik politikalara sonuna kadar açtı. Amerikalı siyaset bilimci Francis Fukuyama liberal demokrasinin zaferini ilan ettiği “Tarihin sonu mu” başlıklı makalesini bu dönemde yayınladı. Yazara göre liberal demokrasi ve serbest piyasa ekonomisi ile dünya arasında duran son engel(Sovyetler Birliği) ortadan kalkmıştı. Rusya neo-liberal ekonomik politikaların bedelini çok ağır şekilde ödedi. Bugün Rusya’da “Putinizm” diye bir akımdan söz ediliyorsa, sebebi bu politikalar olsa gerek.

ABD, İki Almanya’nın birleşmesi karşılığında Ruslara NATO’nun Doğu’ya genişlemeyeceğine dair sözlü güvenceler verdi. Malum olduğu üzere bu güvenceler sözde kaldı. Varşova Paktı’nın Rusya dışındaki üyeleriyse tümüyle NATO’ya girdi. Böylece ABD/Batı koalisyonu ile Rusya arasında çok ciddi bir güvensizlik inşa edildi. Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya alınması yönündeki girişimler gerilimi daha da derinleştirdi. Sovyetler Birliği’nin ve Varşova Paktı’nın dağılmasına, ideolojik savaşın sona ermesine, hatta ‘Yeni Rusya’nın hıristiyan köklerine tutunmuş olmasına rağmen NATO’nun varlığının sürdürülmesi bir muamma. Bu muamma çözülmeden Rusya ve ABD arasındaki gerilimin son bulmasıysa pek mümkün gözükmüyor.

#ABD
#Çin
#Rusya
#NATO