Garfors, çocukluk yaşlarında kendisine koyduğu '40 yaşına kadar bütün dünyayı göreceğim' hedefini 37 yaşında tamamlayıp, dünyadaki tüm ülkeleri gören en genç isim ünvanına sahip olmayı başarmış Norveçli bir yayıncı. Dünya üzerindeki 198 ülkenin tamamına gitmeyi başaran Garfors, üstelik uzun yıllar alan bu seyahatini işinden ayrılmadan yapmayı da başarmış. Seyahati boyunca aldığı notları, “198: Gidilecek Ülke Bırakmamayı Nasıl Başardım” adlı kitabında bir araya getiren Garfors, niyeti olup da cesaret edemeyenlere “Paraya takılmayın, gülümseyin ve yola çıkın” diyor.
Çocukluğuma geri dönmeliyim. Henüz 3 yaşındayken babam bir Cruise gemisinde doktor olarak çalışıyordu. Cruise gemisi ile gittiği yerlerden bizlere video kayıtlar gönderiyordu ve biz de böylece gittiği yerlerdeki harika şeyleri görebiliyorduk. Annem bize babamın gemisi için ‹dünyanın öbür ucunda› derdi, dünyanın da yuvarlak olduğunu biliyorduk, 3 yaşındaki bir çocuk için babasının çok uzaklarda ters dönmüş bir teknede olduğunu kabul etmek çok kolay değildi. Biz de babama aynı güzellikte videolarla cevap vermek istiyorduk, fakat bu küçük bir Norveç köyünde mümkün değildi. 17 yaşımda bir arkadaşımla birlikte interraile (Avrupa Treni, hemen hemen tüm Avrupa›yı gezdiren bir tren, gençlere fiyat avantajı da var) katılarak 13 Avrupa ülkesini görme fırsatım oldu. Batı dünyasının dışına çıkmam ise bir kaç yıldan fazla zaman aldı, dünyayı daha iyi anlamaya ihtiyacım vardı ve bunu yapmak için dünyayı keşfetmem gerekiyordu.
2004 yılında sonu –stan ile biten 7 ülkeyi görmeye karar verdim. 2008 yılında seyahate başladım ve kendimi 85 ülkeyi görmüş halde buldum. Sonrasında bir arkadaşımla iddiaya girdik ve bu iddia ulusal yayın yapan bir radyoda da duyuruldu, o zaman 197 ülke vardı ve iddia 197 ülkenin tamamının görülmesi idi. Bunun için arkadaşım kendi arabasını ortaya koydu. Güney Sudan'ın da ülke olmasından sonra ülke sayısı 198'e çıktı.
Evet, 2012 yılında İngiliz arkadaşım Adrian ile bir günde 5 kıta gördüm. Aslında bu kararı İstanbul'da aldım, tıpkı senin gibi çok sayıda insanın orada her gün kıta değiştirerek yaşadığını gördüğümde bu fikir canlandı zihnimde. Boğaz Köprüsünü geçtiğimde fark ettim ki, 2 dk içinde 2 kıtada bulunabildim, acaba 1 gün içerisinde en fazla kaç kıtada bulunmam mümkün olur. Türkiye'nin Asya yakasından başladım, yemek yedim ve saat 01.15'te Sabiha Gökçen'den uçağa bindim. Bu seyahat sürecini yönetmek için çok erken bir başlangıca ihtiyacımız vardı, Sabiha Gökçen'den Kazablanka'ya uçtuk böylece Afrika kıtasına ayak bastık ve sonrasında Paris'e uçarak Avrupa kıtasına ayak bastık. Sonrasında ise Atlantik'i geçerek Punta Cana yani Dominik Cumhuriyetine giderek Kuzey Amerika'ya, sonrasında da Venezuala'ya uçarak Güney Amerika'da müthiş bir partiyle 5 kıtaya 1 günde ayak basmış olduk.
Dünyayı iki kıtaya bölen en büyük şehir İstanbul, kıtaları bölen diğer dört şehir İstanbul'a göre çok daha küçük yerler. İstanbul'da eski moda klasik yolcu gemilerine hayran kaldım ve Taksim'in restorantları tartışmasız çok eğlenceli. Restorantlar demişken Kadıköy'ün o kalabalık restoranları ve küçük marketlerini, dar caddelerini unutmamak lazım. İstanbul modern sanat müzesi bir mücevher, boğazın Asya tarafında yapılan geleneksel Türk kahvaltıları ve son olarak araç trafiğine kapalı Adalar, unutamayacağım şeyler arasındaydı.
Niyet edenler için öngörülebilir bir harita çıkaralım. 198 ülkeyi gördünüz, ne kadar harcadınız?
Aslına bakarsan seyahatlerim için ne kadar para harcadığım hakkında çok bir fikrim yok. Zaten bunu hesaplamak da çok zor hayatımın son 10-15 yılı seyahatlerle geçiyor benim. Bir arabaya veya bir CD koleksiyonuna sahip değilim, bunlar yerine paramı seyahatlere harcadım. Ve kesinlikle bundaan dolayı herhangi bir pişmanlığım yok, farklı atmosferlerde edindiğim bu tecrübeler olmadan, o yerleri görmeden, kokuları ve tadları almadan yaşamayı asla istemezdim. Kırmızı süslü bir arabayı veya teras kat bir daireyi kim ister? Seyahat etmek yerine bunlara sahip olma fikrini aklıma hakaret olarak kabul ederim. Sorunuza cevap vermek adına ülke başına 600 euro ortalama harcadım diyebiliriz. Bu yaklaşık 120 bin euro ediyor, daha az ya da fazla olabilir ama gerçekten hiçbir fikrim yok.
Planlamak, bazı şeylerin yolunda gitmesini sağlamak açısından önemli elbette. Gezeceğin, göreceğin yerleri daha az fire vererek daha hesaplı bir şekilde gezmene neden olabilir bu, iyi bir şey. Ama ucuz bir son dakika biletinden faydalanamazsın, aklına ansızın gelen dahiyane bir fikri değerlendiremezsin, ansızın gelişen bir fırsatı değerlendiremezsin çok planlı olursan.
Hayır, zaten bu gerçekten hiç adil olmazdı. Öyle ülkeler vardı ki sadece 1 gün geçirdiğim… Vatikan mesela, orada bir gece geçirmem için Papa yeterli bir gerekçe değildi.
Aslında dünyadaki tüm insanların arka planları ne olursa olsun birbirlerine çok benzer olduğunu gördüm. Bir de çok ilginçtir ki Afrika'da, Asya'da, Güney Amerika'da gördüğüm fakir insanların gülmeleri, güleryüzlülükleri, daha sağlıklı daha güvenlikli ortamlarda yaşayan Batı'daki insanlardan çok çok daha fazla. Belki de onların da sahip oldukları ve onları mutlu kılan tek şeyleri gülümsemeleri.
Evet, konuşmaktan daha fazla dinleyebilirsek eğer umut var. Kendi ülkemizin içindeki insanlarla işbirliği yapabilirsek ve dışarıdakilerle de komşuluk yürütebilirsek umut var. Farklılıklarımız var, bunlara saygı duyabilirsek eğer, umut var.
Bunun kesinlikle farkındayım, gezi notlarını paylaştığım blog sayfamın altına çokça yorum alıyorum bu konuda. Kosta Rika'li bir çocuk özellikle bana nefretini her platformda belirtiyor. Ama söylediğim gibi ufacık öngörü ve planlamalarla zannettiğinizden çok daha ucuza mal edebilirsiniz seyahatlerinizi. Kampanyaya dahil havayollarından ucuz biletler alabilirsiniz, gittiğiniz yerde yine trenleri ve otobüsleri de çok ucuza getirebilirsiniz. Restorantlarda yemek yerine marketlerden alacağınız hazır gıdalar ile beslenerek çok ucuza karnınızı doyurabilirsiniz. Konaklama olarak da sizin gibi seyahat halinde olan insanlarla aynı odayı paylaşarak konaklama ücretlerini komik rakamlara indirebilirsiniz. Bütün bunları yapmanız için biraz cesaret ve gülümseyen bir yüz yeterli.
En önemli şey insanlara gülerek yaklaşmak… İnsanların çoğu buna değer veriyor ve kendini bir anda bir partiye, bir akşam yemeğine davet edilmiş buluyorsun. Mesela ben seyahatlerden kalma bir alışkanlık olarak artık eskisinden daha fazla gülüyorum ve bu bence işe yarıyor. Yöreseli takip etmek insanlarla tanışmanın en iyi yolu… Böylece gerçek kültürleri görüyorsun ve aslında nerede yoğunlaşıp nerede yoğunlaşmaman gerektiğini de daha hızlı anlıyorsun. Ayrıca, dünyanın en zenin ülkeleri yalnızca sahne üzerinde zengindir. Gidecekseniz dünyanın yoksul ülkelerine gidin. Doğanın bozulmamış güzelliği, safari alanları, tertemiz gökyüzü ve mis gibi toprak.