Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya'nın başkenti Berlin'de düzenlenen "Libya Zirvesi"nden dönüşünde uçakta gazetecilere gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Libya'da siyasi çözüm çabalarının bir parçası olarak Berlin'de düzenlenen Libya Zirvesine katıldıklarını hatırlatan Erdoğan, 55 maddelik zirve bildirgesinin kabul edildiğini kaydetti.
Burada Birleşmiş Milletler'in çatısı altında bir yol haritasının bulunduğuna işaret eden Erdoğan, "Bizim Sayın Putin ile birlikte çağrısını yaptığımız ateşkese uyulması halinde siyasi sürecin de önü açılacaktır." diye konuştu.
Erdoğan, zirvede alınan kararlar çerçevesinde Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başbakanı Fayiz es-Serrac ve Libya'nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter tarafından 5'er kişinin katılacağı askeri komitenin gelecek birkaç gün içinde toplanacağını belirterek, şunları ifade etti:
Libya'da Türkiye'nin mevcudiyeti barış umutlarını arttırmıştır. Biz, Libya'da terörle mücadele kisvesi altında ne tür oyunların oynandığını da görüyoruz. Buna karşı meşru hükümetin yanında durmaya devam edeceğiz. Özellikle bugün alınan kararları takip edecek bir mekanizma kurulacak ve aylık toplantılar yapılacak. BM çatısı altında yapılacak olan bu toplantılarda Libya'nın siyasi, askeri ve ekonomik konuları ele alınacak. Bu toplantılara bizim arkadaşlarımız da katılacaktır."
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmesinde ve zirvede İdlib konusunu da gündeme getirdiklerini aktaran Erdoğan, bu arada Serrac ile bir görüşmesinin olduğunu söyledi.
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun ile de bir araya geldiğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sayın Putin ile yaptığımız görüşmede de gerekli mesajları kendisiyle paylaştım. Sayın Putin ile gerek Moskova'daki gerekse ondan sonraki süreçte bunları çok açık net değerlendirme fırsatını bulduk. Bu sürece olan yaklaşımı bazı gerçekleri görmesi bakımından lehte oldu. Ancak tabii Hafter'in şu ana kadar, ayrıldığımız zamana kadar metinlere imza atmaması manidardır. Hepsi sözdedir ve ben de kendilerine atalarımızın o sözü ile bir hatırlatmada bulundum, 'söz uçar yazı kalır' dedim. 'Bunun imza ile teyit edilmesi gerekir' dedik. Fakat tüm bunlara rağmen imza altına alınamadı. Olay tamamen sözlü olarak bütün katılımcıların şahit olması ile o şekilde kalmış oldu. İnşallah neticesi hayırlı olur."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "ABD Başkan Yardımcısı geldi, uzun bir müzakere yaptınız. Rusya'ya gittiniz uzun bir müzakere yaptınız. Beyaz Saray'da da ciddi müzakereler oldu, sonuçları müspet oldu. Bu birden çok tarafı olan toplantı ve diğer müzakerelerden çok daha kısa sürdü. Dolayısıyla başarısız olma ihtimali olduğunu düşünüyor musunuz?" sorusuna, "Biz bu süreçte üzerimize düşenleri yapmış olduk. Şu an itibarıyla geldiğimiz noktayı değerlendirme fırsatını bulduk ve söylenmesi gereken neyse bunları da kendilerine söyledik. Ama özellikle yol boyunca ne kadar uyarlar uymazlar bunu göreceğiz. Uymadıkları anda da gereğini yapacağız." yanıtını verdi.
Erdoğan, şu an itibarıyla Türkiye'ye "Niçin şunu yaptınız?" sorusunun pek yöneltilemediğini belirterek, şunları kaydetti:
"En çok ve en ileri sordukları soru 'Bundan sonra buraya siz askeri güç gönderecek misiniz?'. Bizim de onlara verdiğimiz cevap şu oldu, 'Biz buraya şu anda askeri güç göndermiyoruz. Biz sadece eğitmen olarak, eğitici olarak buraya bir kadro gönderdik o kadar. Bunlar da orada eğitim yaptılar. Ama öbür tarafta Wagner burada 2 bin 500 güvenlik gücü ile var. Onları niçin masaya yatırmıyorsunuz?'. Böyle söyleyince ona da bir şey diyemiyorlar. Kaldı ki sadece Wagner değil, mesela orada Sudan'dan 5 bin civarında asker var. Bunun yanında Çad'dan var, Nijer'den var. Malum Abu Dabi yönetimi nereden bulursa alıyor. Hakeza Mısır'da bu tür askeri güçler az değildir. Ama tüm bunların dışında üzerinde durulması gereken başka bir konu var. Savunma sistemleri noktasında, hava kuvvetleri vesaire, buralarda özellikle Rusların, Abu Dabi yönetiminin vermiş olduğu desteklerdir. Biz buradan kendilerine yüklenmek suretiyle 'Bu konularda biz sizden hassasiyet bekliyoruz' dedik. Onlar da bu konularda bize 'hayır' diyemediler ve başta Merkel olmak üzere bunu kabullendiler."
"Tablo böyle olunca, bizi oraya davet eden meşru bir hükümetin başı, diğeri ise gayrimeşru. Gayrimeşru bir kişinin davetine icabet edenler mi bizim için önem arz eder, yoksa meşru bir yönetimin davetine icabet eden mi?" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Biz meşru olanı yaptığımıza göre atılması gereken adımlar da yeri geldiği zaman rahatlıkla atılabilir ve bu konuda bizim önümüz açık. Kaldı ki biz burada önemli bir adım daha attık. Nedir o? TBMM'den bununla ilgili yasal düzenleme yaparak bunu da geçirdik. Sayın Putin'e soruyorum, onlarda böyle bir şey söz konusu değil. Biz, işin yasal sürecini de en ideal şekilde yapmışız ve adımlarımızı da buna göre atmışız. Dolayısıyla bu adımların neticesini de biz Libya'da göreceğiz. Libya halkının huzuru bizim için çok çok önemli. Mesela bugün gerek Salame gerek Pompeo, petrol limanları ile ilgili aynen bizim düşüncemizi ortaya koydu. Petrol limanları ile ilgili konuyu onlar da gündeme getirdiler. Bu bizim ne kadar önemli bir yerde durduğumuzun bir defa ispatı. Hele hele Salame'nin bunu savunuyor olması bizim işimizi daha da kolaylaştırıyor."
"(Türkiye barışın anahtarıdır) dediniz. Sosyal medyada bir kampanyaya dönüştü 'Turkey for Peace' diye… Aslında Türkiye uluslararası krizlerde bu rolü üstleniyor. Çok önemli bir görev. Masada bir ağırlığı oluyor Türkiye'nin uluslararası krizlerde. Bu diplomasi hamleleri de aslında ülkemizin belirleyici rolünü göstermiş oluyor. 'Türkiye dış politikasında yalnızlaştı' eleştirisi yapılırken bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Bu tür küresel sorunlara ilişkin diplomasi hamleleriniz devam edecek mi?" sorusunu Erdoğan, "Şu anda eğer biz bir güçlü devletsek, bir güçlü devlet olarak bizden birçok beklentiler var. Bu beklentiler karşısında eli kolu bağlı durmak mümkün değil ama bunları da uluslararası hukuk çerçevesinde her zaman hayata geçirmemiz lazım. Bu tür şeylerde de bu tür talepler karşısında geri durmamız mümkün değil." diye yanıtladı.
"Wagner diyoruz. Sudan'dan gelenler var. Ve bunlar da paralı tipler. Bu paranın kaynağı neresi? Abu Dabi. Para da bol ama lafa gelince de 'Ben yokum bu işlerin içerisinde' diyor. Biz bu gerçekleri de görüyoruz." ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:
Türkiye'nin şimdi yeni bir kampanya başlattığını dile getiren Erdoğan, "Bize 30 kilometre falan yaklaştılar. Şimdi diyoruz ki briketten 20-25 metrekarelik baraka yapalım, üzerini brandalarla kapatalım. Hiç olmazsa yaşam koşulları biraz daha konforlu hale gelsin. Buralara yerleştirelim dedik." dedi.
Kızılay'ı, AFAD'ı bu konuda süratle seferber edip, bölgede bunları yapmaya başlayacaklarını ifade eden Erdoğan, "Elimizden geldiği kadarıyla bunları yapıp ona göre alt yapısını da yapacağız ve oralara bunları inşallah yerleştirelim diyoruz. Bir kere daha söylüyorum, Türkiye barışın anahtarıdır." diye konuştu.
Bir gazetecinin, İdlib'de yaşanan insani krizin Türkiye ile Rusya arasında bir kırgınlığa yol açıp açmayacağı sorusu üzerine Erdoğan, Rusya ile Türkiye'yi birbirine bağlayan şu andaki bağların "stratejik" olduğunu dile getirdi.
Bu stratejik bağların iki ülkeyi klasik değil, biraz farklı şekilde birbirine bağladığını anlatan Erdoğan, "Şimdi bu stratejik bağlar aramızdaki ilişkileri de çok daha güçlü bir seviyeye doğru taşıyor. Burada herhangi bir sıkıntı yaşayacağımıza da zaten benim ihtimal vermem söz konusu değil." diye konuştu.
İtalya'nın EastMed projesini seçenek dışı ilan etmesi ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile eski CHP Genel Başkan Deniz Baykal'ın Libya konusundaki farklı açıklamalarını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Erdoğan, İtalya'nın özellikle doğal gaz konusundaki beklentilerinin, TürkAkım projesinin stratejik bir yatırım olduğunu göstermesi bakımından çok önemli olduğuna işaret etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin iki sismik araştırma gemisi olduğuna dikkati çekerek, Somali'den "Bizim denizlerimizde petrol var. Libya'da bu çalışmayı yapıyorsunuz ama bizim buralarda da bu çalışmayı yapabilirsiniz." şeklinde teklif aldıklarını söyledi.
Bunların kendileri için çok önemli olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla burada yapacağımız çalışmalarda bizim oralarda da atacağımız adımlar olacaktır. Bunun bize sağladığı bir şey var. Biz eskiden para vermiyorduk. ExxonMobile ile diyelim ki bir anlaşma yapıyorduk, gelip Karadeniz'de 1 ay-2 ay arama yapıyorlardı. Arama maliyetleri de 200 milyon dolar. Bir şey bulamıyor, bir şey bulamadıktan sonra da çekip gidiyor. Ama biz anlaşmamızı öyle yapmışız ki bir kuruş da para vermiyoruz. Hep yaşadık ama o zaman bizim zaten ne sondaj gemimiz vardı ne sismik araştırma gemimiz vardı. Adamlar da 'Karadeniz'de petrol var' diye böyle bir teklifle bize geliyorlardı, yüzde 50, yüzde 50… Bulursak yüzde 50 onlar alacaklar, yüzde 50 de bize verecekler, fakat bulamadılar. Keşke bulsalardı da oradan bu işe başlasaydık ama ne oldu, şimdi bizi de ev sahibi yaptılar. Bizim şimdi iki tane sondaj gemimiz oldu. İki de sismik araştırma gemimiz oldu."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İtalya'nın da kendileriyle görüşmeler yaptığını ifade ederek, "Libya ile yaptığımız mutabakat çerçevesinde biz sondaj çalışmalarını yapabileceğiz. Fakat bütün bunlara rağmen tüm Kıbrıs'ın etrafından çıkacak olan ürünlerin hepsi kuzey ve güneyindir. Hepsi eşit oranda buralarda bu hakkı paylaşma imkanına sahiptir. Ama bugüne kadar Güney Kıbrıs buna uymamıştır. Hiçbir zaman da 'Kuzey'le bunu oturup konuşalım, anlaşalım' dememişlerdir. Şu anda bizim sahilimiz ile Libya sahili birbirini gördüğü için burada böyle bir imkan bize doğuyor ve Yunanistan'ı çıldırtan da zaten bu." diye konuştu.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip ülke olduğuna işaret eden Erdoğan, "Bu da bize ayrı bir imkan sağlıyor. Girit adasının etrafında kıta sahanlığından bahsediyorlar. Adaların etrafında kıta sahanlığı gibi bir olay söz konusu değil. Bu, sadece karasuları ile alakalı. Maalesef bizimkilerden bazıları da buna uyuyorlar." dedi.
"Biz bu işi Kaddafi döneminde bitirmiştik. Tabii Kaddafi'nin ömrü buna yetmedi." diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Şimdi Sayın Baykal'ı buraya getiren de Kıbrıs Barış Harekatı. Kaddafi ile bu konuyu görüşmüş, konuşmuştuk ve Türkiye-Libya arasında daha geniş kapsamlı deniz araştırmaları üzerinde bir anlaşmayı imzalıyorduk ama ömrü vefa etmedi. Eğer o dönemde bu imzaları atabilseydik, şimdi bu kavgaları belki de yapmayacaktık. Öyle veya böyle, şu anda Serrac ile geç de olsa bu adımı atmış olduk.
Erdoğan, CHP'nin tarihinde ülkesinin değerleri hususunda tek ses olma anlayışının hiçbir zaman bulunmadığını veya çok istisna olduğunu belirterek, "Kıbrıs Barış Harekatı'nda öyle bir tek ses olma gibi bir duruma gelindi ki koalisyon meselesi gündemdeydi. Ama bunun dışında bu kadar güzel şeyler, hoş şeyler oluyor, bakıyorsunuz CHP, 'hayır' diyor. Bunu son zamanlardaki Kanal İstanbul, Marmaray, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü meselelerinde gördük." ifadelerini kullandı.
Seçim kampanyası sırasında ziyaret ettiği CHP çadırında bulunan bir kadının, Yavuz Sultan Selim köprüsünün isminden dolayı kendisini eleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, "Sanki biz ismi oraya inadına verdik. Bir tarafta Boğaziçi Köprüsü, o zaman tabii 15 Temmuz Şehitler Köprüsü değil, bir tarafta Fatih Sultan Mehmet Köprüsü. Oraya da Yavuz Sultan Selim ismini verdik. Buraya takılacak kadar ne yazık ki bakış farklı." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, Berlin'e gitmeden önce Marmaray'a ilişkin bilgi aldığını belirterek, Marmaray'dan bugüne kadar 500 milyon yolcunun geçtiğini kaydetti. Bir gazetecinin "Onlara göre Ecevit yapmış orayı" sözleri üzerine Erdoğan, "O da enteresan. Biz de çok cahil kalmışız, Ecevit'in oraya yaptığını bilmiyormuşuz." ifadelerini kullandı.
Son dönemde İdlib'den olan göçlere ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, "Bu insanlar ölümden kaçıyor. O anne ile 6 çocuğunu ekranda görünce hanımla kanımız dondu. O yavrulara nasıl terörist deriz. Onlara terörist demek akıl tutulmasıdır. Bu, Bay Kemal'in ilk yanlışı değil." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rasulayn ile Tel Abyad arasındaki bölgede Türkiye'nin kendi plan ve projesinin hayata geçirildiği takdirde bu bölgelerin 'barış şehirleri' halini alacağının altını çizdi.
Türkiye'nin, Moskova ve Berlin'deki girişimlerinin arabuluculuk olup olmadığına ilişkin soruya Erdoğan, "Burada arabulucu sıfatıyla bulunmayı kabul edemeyeceğimizi zaten Sayın Putin'e başta da söyledim." karşılığını verdi.
Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in "Ben Hafter tarafını halledeceğim. Siz de Serrac'ı hallederseniz bu işi çözüme kavuşturalım" şeklinde bir yaklaşım tarzında olduğunu belirterek, "Bizim ikimizin arasındaki böyle bir yaklaşım tarzıdır. Yoksa ben bu noktada siyaset anlayışımda bir teröristle asla masaya oturmam, masaya oturulmasına da müsaade etmem. Mesela Sayın Trump'ın YPG ve malum terörist Abdi Şahin'le ilgili adeta 'bunu kabul et' diyecek kadar maalesef ileriye gitme durumu olmuştu. Ben de 'Sayın Başkan, ben bir teröristle asla masaya oturmam' demiştim. 'Hem terörle mücadele diyeceğiz, uluslararası terörle mücadelede çok ciddi kayıplar vereceğiz, ondan sonra da teröristi kabul edeceğiz. Ben bunu yapmam' dedim. Aynı şeyi Putin de yapıyor. Tabii bu biraz insanın, siyasetçinin bakışıyla veyahut da kendi karakteriyle alakalı bir olay." değerlendirmesini yaptı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'nin Libya'ya asker göndermesine ilişkin, "Fizan çöllerinde askerimizin ne işi var" açıklamasının hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Fizan'ın yerini de bilmez. Biz Fizan'a göndermiyoruz ki Trablus'a gönderiyoruz." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun İdlib'den gelen siviller için "terörist" ifadesini kullandığının anımsatılmasına üzerine de şunları kaydetti:
Suriye'den gelenlere maaş verildiği eleştirilerine de değinen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Maaş falan verdiğimiz yok. Biz maaşı kendi vatandaşlarımızın yoksullarına veriyoruz. Bunların hepsi belgeli ve bu insanların birçoğu biliyorsunuz kamplarda, konteyner kentlerde, çadır kentlerde aylarca, yıllarca yaşadılar. Daha sonra çadır kentleri kaldırdık, imkan bulanlar evlere kiralık taşınmaya başladılar. Bunların hepsi sersefil değildi. Bunlar içerisinde mühendisi var, ebesi var. Şu anda daha uygun zemine oturttuk. Artık çadır kent kalmadı. Şimdi sadece konteyner kentler kısmen var. Diğerleri de yerleşiyor bunların içerisinde. Onu da çok rahat söyleyeyim. Meslek sahibi olanlar zaten kendileri de iş sahibi olmaya başladılar."
"(Suriye'de daha da ilerleyeceğiz) dediniz. Bunu İdlib üzerinde mi düşünmemiz lazım yoksa bizim sınırlarımızın tamamı konusunda mı?" sorusu üzerine Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Birinci derecede şu anda İdlib. İdlib'de biliyorsunuz gözlem noktalarımız var. Gözlem noktalarında son zamanlarda Halep'ten oralara bazı saldırı atışları oldu. Gereken cevaplar gerektiği anda gerektiği şekilde de veriliyor. Ayrıca malum Tel Abyad ve Rasulayn arası bizim kontrolümüz altında. Orada da bizim işi bırakmamız mümkün değil. Biz bu Rasulayn ile Tel Abyad arasındaki yeri öyle bir hale getirmek istiyoruz ki burada dünyadan bize destek gelmezse, gerekirse biz yardım da toplayarak, buralarda kendi plan projemizi hayata geçirelim. Bunu yaparsak, gerçekleştirirsek burası çok daha farklı bir hale gelmiş olur. Buralar 'barış şehirleri' halini alır."
CHP'nin FETÖ'nün siyasi ayağının araştırılması yönünde komisyon önergesi vermesinin ardından yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendirdiği sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti:
"Sayın Bahçeli'nin bu yaklaşımı işin bir boyutu. İşin bir başka boyutu da bana göre şudur: İddia sahibi kim? CHP. Sen iddia sahibi olduğuna göre bir defa bu iddianı ispatlamakla mükellefsin. İspatla bunu. Parlamentonun içinde veya herhangi siyasi partide, AK Parti'de, MHP'de bu tür adamlar mı var, hadi ispatla. Eğer ispatlayamıyorsan demek ki bunlar sende. Ya CHP içinde var ya İP'te var ya HDP'de var. Çıkar o zaman sen bunları, ispat et. Bunu ispatlayamayan bu parti parlamentonun tamamını zan altına almak için böyle bir yola başvurdu. Daha geçenlerde Urla Belediye Başkanı'nın FETÖ'cü olduğu ortaya çıktı. Şu anda ne oldu? Tutuklu, içeride. Mahkemesi devam ediyor."
"Seçimden önce de babası uyarmış. Seçimden önce babası Kılıçdaroğlu'na gidiyor 'Benim oğlumu aday yapmayın, FETÖ'cüdür, sizin başınıza iş açar' diyor." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Macron hem Doğu Akdeniz'e savaş gemisi gönderme hem Türkiye'ye karşı ileri geri konuşma hali içinde. Fotoğraf çekiminde bile tavırlarıyla rahatsızlığını ortaya koyuyor. Genel olarak bu tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? Fransa tek ses midir? Bölünmüşlük var mı içinde size göre?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
Dolayısıyla atılacak adımlarda da bundan sonraki sürece yönelik tek önemli avantajı BM Güvenlik Konseyi üyesi olması. Ve üyeliğin ona sağlamış olduğu avantajları kullanıyor olabilir. Bu en önemli yönü. Bu akşam bir şeyi söyledim o da şu 'Bu metin BM Güvenlik Konseyi'ne gidecek ve Konsey metni onarsa uygulamaya geçecek ama onamazlarsa metin uygulamaya da geçemeyecek'. Böyle bir durum söz konusu. Onun için tabii Fransa'nın burada önemli bir konumu var. AB bu sürece adeta koordinatör sıfatı ile girsin yaklaşımına da bizler 'BM varken AB'nin sürece koordinatör olarak girmesi doğru olmaz' demek suretiyle ikili görüşmelerde ona karşı durduk."