Halk, 15 Temmuz gecesi AK Parti Genel Merkezi önünde FETÖ’cü darbecilere karşı amansız bir mücadele verdi. Ancak o mücadele içinde bir isim dikkat çekti. Meydanda onu görenler kucakladı, bağrına bastı. O isim, eski CHP Ankara Milletvekili Sinan Aygün’dü. Aygün, o gece yaşadıklarını Yeni Şafak’a anlattı.
15 Temmuz’un olduğu gece Çukurambar›da bir kafede dostlarımla akşam yemeği yemiş, sohbet ediyorduk. Sosyal medyadan bir hareketlilik olduğunu gördüm. İstanbul’da Boğaz Köprüsü’nün kapandığı yazıyordu. Emniyetçi olan arkadaşları aradım. Arkadaşlar bir hareketlenmenin olduğunu ama tam da ne olduğunu anlayamadıklarını söylediler. Bunun bir kalkışma olduğu, kimin tarafından yapıldığı ve kime yapıldığını bilmediğimiz bir darbe. Saat 23.00’e doğru asker içindeki FETÖ’cü yapının yaptığı bilgisi gelince hemen kafeden kalktık, arabaya bindim. Bu terör örgütü bu darbeyi yapacaksa ilk önce el koyacakları yerlerden birisi Külliye, ikincisi AK Parti, üçüncüsü Meclis’ti. Bulunduğum yere en yakın yer AK Parti Genel Merkeziydi. Tek başıma olduğum için orada birileri vardır diye düşündüm.
FETÖ mağdurlarından biri de benim. 11 yıl davam sürdü. Silivri cezaevi süreçleri... Adalet geç de olsa yerini buldu, beraat ettim. Direnişe kafeden çıktığımda karar verdim. AK Parti Genel merkezine giderken kalabalığı gördüm. O zaman benim CHP kimliğim vardı. İnsanlar beni görünce ‘başkanım hoş geldin’ diye kucakladı, bağırlarına bastılar. Orada insanları görünce moralim biraz daha arttı. Daha sonra tankların geldiğini görmeye başladık. Tanklara karşı bir hareketlendik, tanklar o arada U dönüşü yaptı. Uçak sesini halen unutamıyorum. Uçaklar uçmaya başladı. Hatta ‘Atlasam uçağı yakalayabilir miyim’ diye düşündüm, o kadar yakından uçuyorlardı. Bu kadar dehşet ses çıkaran uçak görmedim.
Biraz daha kalabalık arttı. Şamil Tayyar (AK Parti Gaziantep Milletvekili) AK Parti seçim otobüsünün üstündeydi. Ben insanlarla birlikte aşağıdaydım. Vatandaşlarla birlikte “Darbeye hayır, cuntaya hayır” sloganları attık. Bu işte AK Parti’li, CHP’li önemli değildi. Ülke gidiyordu. Orada o uçaklarla, tanklarla baş etmemiz mümkün değildi, bu işin sonu ölümdü. Ölürsek bile çocuklarımız, torunlarımız “İşte dedem ya da babam bu darbeye karşı çıktı ve şehit oldu, direndi” diyebilecekti. Bu benim bırakabileceğim en iyi miras, diye düşündüm. O esnada insanın gözü bir şey görmüyor. Daha sonra Şamil Tayyar beni otobüsün üstüne davet etti. Hiç tereddüt etmedim. Otobüsün üstünde “Demokrasiye sahip olacağız, Cumhuriyete sahip olacağız, bağımsızlığa sahip olacağız” vurgusu yapan bir konuşma yaptım. Oraya çıkarken de hiç CHP’li olduğumu düşünmedim. Türkiye işgal ediliyor, vatandaş olarak topraklarımızı savunmak amacıyla oraya çıktım, o konuşmam çok büyük alkış aldı.
Televizyondan gelişmeleri takip edemiyorduk. Telefondan Sayın Cumhurbaşkanı’nın meydanlara davet ettiğini görünce, “Tamam, artık arkamızda başkomutan var” diye düşündüm.
Türkiye büyük bir felaket atlattı. Bunda en büyük olay o gece Tayyip Bey’in ortaya çıkması ve açıklama yapmasıydı. O açıklamayı yaptığı zaman zaten tankları göndermiştik. O açıklama bize doping oldu. “Arkamızda Tayyip Erdoğan var, hadi yürüyelim” dedik ve yürüdük. Cumhurbaşkanı’nın talimatı gereği Külliye’ye, oradan Kızılay’a gittim. Tabi manzara güzel değildi. Yerlerde kanlar vardı, yaralılar vardı. O gece şunu gördüm: Türkiye’ye bir şey olmaz. Öğlene kadar dışarıdaydım. FETÖ kumpası Ergenekon’dan 11 yıl yargılandım. Bunlar bize resmen zulüm ettiler. Hayatımda iki dönüm noktası vardır. Bir 15 Temmuz gecesi, bir de Fetullahçıların bize kurmuş olduğu kumpas.
Biz FETÖ ile 2007 yılından beri uğraşıyoruz. Her yeri ele geçirdikleri gibi Ankara Ticaret Odasını da ele geçirmek istediler. Ben FETÖ’yü 2007 yılının ekim ayında fark ettim. Bunlarla ilgili Ankara bünyesinde bir çalışma yaptım. Bunların şirket büyüklükleri, sermaye büyüklüklerini araştırdım. Bu araştırmayı 2007 Aralık ayında bitirdim. 3 Ocak 2008 tarihinde de takibe alınmışım. İki sefer bu takibi uzatmışlar. Bu takip süreci 31 Haziran’da bitmiş. 1 Temmuz’da da tutukladılar.
Geldiler, benden ATO’yu istediler. Geldiler, bana “ATO’ya girmek istiyoruz” dediler, ben de “Gelin, girin burası demokratik bir kurum”, onlar “Hayır sen başkanlığı bırak, biz buraya devam edelim” dediler. Bunu kabul etmedim. O dönemde FETÖ kanallarında beni hedef alan haberler yapıldı. FETÖ firarisi Ayhan Atalay, beni hedef alarak açıklamalarda bulunmuştu. Oda’ya FETÖ’cülerin girmesini engelledim. Ondan sonra bize iyice kinlendiler. Benden sonra sayıları arttı. Firari Ayhan Atalay, meclis üyesi ve meclis vekili oldu. Bunlarla kavgam 2007 yılında başlamıştı.
“Bu darbe kontrollü darbeydi” sözü canımı yakıyor. Bu ne demek! Bu darbeyi Tayyip Erdoğan yaptırmıştı. Öyle bir şey olur mu? Ben o gece yaşadım. Tayyip Erdoğan eline telsiz aldı “Alo uçak 3, bomba at, Külliye’ye”, “Alo uçak 5, Meclis’i bombala” mı dedi. Kontrollü darbe budur. Eee Meclis’e bomba atıldı. O bomba beş metre ileriye atılmış olsaydı Meclis içinde Sayın Bekir Bozdağ kürsüdeydi. Direkt beynine düşerdi. O bomba beton yere isabet etti. Kontrollü darbe ise Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Bekir Bozdağ’ı ve diğer AK Partili vekilleri mi öldürmek istedi. Bu gayet saçma bir şey. O geceyi unutamıyorum. O gece ölümle yaşam arasında bir şey. Şehit olmak ile gazi olmak arasında bir şey. Biz Külliye’ye 40 km hızla gittik, 50 kilometre hızla gitsek belki bizi de tarayacak arabanın içinde. Ya gazi ya da şehit olacaktık. Bu planlanmış, bu kontrollü bir darbe değildi. FETÖ’nün ülkeyi ele geçirmemesi için canımı ortaya attım. Bu onur bile çocuklarıma bırakacağım en değerli şey.