Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şili, Peru, Ekvador, Senegal programı dönüş yolunda gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.
70 bin ifadesi şu anda olası bir durumdur. Halep'in bir bölümünde şu anda rejim orayı kesmiş durumda, koridorun güneyinden kuzeye geçiş şu an itibarı ile mümkün değil. Türkiye tehdit altındadır. Bunlar kapımıza dayanmışsa, başka çareleri de yoksa, gerekirse bu kardeşlerimizi yine almak zorundayız, alacağız. Rusya'nın 'TSK hazırlık içerisindedir' iddiasına gelince. Aslında Rusya'ya sormak lazım: Senin ne işin var Suriye'de? Şu anda adeta işgalcisin, sen devlet terörü estiren bir kişiyle beraber hareket ediyorsun, 400 bin kişinin katiliyle beraber hareket ediyorsun, sivilleri öldürmeye devam ediyorsun. Türk askeri asla o tür eylemler içinde olmamıştır. Türkiye sadece tedbir alıyor, Rusya ise taarruzda. Bu nedenle Rusya'nın o tür şeyleri konuşmaya hakkı yok. Bizim kendimizi savunma noktasında her an hazırlıklı olmak mecburiyetindeyiz. BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı konunun bir an evvel işletmesini bekliyoruz, o adımın atılması, silahların susması, göçmenlerin korunması adımlarını atması lazım. Başta ABD olmak üzere, Fransa, İngiltere, Almanya gibi Katar, Türkiye hep birlikte hareketle bu masum insanları korumak zorunda.
Şansöyle Merkel ile son zamanlarda görüşmeler sıklaştı. Pazartesi kendisiyle Ankara'da görüşeceğim. Sayın Başbakan da görüşecek. Ana başlık büyük ihtimalle mülteciler sorunu. Yapılan donörler toplantısında verilmiş 10 milyar Euro'luk sözden bahsediyorlar. Daha önce Türkiye'deki Suriyeliler için kullanılmak üzere 3 milyar Euro sözü var… Daha bunlardan en ufak bir şey Türkiye'ye yansımış değil. Bütün bunları görüşme şansımız olacak diye düşünüyorum.
Benim bu düşüncemi G-20 ülkelerinin tamamına yakını biliyor. Terörden arındırılmış güvenli bölge, bunun yanında uçuşa yasak bölge düşüncelerimi hepsine aktırdım, hepsi olumlu sözler söyledi ama dönüş henüz olmadı. Sayın Merkel ile paylaşacağız, önümüzdeki günlerde Sayın Obama'yla telefon görüşmesi de yapabilirim. Biz koalisyon güçleri olarak bir adımı attıysak arkasını getirelim. Arkası gelmeyecek bir adımı niye atıyoruz? Terör estiren Esed rejimi ile Rusya ve İran adım atabiliyorlar. Burada terörden arındırılmış bölge konusunda, kilometresine varıncaya kadar ABD ile mutabıkız. “Bu bile azdır” dedim Sayın Obama'ya; biz bunu büyütebiliriz. Suriye'den çıkacak olan ve Türkiye'den dönenlere… Donörlerin katkılarıyla, Suriye sınırı dahilinde güvenli bölgede üst yapısı ve alt yapısı ile bir şehir kurabiliriz. Bunları süratle yapmak mümkün, dönüş artacaktır diye düşünüyorum. Bu adımı atmanın çok faydalı olacağını düşünüyorum.
Yerine getirdikleri var, getirmedikleri var. Güvenli bölge konusunda ABD baştan itibaren pek inanmamıştı, sonra inanmaya başladı. Uçuşa yasak bölgeye karşı çıktılar ama onda da şu anda bir yumuşama var.
İran'ın tutumunu anlamakta zorlanıyorum, bir şey söylediğimiz zaman da güceniyorlar. Burayı niçin mezhep savaşına kurban ediyoruz. Yaşanan acılardan dolayı bizler dertliyiz, Avrupa dertli değil, işi ucundan tutuyorlar. Bizdeki PKK terör örgütünün hücrelerinden çıkan silahlarda, Rus, ABD silahları, Batı'nın silahlaır var. Nereden geliyor bu silahlar? PYD'nin durumu ortada. 'Yapmayın, bunlara göndereceğiniz silahların bir kısmı da DAEŞ'e gidecek' diye uyardık. Şimdi en modern silahlar DAEŞ'in elinde. Biz stratejik müttefikiz, biz bu silahların bazılarını almakta zorlanıyoruz. Dost dediklerimiz gereğini yapmıyor. Biz de bu dostlarla görüştüğümüzde kendilerine açık açık söyleyeceğiz. Tabii çok samimi davranan dostlar da var.
Bu tür şeyler konuşulmaz, gerektiğinde gereken neyse yapılır. Bütün güvenlik güçlerimizle tüm ihtimallere hazır durumdayız. Kimsenin endişesi olmasın.
Ülkemize yönelik tehditlere karşı Silahlı Kuvvetlerimiz her türlü yetkiye zaten sahip durumda. Ulusal güvenliğimiz açısından bir sıkıntı yok.
Bu işlerin tarihi olmaz. Nitekim Suriye krizinde de çok farklı şeyler düşünülüyordu ama olay halihazırda beş yılı aşmış vaziyette.
Meseleyi uluslararası toplumla birlikte, ittifaklar ile götürme gayretindeyiz. Ulusal güvenliğimize yönelik tüm tehditlere karşı teyakkuz halinde olmak, gerekeni yapmak durumundayız. Gelişmeleri yakınen takip ediyoruz.
PYD bir terör örgütüdür. YPG bir terör örgütüdür. PKK ne ise PYD odur. Bunu bütün uluslararası örgütlere taşıyacağız. Taşımadığımız her an bizim için kayıptır. Terör örgütü olarak ilan edilmesi için adımlar atılmazsa, geç kalırız… Ve bakın, Biden yanında bir yardımcısı ile geldi. Daha önce Sayın Obama'nın yanında da adı geçen bir ulusal güvenlik temsilcisi. Cenevre temsilcilerinin olduğu dönemde PYD gelemiyor, o kalkıyor, Kobani'ye gidiyor. Kobani'de sözde bir generalden plaket alıyor. Biz nasıl güveneceğiz. Ben miyim senin ortağın yoksa Kobani'deki teröristler mi? Bu meselelerin mücadelesini hep birlikte vermek durumundayız.
Güneydoğu'da operasyonlar devam ediyor. Başbakan Davutoğlu da Mardin'de 10 maddelik bir plan açıkladı.
Ayrıntılı inceleme fırsatım olmadı. O nedenle yorum yapmam doğru olmaz.
Ben 'Çözüm süreci buzdolabındadır' dedim. İmralı hiçbir zaman hükümetin bir muhatabı olamaz, kesinlikle olmamalıdır da. İmralı ile devletin çeşitli kurumları, başta Milli İstihbarat Teşkilatı olmak üzere görüşebilir; sadece onla değil başkaları ile de görüşülebilir. İstihbaratçının görevi budur. İstihbarat örgütü bunu yapmak, bilgi toplamak zorundadır. Bunu alır, devlete, hükümete taşır. Hükümet de ona göre adımlar atar… Mesela milletvekillerine müsaade ediyorduk, gidiyorlardı. Ama daha sonra dedim ki arkadaşlara, kesinlikle milletvekillerinin de gitmemesi lazım. Yasaya göre gidebilecek olanlar kimdir, yakınları. Onlar gitsin. Bundan sonra milletvekillerine kesinlikle müsaade edilmemesi lazım. Müsaade edildi de ne netice aldık? Bunların şov yapmasına fırsat vermenin bir anlamı var mı? Şimdi, Leyla Hanım… Tamam bunu konuştuk ama önce git yemin et! Milletvekili olmanın tescili yemindir. Yemin ettikten sonra, herhangi bir pazarlık kaydı olmaksızın benden bir randevu istersen, başbakanlığımda nasıl yaptıysam burada da kabul ederdim. Ama hem yemin etmeyeceksin hem de gazetelerdeki haberlere yansıdığı kadarıyla bazı şartlardan söz edeceksin. Bu olmaz. Cumhurbaşkanlığı makamına uygun bir tavır değil bu.
PKK yerine başka isim altında yeni bir şey olabilir mi; yanlış yaklaşım olur. Böyle bir şeyi düşünmek teröre farklı bir kılıf uydurmak anlamına gelir.
Olayın ayrıntılarını henüz almadım. Ama şunu biliyorum: O vekillerin, Kürt halkına, Güneydoğu'ya zarardan başka bir şeyleri olmamıştır. Kan, ölüm götürmüşlerdir. Güneydoğu halkı hem topraklarına hem de özgürlük mücadelesine sahip çıkacaktır. Bunun önündeki en büyük engel o dediğiniz kişilerdir.
Bu ayın son pazartesinde Bakanlar Kurulu'na başkanlık edeceğim. Arkadaşlarıma konuyla ilgili talimatı verdim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'daki “Dünya Turizm Forumu” kapanış oturumunda yaptığı konuşmada, “Şu anda yeni bir döneme giriyoruz. Bütün orada 'kaçtı' denilenler kaçmadı, yer değiştirdiler. Niye? Oradaki benim Kürt kardeşim şu anda yer değiştirerek, bu operasyonların başarıyla devamını sağlıyor. Bu operasyonlar bittikten sonra ki, bu arada kiraları, her şeyi veriliyor, ondan sonra buralarda yapılan planlamayla projeyle süratle yeni ilçeler inşa edilecek ve inşa edilen yeni yerlere de şu anda oradan kaçtı denilen vatandaşlarımız gelip yerlerine yerleşecekler. Daha modern şekilde hayatlarını sürdürmeye başlayacaklar. Bölgede terör örgütü üzerinden kurulmaya çalışılan tek tipçi, baskıcı, faşist anlayış bizzat Kürt kardeşlerim tarafından çukura gömülmüştür” dedi.
Türkiye'nin terörle mücadelesinin büyük bir suskunlukla geçiştirilidiğini belirten Erdoğan, “Bugün aynı tavrın maalesef Suriye ve Irak'taki terör yapılarına karşı sergilendiğine şahit oluyoruz. Kandil'den yönetilen PYD, YPG himaye ediliyor, destekleniyor. Örgütün elinden çıkan silahlara baktığımızda Batı'nın silahlarını görüyoruz. Neredeyse Batı'nın her ülkesinin silahları var. Terör örgütüne karşı savaştığını söyleyenlerin silahlarını da onların elinde görüyoruz” diye konuştu.
Ben yakın mesai arkadaşlarıma da söyledim. Döner dönmez, dar kapsamlı bir güvenlik toplantısı yapılmalı. Hassas konularımızı orada değerlendireceğiz. Irak'ta düşülen hataya Suriye'de düşmek istemiyorum. Ben 1 Mart tezkeresinin yanındaydım, karşı olanlar bunu söylemediler. Birileri de gizli kulisler attılar. O insanların kimler olduğunu sizler araştırır bulursunuz. 1 Mart tezkeresinde Türkiye Irak'ta olsaydı Irak'ın durumu böyle olmazdı. 1 Mart tezkeresinde çıkacak netice Türkiye'yi masaya getirecekti. O zaman Bush, benle yaptığı görüşmelerde bir ricada bulundu. Ama maalesef biz kendi arkadaşlarımızın yanlışıyla başbaşa kaldık. Sonra göreve geldim, başbakan oldum, tekrar ricada bulundu ve tezkere geçti ama o zaman da, oradaki Kuzey Irak'taki Kürt kardeşlerimiz bizim oraya girmemizi istemediler. Biz de dedik ki istenmediğimiz yere girmeyiz. Ufku görmek çok önemli. Şimdi Suriye'de de, bu iş ancak bir yere kadar böyle gider. Bir yerden sonra böyle gitmez. Hassasiyetlerimizi Türkiye olarak korumak zorundayız. Bu hava sahası, sadece Türkiye'nin hava sahası değildir, aynı zamanda NATO hava sahasıdır. Onlar da gerekli adımları atmak durumundadır. Bunlar aynı zamanda herkes için bir test niteliği taşıyor.
O konu ile ilgili benim tavrım net. Mursi ve arkadaşları başta olmak üzere idamlarla ilgili kararlar gözden geçirip kaldırılmadıktan sonra, ben Sisi ile görüşmem. Fakat bizim Mısır halkı ile halkımız arasındaki ilişkinin devamı noktasında da asla olumsuz değilim. Bakanlarımız görüşebilirler. Peki Başbakan görüşebilir mi? Ben Başbakan'ımızın görüşmesini dahi doğru bulmam. Başbakanlığım döneminde de bu kanaatteydim. Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanını darbeyle indirmek suretiyle oraya yerleşen bir insana, demokrasiye inanmışsak bu şekilde bakmamız gerekir diye düşünüyorum. Bakanlarımıza, istihbarat teşkilatımıza da görüşmeleri sürdürebileceklerini söyledim. Bizim halkımız ile Mısır halkı, aynı kültür, aynı değer yargılarına inanan iki ülke. Tabii ki biz bu noktada kopmamalıyız.
Temenni ederim ki yumuşatır.
Bu konu ile ilgili olarak parlamentoda yapılacak olan çalışma aslında Türkiye'de bu konuyu düşünen bütün kesimler için adeta bir işaret fişeği olacaktır. Bu konuda kamuoyu oluşmasının, kamuoyunu oluşturacak bütün kesimlerin kendi düşüncelerini daha da olgunlaştırmalarının önemli olduğunu düşünüyorum. Zira kimse benim düşüncem dört dörtlük doğrudur diyemez. Şahsım da dahil olmak üzere. Nitekim hep birlikte yürütülecek çalışmalar neticesinde sürecin en iyi biçimde taçlandırılacağına inanıyorum. Ben şu altı aylık süreci çok önemsiyorum. Altı aylık süreçte dört partinin temsilcileri acaba neler söyleyecekler? Onlar o çalışmayı yaparken biz elbet boş durmayacağız. Beştepe toplantıları ile sivil toplum örgütleri ile yanımdaki mesai arkadaşlarımdan oluşturduğum 20'yi aşkın ekibimle temaslar sürdürülecek. Zaman zaman benim de katılacağım toplantılarla çalışmalarımızı sürdüreceğiz.