İbrahim Kalın, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Politika Merkezi (EPC) tarafından çevrim içi düzenlenen "Belirsizlik Çağında Türk Dış Politikası" başlıklı etkinlikte konuşma yaptı.
Libya'da aktif biçimde diplomasi yürütüldüğünü belirten Kalın, dün Rusya ile "güvenilir ve sürdürülebilir" bir ateşkes üzerine odaklanacak bir çalışma grubu kurulmasında uzlaşıldığını anlattı.
Kalın, Libya'nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'in daha önceki anlaşmalarda olduğu gibi son anlaşmayı da "ihlal" ettiğini belirtti.
Türkiye'nin uluslararası meşruiyete sahip Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin (UMH) davetiyle Libya'da bulunduğunu anımsatan Kalın, Hafter'in saldırgan tutumunu sürdürdüğünü vurguladı.
Kalın, Libya'da 2015 yılında siyasi uzlaşı amacıyla Süheyrat Anlaşması imzalandığını hatırlatarak, burada da Hafter tarafının anlaşmaya aykırı davrandığını söyledi.
Hafter'in Libya'yı tek diktatör olarak yönetmek istediğine işaret eden Kalın, Libya halkının büyük çoğunluğunun böyle bir durumu asla kabul etmeyeceğini ifade etti.
Kalın, Hafter'in Libya'da ateşkes çağrılarını bir sonraki saldırının hazırlık çalışmaları için zaman kazanmak amacıyla "taktik" olarak kullandığını anlattı.
Siyasi süreci desteklediklerini anımsatan Kalın, "Libya'da herhangi bir grup veya ülke arasında bir askeri gerilim veya çatışma yaşamak istemiyoruz." diye konuştu.
Kalın, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un agresif Libya politikası ile Avrupa'da gerçekleştiremediği liderliğini Kuzey Afrika'da göstermek istediğini, Fransa'nın Hafter'e sağladığı desteğin, NATO'nun güney güvenliğini de tehdit ettiğini vurguladı.
Mısır Meclisi'nin Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'ye "Libya'ya müdahale" yetkisi veren tasarıyı onaylamasını zararlı bulduğunu belirten Kalın, Mısır'ın Libya'ya asker göndermesinin tehlikeli bir askeri macera olacağını söyledi.
Türkiye ve Yunanistan'ın benzer tarihi ve kültürü paylaşan, NATO'da müttefik konumunda iki komşu ülke olduğunu anımsatan Kalın, Doğu Akdeniz ve Ege'de deniz sınırları ve kıta sahanlığı gibi çözümlenememiş konular bulunduğunu anımsattı.
Kalın, Yunan tarafının Ege ve Doğu Akdeniz'de maksimalist iddialarda bulunduğunu vurgulayarak, "Türkiye'ye 2 kilometre uzaklıkta, Yunan ana karasına ise 580 kilometre uzaklıkta olan Meis adasının Antalya Körfezi'nin neredeyse yarısı kadar olan 40 bin kilometrekare genişliğinde kıta sahanlığı iddiası kesinlikle kabul edilemez. Bu mantığa, coğrafyaya ve uluslararası anlaşmalara aykırıdır. Yunanistan'ın maksimalist pozisyonunu kabul etmiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Oruç Reis araştırma gemisinin, Doğu Akdeniz'deki araştırma faaliyetine ilişkin Kalın, "Yunanistan'ın aşırı tepki gösterdiğini düşünüyoruz. Doğu Akdeniz'de herhangi bir askeri veya siyasi gerginlik istemiyoruz." diye konuştu.
Kalın, Türkiye'nin Yunanistan ile münhasır ekonomik bölge de dahil olmak üzere deniz sınırları konularını görüşmeye hazır olduğunu, Yunan tarafının ise aşırı maksimalist pozisyonundan vazgeçmesi gerektiğini vurguladı.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) de Yunanistan gibi davrandığını ve Avrupa Birliği (AB) üyeliğini Türkiye'ye baskı amacıyla "pazarlık kozu" olarak kullandıklarını hatırlatan Kalın, "Doğu Akdeniz'deki tüm doğal kaynakların adil biçimde paylaşılmasını istiyoruz. Biz sadece haklarımızı korumak için oradayız. Tehdit veya yaptırım söylemlerini asla kabul etmeyiz." diye konuştu.
AB'nin Türkiye'nin meşru güvenlik kaygılarını dikkate almadığını belirten Kalın, terör örgütleri PKK ve FETÖ'nün Avrupa’da serbestçe hareket edebilmesinin güvensizliğe neden olduğunu anlattı.
Kalın, FETÖ ve PKK'nın Avrupa'da Türkiye ile ilişkileri "zehirlediğini" söyledi.
AB ve Türkiye arasında sığınmacı mutabakatında AB tarafının yükümlülüklerini yerine getirmediğini ifade eden Kalın, "Sığınmacı sorununun çözümü için birlikte çalışmak istiyoruz. Herkes itiraf etmeli ki Türkiye burada daha büyük bir yük taşıyor. Bir taraf hiçbir şey yapmazken, Türkiye'nin sırtını sıvazlamak ve çok iyi iş çıkarıyorsun buna devam et demek yeterli değil." dedi.
Türkiye'nin insani nedenlerle son 5-6 yıldır yaklaşık 4 milyon sığınmacıya ev sahipliği yaptığını anımsatan Kalın, "Külfet paylaşımı çağımızın bir gerçeğidir. Sığınmacılar veya diğer konularda yükü paylaşmazsanız adil olmazsınız." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye ve Avrupa ekonomisinin birbirine bağlı olduğunu anlatan Kalın, Türkiye'nin dış ticaretinin yaklaşık yüzde 45'ini Avro Bölgesi ekonomileri ile gerçekleştirdiğini anımsattı.
Kalın, Türk vatandaşlarına vize serbestisi sağlanması ve Türkiye-AB sığınmacı mutabakatının güncellenmesi gerektiğine dikkati çekerek, "Gümrük Birliği güncelleme müzakerelerini tamamlamak istiyoruz." diye konuştu.
Avrupa ülkeleri ile ticaret hacmini geliştirmek istediklerini vurgulayan Kalın, terör gibi ortak tehditlere birlikte mücadele edilebileceğini anlattı.
Kalın, mevcut durumda Avrupa'da vizyoner liderliğin eksik olduğunu söyledi.
DEİK Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Bodur Okyay'ın açılışını yaptığı programın moderatörlüğünü Amanda Paul üstlendi.