“Küresel Isınma”dan kaynaklı“İklim Değişikliği”nin insan yaşamını giderek kötüleştirdiği bir vakıa. Aslında fazla söze hacet yok, insanlık alemi olarak iklim değişikliğinin sebebiyet verdiği tehlikeleri yaşayarak deneyimliyoruz. Artan sıcaklıklar, susuzluk, kuraklık, olağanüstü yağışlar, seller, heyelanlar, orman yangınları vs. Son bir hafta içerisinde insanların orman yangınlarını durdurmak için nasıl olağanüstü çaba harcadıklarına tanık olduk, inanılmaz sahneler izledik.Küresel ısınmanın aynı
“Küresel Isınma”dan kaynaklı
nin insan yaşamını giderek kötüleştirdiği bir vakıa. Aslında fazla söze hacet yok, insanlık alemi olarak iklim değişikliğinin sebebiyet verdiği tehlikeleri yaşayarak deneyimliyoruz. Artan sıcaklıklar, susuzluk, kuraklık, olağanüstü yağışlar, seller, heyelanlar, orman yangınları vs. Son bir hafta içerisinde insanların orman yangınlarını durdurmak için nasıl olağanüstü çaba harcadıklarına tanık olduk, inanılmaz sahneler izledik.
Küresel ısınmanın aynı hızda devam etmesi durumunda insanlık olarak gelecekte neler yaşayacağımızı, şimdi yaşadıklarımızdan yola çıkarak daha doğru şekilde değerlendirebiliriz. İnsan kaynaklı küresel ısınmanın
olduğunu kabul ederek yaşamaya devam edeceğiz. Yüzlerce yıllık bir birikimin sonucu olarak zuhur eden küresel ısınmayı bugünden yarına durdurmak tabii ki mümkün değil ama bireysel ve kurumsal çabalarımızı sürdüreceğiz. Her şeyden önce bu mücadele eylemli bir farkındalık gerektiriyor. Kurumlar kurum olarak, bireyler birey olarak küresel ısınmaya katkılarımızı en asgari düzeye indirmek durumundayız.
“İklim Değişikliği” yarının büyük kriziyse,
de geleceğin en önemli ideolojilerinden biri olmaya namzettir. Mahiyeti itibariyle “İklim Değişikliği”, içinde köşeye kıstırıldığımız küresel ekonomik-finansal sistemi de değişmeye zorluyor. Yaşadığımız
salgını bile mevcut kapitalist sisteminin sürdürülemez olduğunu acı bir şekilde de olsa bizlere gösterdi. İklim değişikliğinin daha önce karşılaşmadığımız veya deneyimlemediğimiz birçok hastalık türettiği de bir vakıa. Doğa ve yaşam dengesi bozulduğunda daha iyi yaşamak mümkün mü?
İklim değişikliğinin kendini ifşâ ettiği bir diğer gelişmeyse okyanuslardaki ısınmanın artması. Buna bağlı olarak sudaki asit oranı da artıyor. Daha önce ısınmanın yıkıcı etkilerinden bizi koruyan okyanuslar, artık bu rolü daha fazla sürdüremeyeceklerinin sinyallerini veriyorlar. Okyanusların asitlenmesi istiridyeler ve midyeler başta olmak üzere kabuklu deniz canlılarını olumsuz etkiliyor. Su koşulları, deniz canlılarının üremeleri için yetersiz kaldığında neler olacağını siz tahmin edin. Okyanusların bir plastik havuzuna dönüştüğüne dair haberleri hatırlayın. Denizlerdeki değişmeler insanların sağlıklı yaşamalarını daha zorlaştıracaktır.
Doğada her bir canlı türünün olumlu bir misyonu var. Doğadaki her halka birbirine sıkı sıkıya bağlı. Bir halkada yaşanan kriz, diğer bütün halkaları da yavaş veya hızlı şekilde etkileyerek dönüştürüyor. Kuraklık, aşırı yağışlar, susuzluk olarak kendisini gösteren iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini gıda ve tarım alanında da gözlemleyebiliyoruz. Yeraltı suları tükeniyor veya çok daha derinlere kayarak kayboluyor. Bütün bu gelişmeler insanların sağlıklı gıdaya erişimlerini kısıtlayabilir. Öte yandan da insanların alım gücünü de bir hayli zorlaştırabilir.
Çevre –tarım uzmanlarına göre iklim değişikliği nedeniyle daha az erişilebilir hale gelecek temel gıdalar arasında ilk sırayı buğday, pirinç ve balık alıyor. Bu sadece beslenmeyle ilgili de değil, yanısıra bu alanlarda faaliyet gösteren kesimleri de olumsuz olarak etkileyecektir. Dolayısıyla iklim değişikliğinin sosyal ve ekonomik etkilerini hiç de hafife almamalıyız.
Buzul çağında
başta olmak üzere birçok canlı türü yok oldu. Dinozorların varlığını sadece fosillerinden biliyoruz. Geçtiğimiz yüzyıldaysa binlerce bitki türü yok oldu. Sıcaklıkların artmasıyla listeye yenileri eklenecektir. Gelecekte yaşanabilecek gıda ve su kıtlıklarıysa ulusal veya uluslararası krizlere yol açabilecek nitelikte tehdit unsuru olacaklar.
ile
arasında seçim yapmak sahte bir söylem. Oysa bilim adamları sağlıklı bir çevrenin sağlıklı bir ekonominin temeli olduğuna dikkat çekiyorlar. Mesele, yaşadığımız iklim değişikliğine bakışımızın değişmesiyle ilgili daha çok. Değişen bakışlar kamuoylarının desteğine sahip olduklarında çevre ve ekonomi arasında daha sağlam, daha güvenli, daha sağlıklı bir denge kurulması mümkün. Tarihe bakalım! Gerçeklerden beslenen yeni fikirler ezberleri bozar, zamanı gelen fikirleri durdurmanın ise bir yolu yoktur. Sahnede yeni bir müzik başlar ve herkes de bu müziğe ayak uydurmak durumunda kalır.
#Küresel Isınma
#İklim Değişikliği
#Kovid-19