Bugünün kehanetleri, yarının gerçeklikleri olabilir!

04:006/04/2021, Salı
G: 6/04/2021, Salı
Abdullah Muradoğlu

“İmparatorluk”ve“Ulus-devlet”ikilemi içerisinde sıkışıp kalan ABD dünyanın değişen gerçeklikleriyle de savaş halinde. Dahası, ABD kurguladığı‘sahte gerçeklik’anlatısını dünyanın gerçekliklerinin yerine ikame etme kibrini sürdürmekten vazgeçmiyor.‘Dünya Düzeni’nden ABD’nin sorumlu olduğuna dair bir anlatı“Soğuk Savaş”döneminden bu yana Amerikan jeopolitiğinin dayandığı temel bir varsayım oldu. Bu varsayımın“Amerikan Müdahaleciliği”nin meşrulaştırılmasında sıklıkla kullanıldığını belirtmek gerekiyor.Yeri

“İmparatorluk”
ve
“Ulus-devlet”
ikilemi içerisinde sıkışıp kalan ABD dünyanın değişen gerçeklikleriyle de savaş halinde. Dahası, ABD kurguladığı
‘sahte gerçeklik’
anlatısını dünyanın gerçekliklerinin yerine ikame etme kibrini sürdürmekten vazgeçmiyor.
‘Dünya Düzeni’
nden ABD’nin sorumlu olduğuna dair bir anlatı
“Soğuk Savaş”
döneminden bu yana Amerikan jeopolitiğinin dayandığı temel bir varsayım oldu. Bu varsayımın
“Amerikan Müdahaleciliği”
nin meşrulaştırılmasında sıklıkla kullanıldığını belirtmek gerekiyor.
Yeri gelmişken ABD Başkanlarından
George W. Bush
’un beyni olarak anılan Cumhuriyetçi stratejist
Karl Rove
’a atfedilen bir alıntıyı hatırlatmak istiyorum.
“Gerçekliğe dayalı-toplum”
kavramıyla ilgili olarak bir gazeteciyle yaptığı tartışma sırasında Rove bakın neler söylemiş:
“Dünya artık böyle çalışmıyor. Şimdi biz bir imparatorluğuz ve harekete geçtiğimiz zaman kendi gerçekliğimizi yaratıyoruz. Ve siz bu gerçekliği analiz ettiğiniz sırada, biz bir daha harekete geçerek yeni gerçeklikler yaratıyoruz; onları da analiz edebilirsiniz. Biz tarihin aktörleriyiz… siz ise, ancak bizim yaptıklarımızı analiz edersiniz” .

Karl Rove ister bu cümleyi kullanmış olsun, isterse kullanmamış olsun, ABD’nin yakın tarihte “yapıp ettikleri” bu alıntıyla berraklaşan Amerikan algısını deşifre ediyor. Neo-Con dış politika elitlerinin baştan çıkardıkları George W. Bush’un Afganistan ve Irak savaşlarının sebebiyet verdiği gerçekliklerin sonuçlarıysa ortada duruyor. Amerikan askerleri 20 yıldır bu iki ülkede.

ABD şimdi de yeni bir gerçeklik anlatısı kurguluyor. Çin’i
‘denk rakip’
veya
‘eşit hasım’
olarak gören Amerikan dış politika elitleri dünyayı bu ‘yeni gerçeklik” imajına uygun olarak yeniden düzenlemek istiyorlar. Bu bağlamda son 10 yıl içinde ABD’de geniş bir Çin literatürü oluştu.
Çin’in jeo-ekonomik güç rekabetinde ABD için çok ciddi bir rakip olduğu hiç kuşkusuz doğru. Ancak ABD, Çin’in bütün dünya için tehlikeli bir güç olduğu algısını inşa etmeye çalışıyor. Birçok Amerikalı analist ise istikbalde ABD ve Çin arasında savaşa kadar gidebilecek bir hesaplaşmaya dikkat çekiyor. Bu anlatı veya kehanet, biri Yerleşik hegemon(ABD), diğeri Yükselen güç(Çin) arasında eninde sonunda bir askeri karşılaşma olacağı varsayımına dayandırılıyor. Antik Yunan tarihindeki
“Isparta ve müttefikleri”
ile
“Atina ve müttefikleri”
arasındaki
“Peleponnes Savaşları”
bu anlatının tarihsel örnekleri olarak gösteriliyor.

Her ikisi de nükleer güç olan ABD ve Çin’in doğrudan savaşmayı göze almaları beklenmiyor. Her iki gücün savaşa hazır olduklarını hissettirdikleri de gözden kaçmıyor. Her iki güç “Soğuk Savaş” döneminde olduğu gibi diğer ulusları hizalama gayreti içindeler. Mevcut durum birden fazla oyuncuyla oynanan uluslararası bir futbol maçına benzetiliyor. İki taraf da rakiplerini sonuçlarla tehdit ederken aynı zamanda müzakereler için kaldıraçlar elde etmeye çalışıyorlar.

“Soğuk Savaş” döneminde olağanüstü silahlanma programlarına rağmen ABD ve Sovyetler Birliği karşı karşıya gelmediler. Bu iki güç arasında savaşa en yakın olay, 1962’deki
“Küba Füze Krizi”
ydi. Dünyayı nükleer savaşın eşiğine getiren kriz, Sovyetler Birliği’nin Küba’dan, ABD’nin ise Türkiye’deki nükleer başlıklı füzeleri sökmek için gizlice anlaşmalarıyla çözüldü.
Önümüzdeki süreçte ABD ve Çin arasındaki büyük güç rekabetinin yoğunluk kazanması bekleniyor. Etrafındaki ülkelerin sınır ihtilafları yaşadığı Güney Çin Denizi’nde ABD ve Çin’in askerî gövde gösterileri, her iki gücü de askerî harcamalarını artırma yönünde tazyik ediyor. Hint-Pasifikler’deki jeo-ekonomik güç rekabetine dahil olmak isteyen İngiltere de askerî harcamalarını artırmayı hedefliyor. Eski İmparatorluklar İngiltere ve Rusya küresel sahnede etkin bir yer kapmaya çalışıyorlar. Küresel rekabetin kaderini etkileyecek bölgesel güçler de hareket halindeler tabii. Dünyayı yeniden iki kutup halinde ayrıştırma girişimlerine karşı gelişmekte olan bölgesel güçler
“Üçüncü taraf”
olarak dengeleyici bir rol oynayabilirler.

ABD ve Çin arasında yakın gelecekte bir savaş beklenmiyor olsa bile, tarih beklenmedik veya öngörülmemiş büyük savaşların vuku bulduğuna dair örneklerle dolu. Öte yandan bugünün kehanetlerinin yarının gerçeklikleri olabileceği ihtimalini de görmezden gelmemek lazım.

#İmparatorluk
#ABD
#Soğuk Savaş
#George W. Bush
#Karl Rove
#Çin