Rahmet ve bereket ayı Ramazan'da İslam coğrafyasında akan kan, gözyaşı ara vermeksizin devam ediyor. Bir yanımız Doğu Türkistan diye kanıyor; bir yanımız Suriye. Filistin'e yanıyoruz bazen, bazen Arakan'daki kardeşlerimizin feryatlarına tutuluyor kalbimiz. Televizyon reklamlarında vurgulanmaya çalışılan, şenlikli eğlenceli iftarlar ya da sahurlar yok oralarda. Bütün mahallenin ortak olduğu upuzun iftar masaları değil, upuzun ve kalabalık mülteci kuyrukları oluyor sınırlarında. Hakikatte çoğunluğu sahur yapamadan iftara varmış, iftar yapamadan da sahura varmış oluyor. Ortadoğu, istisna bir kaç ülkenin dışında cehennem yeri. 'Çok su içtik şiştik, çok yağlı yedik susadık' şımarıklıkları yok onların Ramazanlarında. Şımarmaya zamanları da yok, hoş. Yaşamaya bile...
Yine o reklamda söylenildiği gibi asitli serinleticiler, aileleri biraraya getirmek için kullanılmıyor. Ortadoğu'da kimyasallar çocukların tepelerinden aşağı yanıp yok olmaları için bırakılıyor. Hızla öldükleri için hiç test etme imkanları olmuyor midelerine dokunup dokunmadığını. Ve bilemiyor uzmanlar alerjilerini artırıp artırmadığını, ya da gelişmelerine engel olup olmadığını. Zaten bunları öğrenecek zamanları olmuyor. Acilen öldürülmeleri gerekiyor!
Türk hükümeti bu yangının ortasında sığınmacıları ile misafirleri ile ensarlık vazifesini hakkaniyetle yerine getirmeye çalışan ender ülkelerinden biri. Ensar Vakfı Kız Yurt Koordinatörü Esra Yaşar'ın misafirliğinde, Ensar vakfı yurt öğrencilerinden iki adaş Fas'lı Sara, Suriye'li Sara ve Filistin'li Wesal arkadaşlarımızla Öğrencilikte Ramazan'ı, savaşı, gurbeti, özlemleri ve hayallerini konuştuk...
Sara El Heraiki (22) Fas'lı, Yıldız Teknik Ünv.'de Kontrol ve Otomasyon Mühendisliğinde okuyor, 2. Sınıfta.
Wesal Al Tanany (23) Hukuk mezunu bir Filistin'li. Bu yıl yalnızca Türkçe eğitimi alan Wesal, önümüzdeki yıl Konya Selçuk Ünv.'de Yüksek Lisans eğitimine başlayacak.
Sara Tulimat (21) Suriye'li. Yıldız Teknik Ünv.'de Bio mühendislik okuyor. 2. Sınıfta.
Bu hafta sonu ülkeme döneceğim ancak geçen yıl tüm Ramazan buradaydım. Üstelik yurtta değildim ve yalnız yaşıyordum. Doğrusu aileden uzak bir Ramazan çok zor. Ramazan demek aile demek, beraber iftar yapmak teravih yapmak demek. Bunların hiçbirini onlarla birlikte yapma şansımız olmadı ve gerçekten çok zordu.
Bu sene benim ilk Türkiye'deki ilk Ramazan'ım. Ailemi özlüyorum tabii ki, ancak burada da arkadaşlarımız var ve güzel geçiyor.
Genelde yurttayız. Arkadaşlarımız var. Birlikteyken güzel geçiyor.
Sakarya'da kuzenim var.
İzmir'de amcam var.
Aslında genel olarak sizlerle aynı. Bizlerde yalnızca ramazan ayında pişen bir çorbamız ve tatlımız var. Ayrıca geceleyin teheccüd namazları da cemaatle kılınıyor camiilerde.
Ramazan'da özel içeceklerimiz oluyor bizimde. Demirhindiba, kayısı ve değişik dört meyveden, sadece Ramazan'da yapılıyor. Teneffüs namazının camiilerde cemaatle kılınma geleneği bizde de var.
Filistin her zaman çok güzel. Ama Ramazan'da daha da güzel. Sahur ve iftarlarda tüm aile mutlak bir arada bulunmaya çalışıyoruz ve çok daha fazla sadaka vermeye gayret ediyoruz.
Evet. Geçen sene ilk kez Ramazan'da böyle bir saldırı oldu. Çok zordu. Bütün aile bizim evimizde toplandı. Bizim evimiz konum itibari ile daha güvenli bir yerdeydi. Ama bir gün bizim evimize de saldırı oldu. Tam iftar sofrasını hazırlamış ve oturmuştuk ki, ezan okunmasına dakikalar kala saldırı oldu. Hepimiz dışarı fırladık. İftar da yapamadık. Geçen sene bizim için çok zordu Ramazan.
Evet tabii ki. Akrabalarımızdan pek çok kaybımız oldu. Hemen her aileden her evden cenazeler kalkıyordu. Komşularımız arkadaşlarımız, sürekli ölenler oluyordu.
Çok zor. Bu kadar insanın böyle kolayca ölmesine çok şaşırıyoruz. Bir anda bu kadar insanın ölümünü kabullenmek çok zor.
(
)
Bu sene karşılamadaki zarafeti, görsel ziyafetiyle adeta Ramazan'ın başkenti Filistin. Barış içinde yaşayan Müslüman ülkelerde bile böylesine coşku yok belki de. İsrail'i çıldırtan da, psikolojik ve fizyolojik yapılan tüm saldırılarına rağmen mukavemetinizi hiç kaybetmemeniz. Sence bu gücün dayanağı sadece iman kuvveti mi?
İsrail kimsenin Kudüs'ü ziyaret etmesine izin vermiyor. Gazze'den kimse çıkamıyor oraya. Sadece yaşlı insanlara izin veriyorlar. Onlar da ömürlerinde bir kez ziyaret hakkına sahipler. Gençler hiç ziyaret hakkına sahip değiller. Aslında sadece Gazzeliler için değil, Kudüs'te yaşayıp ziyaret izni olanlar için de aynı şey söz konusu. Mescide hiçbir şekilde almıyorlar. Ama biz hiç vazgeçmiyoruz. Ve dediğiniz gibi bu İsrail'i çıldırtıyor. Ve bizim iman kuvvetinin yanında, düşmanın acziyeti ve korkaklığı da gücümüze güç katıyor.
Neredeyse dünyadaki tüm insanlar, nereli olurlarsa olsunlar, Filistinliler'i seviyorlar ve yardım etmek istiyorlar. Ancak bunu en çok Türkiye ve Türkler yapıyorlar. Bunu Türkiye'ye gelince çok daha fazla hissettim. Türkiye'ye geldiğimde, Filistinli olduğumu öğrenince farklı seviniyor insanlar. Bu sevginin en büyük delili de Mavi Marmara.
Elbette. Daha önce hiç kimse bizim için böyle birşey denemedi. Fakat İsrail gemide olanların neredeyse yarısını öldürdü. Gazze'de sahile onlar için. Bir anıt yapıldı.
Gazzeliler Filistinliler O'nu çok seviyor. O'na çok dua ediyoruz. Ve O'nun da bize olan sevgisini yürekten hissediyoruz.
Erdoğan asla bir diktatör değil. Çünkü O, öyle zalim biri kesinlikle değil. Öyle biri olsaydı Türkiye bugünkü kalkınmış durumunda olmazdı. Türkiye'yi çok kötü bir durumdan çıkardı. Eğitimde fırsat eşitliğine olanak sağladı. Burada eğitim hem ücretli, hem de ücretsiz olarak veriliyor. Hem fakir hem zengin eşit şartlarda okuyor. Türkiye bugün ekonomisi en başarılı ülkelerden biri ve bunu Erdoğan sağladı.
(
)
Erdoğan çok iyi biri, maşallah (
Kesinlikle bir diktatör değil. Hatta biz Suriyeliler diyoruz ki, keşke gelse ve ihtilal yapsa. Kendi ülkesinde sağladığı refahı bizim ülkemizde de sağlasa..
Benim için belki sıkıntı yok, burada rahatım. Ama sokakta yaşayan o insanlar ne yapsın? Nereye gitsinler? Evlerine dönmeyi onlar da istiyor, ama nereye gitsinler?
Ben burada yurttayım. Sığınma sorunum yok. Sağlığım yerinde ve güvenli bir ortamdayım. Ancak yine de hep yabancı hissediyor insan kendini. Ben hep oraya dönmek istiyorum. Savaş da olsa, evimde olmak istiyorum.
Çok az. Dışarıdaki insanlarla konuşmaya çok fırsat bulamıyorum. Ama arkadaşlarım var.
Evet varmış. Ben iki senedir burada olduğum için pek denk gelmedim ama ailem olduğunu söylüyor.
Biz savaşın en başında işin bu noktaya geleceğini asla düşünmemiştik. Herşey yatışır ve ıslah olur diye düşünüyorduk. İşin nasıl bu hale geldiğini hala anlayamıyorum.
Savaştan evvel Suriye'yi hep güzel bir yer bilirdik ve ziyaret etmek isterdik. Ve bu iç savaş çıkınca çok şaşırdık. En çok şaşırdığımız şey de Esed'i hiç kimsenin durduramıyor olması.
Geçen saldırıda biz kazandık. Bizim güçlü silahlarımız olmasa da biz kazandık. Onlar çok korkak. Bizde çok ölü oluyor. Onlarda da oluyor ama bizim kadar olmuyor. Bir kaç kişi ölüne hemen korkup panikliyorlar. Ne olursa olsun biz hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Filistin'e barış gelecek ve kalıcı bir barış olacak.
Çocuklar onlara açıklama yapmaksızın, ortada anormal bir durum olduğunun farkındalar. Sürekli uçaklar geçiyor. Sürekli arkadaşları ölüyor! Ve neden öldüklerini sormaya başlıyorlar. 'İsrailliler bizi neden öldürüyor' , 'biz çocuğun ve bizim hiç suçumuz yok' diyorlar.
Yardım eden ülkeler Batı'dan destek sağladıkları için bunu yapıyorlar. Ya da bürokratik bağlarını zedelememek için bize destek vermiyorlar.
Onlara çok kızgınım. İnsanlıkları ve insafları olmadığı düşüncesindeyim.
Ziyaretlerimiz oluyor. Ailece yapılan bayram kahvaltıları..
Ailemiz oldukça kalabalık. 100-150 kişilik kahvaltı sofralarımız olurdu. Ziyaretlerimiz olurdu.
Ramazan öncesindeki ve sonrasındaki hazırlıklarla, her sene çok güzel geçiyor. Bayram'da ilk kez ailemden uzak olacağım. Burada da arkadaşlarımız var. İnşallah güzel geçer.
(
)
Onları çok özledim. İnşallah önümüzdeki sene bir arada geçiririz ramazan ve bayramı.
Ben bayramda onlarla birlikte olacağım bu sene çok mutluyum.