Rusya Devlet BaşkanıVladimir Putin,Ukrayna’yı işgal girişimine“NATO”üyesi ülkelerden gelen tepkileri gerekçe göstererek Rus ordusunun‘caydırıcılık güçleri’ni yüksek seviyede alarma geçirdiğini duyurdu. Caydırıcılık güçleri nükleer silahları ve hipersonik füzeleri kapsıyor. Bu yüzden Putin’in açıklaması“nükleer savaş”korkusunu yeniden hortlattı.Rusya ABD ile birlikte dünyanın en geniş nükleer cephaneliğine sahip. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin “veto” hakkına sahip 5 Daimi üyesi -ABD, Rusya,
Rusya Devlet Başkanı
Ukrayna’yı işgal girişimine
üyesi ülkelerden gelen tepkileri gerekçe göstererek Rus ordusunun
ni yüksek seviyede alarma geçirdiğini duyurdu. Caydırıcılık güçleri nükleer silahları ve hipersonik füzeleri kapsıyor. Bu yüzden Putin’in açıklaması
korkusunu yeniden hortlattı.
Rusya ABD ile birlikte dünyanın en geniş nükleer cephaneliğine sahip. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin “veto” hakkına sahip 5 Daimi üyesi -ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa- ayrıca
olarak anılıyorlar. Gayriresmi olarak İsrail, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore de nükleer silahlara sahipler. Diğer ülkelerin bu silahları edinmeleriyse, ‘yasak’.
“Karşılıklı garantili yıkım”
mantığı bir nükleer gücün bir diğer nükleer güce saldırmamasını sağlıyor. Zira nükleer savaş her iki tarafa da korkunç bir yıkım getiriyor.
döneminde, ABD ve Sovyetler Birliği arasında 1962’de çıkan
dünyaya günlerce soğuk terler döktürmüştü. Gizli görüşmeler sonucunda Sovyetler Küba’daki, ABD ise Türkiye’deki nükleer başlıklı füzelerini söktüler. Tabii ki Türkiye ve Küba’ya haber verilmedi.
Sovyetler Birliği’nin nükleer silahlarının önemli bir kısmı Ukrayna’da idi. 1991’de Sovyetler Birliği dağılınca, Ukrayna halkı yüzde 90 gibi bir çoğunlukla bağımsızlık kararı almıştı. 1994’te Ukrayna, Rusya, ABD ve İngiltere arasında imzalanan
gereğince Ukrayna nükleer silahlardan vazgeçti. Karşılığında Ukrayna’nın güvenliği ve toprak bütünlüğü imzacı taraflarca garanti altına alınıyordu. 2014 ve 2022’de Ukrayna’da yaşanan gelişmeler garantinin kağıt üstünde kaldığını gösterdi. ABD ve NATO Rusya ile kafa kafaya gelmenin bir “nükleer savaş”a veya
na yol açacağı gerekçesine sığınıyorlar tabii.
1969’da Çin Halk Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği arasında sınır ihtilafıyla sebebiyle çatışma çıktı. Sovyetler Birliği Çin’e karşı bir nükleer saldırı gerçekleştirmesi durumunda ABD’nin tavrının ne olacağını merak etti. Dönemin
ağız yoklayan Moskova’ya Çin’e nükleer bir saldırı halinde Sovyet şehirlerine misillemede bulunacakları uyarısında bulundu. Böylece Çin korkunç bir felaketten kurtuldu. Pekin ile Moskova arasında açılan çatlaktan ABD istifade etti. Bu olay ABD’nin Çin ile diplomatik ilişki kurmasının yolunu açtı.
26 Eylül 1983’teyse ABD ve Sovyetler Birliği nükleer bir savaşın eşiğinden kıl payı kurtuldular. Moskova yakınlarındaki bir erken uyarı merkezindeki bilgisayarlar ABD’den Rusya’ya füze atıldığını gösteriyordu. O sırada tesiste görevli Rus subayı
sağduyulu davranarak durumu üstlerine bildirmek yerine beklemeyi tercih etti. Kısa süre sonra sistemin yanlış sinyal verdiği anlaşıldı. Bu davranışıyla Petrov
olarak anıldı.
Amerikalı yönetmen
tarafından çekilen ve 1983’te gösterime sokulan bilim-kurgu filmi
nükleer savaşın “an meselesi” olduğunu gözler önüne seriyordu. Filmde ABD’nin nükleer silah programını içeren bilgisayar bir hata sonucunda ateşleme kodunu harekete geçiriyor. Çözüm bulamayan Amerikalılar panik içinde bir bilgisayar korsanından yardım istiyorlar. Hacker programı güç bela bilgisayar oyununa dönüştürmeyi başarıyor. İki taraftan karşılıklı olarak onlarca şehre füze atışlarını yansıtan ekran görüntüleriyse dehşet vericiydi. Sonunda oyun bir noktada duruyor. Ekran başında nefeslerini tutmuş olarak bekleyen komuta kademesine bilgisayar şöyle sesleniyordu:
“Tuhaf bir oyun. Kazanmaya yarayacak tek hamle, oynamamak. İyi bir santranç maçına ne dersiniz?”
Nükleer güçler biribirileriyle savaş yapmaktan kaçınıyorlar. Nükleer silahlara sahip olmayan ülkelerse nükleer güçler karşısında savunmasızlar. Sovyetler Birliği 1956’da Macaristan’a, 1968’de ise Çekoslovakya’ya askeri müdahalede bulundu. ABD ve NATO’nun bu müdahaleler karşısında son derece etkisiz kalmalarının öne sürülen gerekçesiyse Sovyetler’in nükleer silahlarının olmasıydı. 2000’lerin başlarında ABD Afganistan ve Irak’ı işgal etti. Bu iki ülkenin nükleer silahlarının olmaması işgal edilmelerini kolaylaştırmış idi. Şimdi de
, nükleerden arındırılmış Ukrayna’yı işgal ediyor. Hiçbir ülkenin “nükleer savaş” korkusuyla Rusya ile doğrudan kafa kafaya gelmeyeceğine dair duyulan güven bunda büyük rol oynuyor.
#ABD
#NATO
#Rusya
#Vladimir Putin
#Birleşmiş Milletler