TİKA Başkanı Serdar Çam 17 Aralık darbe girişiminin ardından "Başbakanımız'a zarar vermeyecekler değil mi?" sorusunu sık sık duyduğunu söyledi.
Türkiye'nin köklü kurumlarından olan TİKA, 20 yılı geride bıraktı. İlk kurulduğu yıllarda Orta Asya'ya dönük projeler oluşturan bu kurum, artık dünyanın çok geniş bir coğrafyasına hizmet götürüyor. Ülkelerin içinde bulundukları şartlara göre kimi zaman ekonomik yardımlarda bulunan TİKA, sağlık, eğitim, kültürel mirasın korunması ve meslek edindirme çalışmalarıyla çok geniş bir coğrafyada Türkiye adına çalışmalar yürütüyor. Özellikle son on yılda daha vizyoner bir yapıya bürünen TİKA, son olarak geçtiğimiz hafta Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla yapılan Afrika'nın en büyük hastanesinin de açılışını gerçekleştirdi. TİKA'nın çalışma alanlarını, kuruluş gayesini, 20 küsur yıllık serüvenini TİKA başkanı Dr. Serdar Çam'la konuştum.
Dış dünyada, diğer ülkelerin kendi ayakları üzerinde bağımsız şekilde ekonomik kazanımlarını sağlayabilmek TİKA'nın amacının özetidir. TİKA, kimi zaman salt bir yardım kuruluşu gibi algılanıyor ama yaptığı yardımı sürekli olabilecek bir kalkınmayı hedefliyor.
Türk dünyası denilince akla sadece Orta Asya'daki ülkeler gelmemeli. Biz Türk dünyası tanımının daha geniş tutulması gerektiğini düşünüyoruz. TİKA ilk yıllarda Orta Asya merkezli olarak kurulmuştu. Ve Türkiye 1992 yılında, tecrübelerini paylaşabilmek üzere TİKA'yı kurdu ve ofislerini açtı. Ancak artık çalışmalarımız sadece Orta Asya ile sınırlı değil. Çünkü Türk dünyası dediğimizde bu Cezayir'de de, Somali'de de, Nijer'de de var. Dolayısıyla Balkanlar'da, Afrika'da hatta Latin Amerika'da bile Türk dünyasının izleri var.
Elbette. Geçtiğimiz haftalarda Belize ülkesinden başbakanın eşi orada yaptığımız yardımlardan dolayı teşekkür etmek için Türkiye'ye geldi. Bu yardımı ilk yaptığımız zaman evet Belize bizim için çok uzak bir noktaydı. Orta Amerika'da küçük bir ülke Belize. Ama yaptığımız o yardımla birlikte bir temas oluştu ve çeşitli vesilelerle Türkiye'ye gelip-gitme durumu ortaya çıktı. Ülkeleri de birbirine yaklaştıran, ülkeler arasında köprü kuran bir çalışma tempomuz var.
TİKA, ilk kurulduğu yıllarda Türk cumhuriyetlerine kültürel alt yapı desteği sağlıyordu ancak ekonomik gelişime dönük çalışmalar ağırlıktaydı. Ahmed Yesevi'nin, Sultan Sancar'ın türbelerinin restorasyonu örnek verilebilir. Bu tür çalışmalarla ekonomik kalkınma modelleri ortaya konulmuştu. Bugün baktığımızda o coğrafyanın büyük bir bölümünün güçlenmiş olduğunu ve bir tecrübe birikimine sahip olduğunu görüyoruz.
Balkanlar'dan, Orta Afrika'ya varan çizgi içindeki coğrafyaya bakıldığında ekonomik ağırlıklı çalışmalar içerisindeyiz. Bir bebeğin anne karnındaki aşamasından, ölümüne dek devam edecek sürece katkı sağlayacak her türlü alan bizim çalışma alanımıza giriyor. Özellikle sağlıkla ilgili çalışmalarımız var. Ekipman desteği, hastanelerin inşaatı gibi çalışmalar içindeyiz. Sağlığın yanısıra eğitim gibi pek çok alanda da çalışmalar yürütüyoruz.
İhtiyaç sahipleri arasında din, dil ayrımı yapmıyoruz. Bu bir neo-ottomancılık çalışması değil. Sadece Osmanlı'nın hüküm sürdüğü yerlere gitmiyoruz. Tarihte hiç kesişmediğimiz ülkelere de yardımlar götürüyoruz. Mesela Hristiyan Türk topluluğu olan bir Gagavuz heyet misafirimizdi. 'Erdoğan abimize geldik, Başbakanımız'a geldik' diyerek geliyorlar buraya.
Son Bosna gezimizde bize 'Başbakanımız'a zarar vermeyecekler değil mi' sorusunu sık duyduk. Ciddi bir sahiplenme söz konusu. Makedonya'daki okul açılışında çok büyük miting yaptılar ve Başbakanımız'a destek için dua ettiklerini ifade ettiler. Tüm ülkelerde sorularla karşılaşıyoruz ve uygun lisanla anlatmaya çalışıyoruz.
Sayın Başbakan Yardımcımız Emrullah İşler ve Sağlık Bakanımız'ın katılımıyla açılışını yaptığımız hastane Afrika'nın en büyük hastanesi. TİKA tarafından yapılan bu hastane, Sayın Başbakanımız'ın daha önce yaptığı ziyaretinde verdiği talimatla gerçekleştirilmiştir.
Suriye'de maalesef büyük bir dram var.
2011 yılına dek Suriye'de belli çalışmalar içindeydik. Ama aniden bir kriz patlayınca, orada çalışan arkadaşlarımızın güvenliğini de düşünerek ofisimizi Ankara'ya taşıdık. Bizim esas çalışmamız oradaki krizden sonra başlayacak. Fotoğrafın gerçek yüzünü o zaman göreceğiz ve TİKA olarak yapacağımız çalışmaları ondan sonra ortaya koyacağız.
Türkiye, her yerde tanınmaya başlamış bir ülke. Ekonomik gücünün, siyasi istikrarının artması, her alanda sergilediği kapasite artırımıyla ses getiren bir ülke. Bu sebeple, nereye gidersek gidelim büyük bir iltifatla karşılaşıyoruz. Geçmişte tarihi ve kültürel temasımızın olmuş olduğu ülkelerde hayranlıktan öte bir tavır var. Onlar açıktan 'Biz siziz' diyorlar. Türkiye'yi yeni keşfetmeye başlayan ülkelerde de çok büyük bir iltifat ve teveccühle karşılaşıyoruz.
Ofisimizin olduğu ülke sayısı şu an 30 olmakla birlikte bazı ülkelerde birden fazla ofisimiz bulunuyor. Bu rakam ülke sayısını göstermekte. Suriye'deki ve Lübnan'daki ofisimizi şu an için faaliyete geçiremedik. Mısır'da açık bir ofisimiz var ama faaliyetlerimiz bir şekilde yavaşlatıldı, ama ofisimiz hala orada mevcut. Türkiye geçtiğimiz yıl OECD rakamlarına göre dünyadaki yardım hızı artışında birinci oldu. İnsani yardımlarda da dünyada dördüncü oldu. Türkiye 2012 yılında 1 milyar dolarlık insani yardımda bulundu.