Türk Siyasi Tarihinde Yerli ve Milli İrade Programı'na katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, özetle şunları söyledi:
Eğer mazlumların hakkını savunmazsak bu millet, bu ümmet bize hakkını helal etmez. Bunun için Türkiye'nin böğrüne hançer saplamaya çalışan terör örgütüne karşı tavizsiz bir mücadele yürütüyoruz. Bölgedeki tüm eli kanlı terör örgütlerinin ortak hedefi haline gelen Türkiye, tamamen hukuk devleti sınırları içerisinde yürüttüğü mücadele, takdir edilmek yerine tavsatılmaya çalışılıyor. Terör örgütleriyle böylesine kapsamlı ve cansiparane mücadele yürüten bir ülkeye 'terör tanımını yumuşat', 'terörist tanımını değiştir' demek, 'Bu işten vazgeç' demektir, terörün safında yer almakla eş değerdir.
İşte Avrupa Birliği'nin tavrını görüyorsunuz. Neymiş efendim? 'Terörle mücadeledeki, terör örgütü konusundaki tavrımızı yumuşatmalıymışız.' Bana bak, siz ne zamandan beri Türkiye'yi idare etmeye başladınız? Kim size bu yetkiyi verdi? Bunlar nasıl demokrat, nasıl demokrasiye inanıyor anlamak mümkün değil. Benzer bir sözü kim söylüyor? Anamuhalefet partisinin başındaki, ismini bir daha zikretmeme kararı aldığım zat söylüyor.
Dikkat ederseniz, terör örgütü ne diyorsa, terör örgütünün güdümündeki siyasetçiler ne diyorsa, bunlar da aynısını tekrar ediyor. Şu anda Bangladeş'te bu kararı alan yönetimin bir benzeridir bizim anamuhalefet, aynıdır bunlar. Türkiye'nin AB ile ilişkilerini, terör örgütünün ve onun güdümündeki siyasetçilerin taleplerine mahkum edenler, tarihi bir yanlışın içinde.
Eğer Avrupa Birliği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yerine terör örgütünü muhatap alacak kadar küçülmeye razıysa, bizim açımızdan hiçbir sorun yok.
Çünkü biz terör örgütüne hangi gözle bakıyorsak, onların tezlerini savunanlara da aynı gözle bakarız. Ancak, bugün bize bir terör örgütünün ağzıyla konuşanların, yarın bir başka terör örgütü kendi topraklarında eylem yaptığında tek bir söz dahi söylemeye hakları olmayacaktır.
Schengen meselesi, vize meselesi, imzalarını attık ve ekim ayında uygulamaya geçeceğini karar altına aldık. Şimdi 72 madde ileri sürdüler ve içine de terörü sıkıştırdılar. Bunların sebebinin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Kimse kimseyi aldatmasın. AB'nin Türkiye konusundaki çarpık ve ikircikli tutumundan vazgeçmesini bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde ya AB ile bu yolu nihayete ulaştıracağız ya da kendimize yeni bir yol tespit edeceğiz.
Erdoğan, güçlü demokrasinin güçlü muhalefet istediğini, Türkiye'de de bunun bulunmadığını dile getirerek, “Biz her konuda olduğu gibi bu hususta da kararı milletimize bırakıyoruz. Türkiye yeni bir anayasaya kavuşacaksa, bu aziz milletimizin takdiriyle olacaktır” ifadesini kullandı. Erdoğan, “Bu şahsa sesleniyorum, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 'Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir' demedi mi? Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olduğuna göre milletten niye kaçıyorsun. Hadi buyur, millete gidelim. Millet ne diyorsa o olsun, niye kaçıyorsun? Biliyor ki, 'bu millet bana güvenmiyor.' İşte sana güvenmediği için de hezeyanlar başladı. Ama er geç bu milletin önüne, bu yeni anayasa gelecek. Başkanlık sistemi de gelecek” şeklinde konuştu. Türkiye'nin yeni bir yönetim sistemine geçecekse, bunun da milletin onayıyla gerçekleşeceğine vurgu yapan Erdoğan, başkanlık sisteminin geleneklerimizde olduğunu söyledi.
Kilis'te yaşananlara dikkati çeken Erdoğan, “Yaşanan sıkıntılar sebebiyle sınırın diğer tarafını temizlemek için gerekli hazırlıklarımızı yapıyoruz. Müttefiklerden, özellikle de bölgede silah gücü bulunan ülkelerden arzu ettiğimiz desteği alabilmiş değiliz. Müttefiklerimizden keyifleri el vermediği için daha ne bekleyeceğiz? Öyleyse kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Bu konuda gereken adımları icap ediyorsa tek başımıza atmaktan çekinmeyiz. Kilis meselesi, DAİŞ karşıtı koalisyonun samimiyetini ortaya koyacak bir turnusol kağıdı vazifesi görecektir. Kilis'i, Halep'i umursamayanı biz de umursamayız” dedi.
Bangladeş'te Cemaat-i İslami Partisi lideri Motiur Rahman Nizami'nin idam edilmesinden duyduğu üzüntüyü dile getiren Erdoğan, Bangladeş yönetiminden, ülkenin huzuru, istikrarı ve geleceği için bu tür kararlar konusunda dikkatli ve hakkaniyetli adımlar atmasını beklediğini söyledi. Erdoğan, Türkiye'nin Dakka Büyükelçisi Devrim Öztürk'ün Ankara'ya çağrıldığını bildirerek, “Şunu unutmayalım, zalimler için yaşasın cehennem” dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun “Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz” sözlerine sert tepki gösteren Erdoğan, “Çok ciddi bir denge problemine işaret ediyor. 'Başkanlık sistemini kan dökmeden getiremezsiniz' diyen bir siyasetçi, milletin iradesine de Meclis'e de ihanet etmiş demektir. Şu anda başkanlık sistemini uygulayanlar kan dökerek mi yaptılar? Kan dökmek diktatörlerin, zalimlerin, katillerin bazen de meczupların işidir. Anamuhalefetin başındaki zatın bunlardan hangisi olduğunu ben milletimin takdirine bırakıyorum. Tamamen Meclis'in kararı ve sonrasında milletin onayı meselesi olan bir konuyu getirip, kanlı bir cümlenin içine yerleştiren kafa, açık söylüyorum, bu topraklara ait olamaz. Kan ticaretine soyunanlar, hiç boşuna heveslenmesinler, Kızılay dışında bir yere de kan vermeyiz” dedi.
Ana muhalefet partisinin görevinin, terör örgütünün güdümündeki partinin yedekliğine soyunmak olmadığını belirten Erdoğan, “Bu zatın yalanları yüzünden milletimiz tarafından muhalefet yok hükmünde görüldüğünden demokrasimiz eksik kalıyor. Bak kasetle devraldığın genel başkanlığı söylediğin yalanlar sebebiyle şu anda savcı seni çağırıyor. Madem dürüstsün niye gidip ifadeyi vermiyorsun? Git ver ifadeyi. Dürüstsen dürüstlüğünü görelim. Oturduğun yerden iftira etmeye, yalanlarına niye devam ediyorsun. Biliyor ki ifadeyi verdikten sonra bu işin faturası kendisine çok ağır olacak” dedi.