Sokak müzisyenlerinin en yoğun olduğu yerlerin başında hiç kuşkusuz Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi geliyor. Yerli yabancı birçok farklı müzisyenin kendisine yer bulduğu caddenin son sakinleri ise iç savaştan kaçan Suriyeli müzisyenler. Onlardan biri olan ve her akşam farklı noktalarda canlı performans sergileyen Helepli Şehba grubu üyelerinin tek geçim kaynağı bu. Halkın ilgisinden memnunlar ancak gözleri sürekli etraflarında dolaşan zabıtaları ararken tüm şarkılarını tedirginlikle söylüyorlar.
İstanbul'un en eski ve işlek caddelerinden biri olan İstiklal Caddesi, Türkiye'nin en kozmopolit bölgelerinden biri aynı zamanda. İstanbul'a gelen yerli ve yabancı ziyaretçilerin olmazsa olmaz ziyaret mekanı olan cadde, sokak müzisyenlerinin de en yoğun olduğu yer. Taksim Meydanı'ndan Tünel'e doğru inen cadde boyunca birbirinden farklı enstrümanlarla değişik tarzlarda sokak müziği yapan onlarca müzisyene rastlamak mümkün.
5. yılına giren Suriye iç savaşıyla birlikte yoğun bir mülteci akımı yaşayan ülkemizin ev sahipliği yaptığı 2 milyonun üzerinde Suriyeli de kültür mozaiğimizdeki yerleri alıyor. Kimi zaman Arap müziğinin en neşeli nağmeleriyle kimi zaman içinde 'vatan' geçen yas dolu tınılarıyla İstiklal Caddesinde performans sergileyen Suriyeli müzisyenler ilgi odağı oluyor.
Kurdukları müzik grubuna Halep'in halk arasındaki isimlerinden biri olan 'bereketli' manasındaki “Şehba" ismini veren Halepli müzisyenler, ekstra bir durum olmazsa her akşam caddedeki yerlerini alıyorlar. Biri hariç tümünün ailesi Suriye'de ve 'sokaktan' kazandıkları parayı onlara destek olmak için kullanıyorlar. Hepsinin memleketlerinin hali gibi yarım kalmış bir hikayesi var.
Hammud Muğrabi, grubun en yaşlı üyesi. Grupta solist olarak görev yapan Hammud, Suriye'deyken komisyonculuk yapıyormuş. Durumu gayet iyiymiş ve müzikle hobi olarak ilgileniyormuş. Ancak müzik şimdi onun ekmek parası olmuş durumda. Ward Muğrabi grubun bir diğer solisti. Bir drum aletinin üzerine oturup bütün gece bir yandan çalıyor, bir yandan söylüyor ve grubun gülen yüzü olarak bırakılan bozuk paralar için gülümseyerek başıyla selam veriyor. Ward, Suriye'deyken ticaretle ilgileniyormuş. Döndüğünde eski mesleğine devam etmeyi düşünüyor.
Grubun en genç üyelerinden Abdullah Naes ise gitar çalıyor. Suriye'de üniversitede okuyormuş. Türkiye'ye geldiğinde bir süre konfeksiyon atölyesinde ütücülük yapmış. Şimdi onun da tek geçim kaynağı müzik. Ülkesine geri döndüğünde yarım kalan eğitimine devam etmeyi hayal ediyor. Wael Karam ise grubun kemancısı. O da Abdullah gibi ülkesindeyken üniversitede okuyormuş. Ud sanatçısı Ali Ahmad ve ney çalan Mustafa Jumaa ise grubun diğer üyelerini oluşturuyor.
Sergiledikleri performansa, yaptıkları müziğe halktan gelen tepkilerden son derece memnunlar ancak bazen zabıtalar bazen polisler onların korkulu rüyası oluyor. Birkaç kez zabıtanın kendilerine caddede müzik yapmanın yasak olduğunu, toparlanıp gitmelerini söylediğini belirten grup üyeleri, haklı olarak “Neden sadece bize yasak?" diye soruyorlar. Caddede izinle müzik yapan bir müzisyen olmadığını söyleyen üyeler, bir izin alınması gerekiyorsa bunun için yetkililerin kendilerine yardımcı olması gerektiğini belirtiyorlar. Çünkü hem dil bilmiyorlar hem de prosedürü…
Suriye'de her birinin farklı alanlarda süren yaşamları Taksim'de bir olmuş durumda. Şimdi sadece müzisyenlik yaparak geçiniyorlar. Günde en fazla 50 lira en az 15 lira kazanıyorlar. Ortalamaları 30 lira civarında. 3 ay önce Taksim'de müzik yaparken tanışıp tek bir grup olmaya karar veren Halepli müzisyenler, belli aralıklarla farklı yerlerde günde 8 saat canlı performans sergiliyor.
Her gün caddeden geçen binlerce Türk'ten çok olumlu tepkiler aldıklarını belirtiyorlar, Arap turistler ya da mülteciler ise onları çoktan tanımış durumda. Zabıtalar dışında olumsuz tepki almadıklarını söylüyorlar. “Kışın gelmesi sizi korkutmuyor mu" sorusuna çok net bir şekilde “hayır" diyorlar. Bu 'işi' yapmaya daha ne kadar zaman devam edecekleri konusunda ise bir fikirleri yok. Tek bildikleri yollarına müzikle devam edecekleri.
Ülkelerine dönmeyi, yarım bıraktıkları okullarına veya eski işlerine kaldıkları yerden devam etmeyi hayal eden grup üyeleri müzikten vazgeçmeyi ise düşünmüyor. “Suriye'ye dönünce de düğünlerde çalarız artık" diyorlar. Türklerin de bildiği melodileri çalmaktan zevk alıyorlar ama en büyük favorileri Arapların meşhur divası Feyruz'un şarkılarını İstanbul'un kadim caddelerinde yeniden canlandırmak.