Başbakan Binali Yıldırım, Somali konferansına katıldığı İngiltere’nin başkenti Londra’dan dönüşünde uçakta önemli açıklamalarda bulundu, beraberindeki gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Savunma Bakanıyla görüştük, yani geldik, gelir gelmez hemen doğru … sabah saat 8,5’ta da Savunma Bakanıyla…
Tabi tabi, gelirken planladık.
Somali konferansının yapıldığı yerde görüştük. Görüşme verimli geçti, faydalı geçti, ben onu söyleyeyim.
Bizim için PKK eşit YPG eşit PYD’dir. Siz PKK’yı bir terör örgütü olarak kabul ediyorsunuz, dolayısıyla öbürleri de bunun aynısı, terör örgütüyle bir işbirliği yapıp başka terör örgütü, DEAŞ’ı yok etmek Amerika gibi NATO üyesi, Türkiye’nin müttefiki bir ülkeye yakışmaz, bunu da aynen söyledik. Yani zorlandı açıklamada. Sonra dedi ki, bu bir seçim değil, bu bir mecburiyettir.
Evet, bu bir seçim değil, bu bir mecburiyet. Niye mecburiyet? Başka alternatif oluşturamadık.
Bütün bunları anlattık, ancak herhalde onlar yeterli görmemişler, yani Türkiye’nin teklifini Rakka’daki operasyonu yapacak kapasitede görmemişler, daha doğrusu onların askerleri, sahadakiler bu bizim tekliflerimizi yeterli bulmamışlar.
Şimdi tabii şunu söyledi: Biz bu silahların önceden PKK’ya geçen silahlar buradaki silahlar değil, onlar daha önce Irak tarafında verilen silahlar, oradan ellerine geçti.
M16 onlarda olamaz denildi…
Irak Merkezi Hükümetine verilmiş silahlar veya Irak’a verilmiş silahlardır, oradan bir şekilde edinmişler.
Yani biz bunları vermedik, dolayısıyla PKK’daki silahlar bunların silahları değil. Ya öyle, böyle, neticede terör örgütüne buradan da geçmeyeceğini nasıl garanti edeceksiniz? Takip edeceğiz, bir takip sistemi kuracağız, Rakka operasyonundan sonra da onların burada işi olmayacak ve işleri bitecek. Şimdi bu konunun Türkiye için çok önemli olduğunu, ben bunun ciddi bir sonuç doğuracağını … Hala şansınız var dedim.
Bence ABD ile aramızdakini uzaklaşma olarak görmeyin, yani eski yönetimle yeni yönetime geçişinden kaynaklanan bir durum var… İntikal durumu var. Şimdi yeni yönetim tam anlamıyla bütün konularda kendi politikalarını, düşüncülerini henüz uygulayamıyor, sahadaki ekipler önceki yönetimin ekipleri, dolayısıyla bir zaman tanımak lazım. Yani ben hem telefon görüşmelerinde hem daha alt düzeydeki görüşmelerde Amerika’yı yeni dönemde Türkiye’yle ilgili daha istekli gördüm. Siyasi yönden de İngiltere Türkiye’yle yakınlaşmak istiyor, yani bölgesel konularda, güvenlik konularında, savunma konularında, Türkiye’yle daha fazla işbirliği, ticaret, turizm, birçok alanda daha fazla işbirliğinden yana.
Şimdi bunu söylemek erken, ama Avrupa Birliği’nden çıkmaları dolayısıyla biz aynı kulüpteyiz artık, dolayısıyla daha yakın çalışmamız gerekiyor, daha fazla işbirliği yapmamız gerekiyor, daha fazla yatırım yapmamız gerekir tarzında istekleri var, bizde de aynı istek var. Çünkü İngiltere 15 Temmuz’da diğer Avrupa ülkelerinden ayrıştı, darbeyle ilgili çok net bir duruş ortaya koydular, 4 gün sonra bakanlarını gönderdiler, FETÖ konusunda da daha bize yakın davranıyorlar.
Kısmen olabilir tabi, hangi düzeyde, hangi konuda olacağı önemli.
Bunların gereğine her zaman hazırız. Yani hazırız, geçenlerde de işte yaptık. Karaçok ve Sincar’da gereken operasyon yapıldı. Yine rahatsızlık veren olursa, tehdit gelirse yine yaparız. Kimseden icazet almamız gerekmiyor.
Ayıp etmişler. Bu Türkiye’ye karşı hasmane bir tutumdur. Başlarına bela alıyorlar, kendileri bilir. Biz de dostumuzu-düşmanımızı biliriz.
Türkiye bölgede, dünyada etkin bir konuma geliyor. Yani Almanya-Türkiye ilişkileri kolay kolay bozulacak ilişkiler değil. Yani ne kadar gayret ederse etsinler bozmaları da çok kolay değil. Bizim de özel, onlar için de özel. Biz bu ilişkileri onararak sürdürme durumundayız, buna ihtiyaç var. Bu da, konuları kamuoyunda söz düellosuyla götürmek yerine, oturup daha sakin konuşmak lazım. İşi kör dövüşüne dönüştürmemek lazım. Bundan hiç kimseye bir fayda yok. Tabii Almanya seçim sürecine giriyor. Seçim sürecine girince marjinal partilerin politikaları destek buluyor. Makul partiler de orada onlardan geri kalmamak, onlara oy kaptırmamak için onlarla yarışa giriyor adeta. Ha şunu dedi, bizim ilişkileri düzeltmemiz lazım.
Tabii tabii. Düzeltelim dedim, ne duruyorsunuz, adım adım. Siz adım atın dedim. Kim adım atacak? Siz atacaksınız, bozan biz değiliz. Tamam dedi. Ben dedim ki; kardeşim, adım atın, iyi niyetinizi görelim, ondan sonra da biz de bir adım atalım.
Evet, doğru. Yani bu FETÖ ve PKK’lılarla ilgili adım atılmasını bekliyoruz.
21 Mayıs’la ilgili çok büyük beklentiler var kamuoyunda.
Ne gibi?
Yeni bir sayfa açtık zaten.
Bu olağan bir kongre değil, burada sadece genel başkan değişimi olacak. Önceki söylediklerimizin hepsi geçerli. En güzel şekilde coşkuyla kongremizi yapacağız, genel başkanımızı seçeceğiz.
Durmak yok yola devam. Yani parti yönetiminde olabilir tabii, MKYK’da değişiklik olabilir, dolayısıyla parti yönetimi de ona göre yeniden şekillenebilir. Yeni genel başkan kendisi ekibini doğal olarak oluşturması lazım.
Mutlaka, yani sadece kongreyle ilişkilendirmek yanlış. Halk oylaması sonucu belli olduktan sonra yaptığımız açıklamalar ortada. Yani birleştirici, kucaklayıcı. Yani Türkiye’de 2019’da yüzde 50+1 oy alarak cumhurbaşkanı seçilmek istiyorsa, AK Parti seçtirmek istiyorsa bundan başka yolu yok ki.
Bu ziyaret esasında bir uluslararası konferansa katlıma ziyaretiydi, yani Somali konusunda ne yardım yapılabilir, ihtiyaçları nedir, bunun değerlendirildiği bir konferans. Tabii Türkiye’nin Somali üzerinde önemli özel bir yeri var, dolayısıyla biz konferansa katılmazsak eksik olurdu. Nitekim konferansta Türkiye’nin yaptıklarını hemen hemen bütün konuşmacılar söyledi. Türkiye’nin diğer ülkelerden bir farkı, yaptığı işlerin izi var, diğerleri de yaptık diyor ama ortada bir şey yok. Türkiye aşağı yukarı 2011’den beri devlet, STK’lar, özel sektör 1 milyar dolara yakın destek olmuş.
Ne yapmışız? Havaalanını faal hale getirmişiz, deniz limanını faal hale getirmişiz, hastane, klinik yapmışız, sulama projeleri yapmışız, okul yapmışız, çok prestijli bir büyükelçilik binası yapmışız. Bütün bir devletin ihtiyacı olan ne varsa yapmışız.
20’den fazlaydı. Yani karar temenniler, yapalım, edelim, bakalım, işte Somali’de güvenlik önemli, güvenlik altyapısını geliştirelim, polisleri eğitelim, askerleri eğitelim, yoksullukla mücadele edelim gibi temenniler. Yani bu tip…
Var işte, her 6 ayda bir ülke üstleniyor ev sahipliğini, konuşuluyor, ondan sonra ne kadar mesafe alınmış-alınmamış, onlar değerlendiriliyor.