Türk dışişleri heyeti Londra'da Yunan temsilciler ve İngiliz yönetimi ile Kıbrıs konusunda bir çözüme ulaşmak için ağustostan itibaren müzakerelerde bulunuyordu. 1878'de geçici olarak İngiltere'ye bırakılan Kıbrıs'ın durumu 14 Aralık 1954'de Yunanistan'ın talebi üzerine yeniden gündeme gelmişti. Üç ülke arasında başlayan görüşmelerde Yunanistan Enosis'de direnirken Türk tarafı şiddetle bu tezin karşısındaydı.
DP işbaşındaydı. Görüşmelerde Türk tezini Devlet Bakanı F. Rüştü Zorlu savunuyordu. Heyette Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes, Londra Büyükelçisi Suat Hayri Ürgüplü, Genelkurmay İkinci Başkanı Rüştü Erdelhun, Dışişleri Genel Sekreteri Muharrem Nuri Birgi, Atina Büyükelçisi Settar İlksel, Dışişleri genel müdürlürinden Orhan Eralp ve Büyükelçi Mahmut Dikerdem'den oluşuyordu.
Görüşmeler sırasında Türk ve Yunan basınının yayınlarının yanı sıra bazı siyasi yetkililerin dikkatsizce yaptığı açıklamalar da havayı iyice gerginleştirdi. 6 Eylül'de Fatin Rüştü Zorlu ortak bildiri metni konusunda Menderes ile görüşmek isterken, İstanbul ve Ankara'da kan gövdeyi götürüyordu. Menderes, Zorlu'ya İstanbul'da Rum azınlığa karşı başlayan saldırı olayları hakkında bilgi verdi ve Londra'dan ayrılarak Türkiye'ye hareket etmesini istedi. BBC Atatürk'ün Selanik'te doğduğu evin kundaklandığı haberini dünyayaya duyururken, Londra'daki görüşmeler tamamlanamadan bitti.
Londra görüşmelerinde Türk heyetinde yer alan Büyükelçi Mahmut Dikerdem, anılarında, "Sonradan öğrenecektik ki bombayı asıl patlatan, daha doğrusu barut fıçısını ateşleyen, İstanbul'da çıkan Ekspres adındaki gazetenin yayını olmuştu" ibaresini kullanacaktı. Dikerdem, Zorlu'nun "Bütün çalışmalarımız, Londra'da elde ettiğimiz başarı, bir gecede heba olup gitti" dediğini aktarır.
Türk-Yunan İlişkilerini ve Kıbrıs sorununu çıkmaza sokan 6-7 Eylül Olayları'nın perde arkası hala tam anlamıyla aralanamadı. 27 Mayıs darbesiyle devrilen DP yönetimi Yassıada Mahkemeleri'nde olaylarıdan yargılandılar. Menderes ve olaylar sırasında Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu bu davadan 6'şar yıl hapse mahkum edilirken, İstanbul ve İzmir Vali ve Emniyet Müdürleri, İçişleri Bakanı, MİT yetkilileri, kışkırtıcı yayın yapan gazetelerin yöneticileri ile Selanik'teki kundaklama olayına karışan isimler aklandılar.
6-7 Eylül olayları fevri ve ölçüsüz bir şekilde sokağa intikal ettirilmiş bir dış politika çatışmasının neticesidir. Ne olursa olsun 6-7 Eylül Olayları İstanbul'da yaşayan gayr-i müslim azınlıklar için bir dönem noktası oldu. İstanbul'daki azınlık nüfusu büyük ölçüde eridi.
Türk heyeti Londra'da Yunan teziyle boğuşurken, 4 Eylül'de Londra'daki Kıbrıslı Türkler bir gösteri yaparak Yunanistan'ı protesto ettiler. Kıbrıs Türk Kalacak Cemiyeti ve öğrenci dernekleri de günlerdir Yunanistan aleyhinde nümayişler gerçekleştiriyorlardı. Bütün bu gösteriler, Londra'daki görüşmelerde Yunanistan'a taviz verilmemesini sağlamaya yönelikti.
6 Eylül günü mutad 13.00 haberlerini veren Ankara Radyosu'nda, "Atatürk'ün Selanik'teki evi bombalandı" cümleleri beklenen kıvılcımdı. O gün İstanbul'da yayımlanan İstanbul Ekspres gazetesinin Atatürk'ün evinin Yunanlılar tarafından bombalandıği haberine yer veren ikinci baskısı, İstanbul sokaklarında dağıtıldı. İddialara göre önceden hazırlanan gazete 6 Eylül günü iki baskı yaptı. MİT ajanı olmakla itham edilen Gökşin Sipahioğlu'nun Paris'teki SiPA Ajansı'nda yıllarca çalışan Perihan Sarıöz (Ara Güler'in eski eşi), "İstanbul-Paris- İstanbul" isimli kitabında "O güne kadar çok çok otuz beş bin satan Ekspres gazetesinin 6 Eylül akşamı basılan özel baskısı iki yüz doksan bin satar. Üniversite gençliği semt semt öbek öbek toplanır, halkında katkısıyla büyük bir kalabalık oluşur ve saat 17.30'da Taksim'e doğru yürümeye başlar. Çoğu hırpani kılıklı çapulcu takımı İstiklal Caddesi'ndeki dükkanları tahrip ederler" diyerek anlatıyor o günü.
7 Eylül günü çıkan gazetelerin başlığı, "Bomba bardağı taşıran son damla olabilir.", "Mukaddesata el uzatanlara bunu pahalıya ödeteceğiz.", "Bu hayasız şımarıklık artık durdurulmalı." şeklindedir. "Gazeteci'nin Saklı Dünyası" kitabında gazeteci Yüksel Baştunç da, olaylara sebebiyet veren yayının İstanbul Ekspres olduğunu vurguluyor kitabında.
Gazeteler 6-7 Eylül Olaylarında olumsuz bir sınavdan geçtiler. Yağma ve talan haklı bir eylem gibi gösterilmeye çalışılırken, dramatik ve insanlık dışı sahneler sıradan ve önemsiz bir haber gibi yer alır gazetelerde.
İstanbul Ekspres'in 8 Eylül tarihli nüshasında, "Beyoğlunda tahrip edilen yerler arasında bulunan bir acentanın sahibi dün sabah intihar etmiştir", Milliyet'te "Bir saygısız linç edildi" başlıklı haberde, "Dün küstah bir Rum Yeni Camii önünde linç edilmiştir. Saat 15.30 sıralarında bu saygısız şahıs eline geçirdiği bir Türk bayrağını yırtmak istemiştir. Durumu gören halk koşarak bayrağı elinden almış ve kendisini tekme ve yumruk ile dövmeye başlamıştır. Bu sırada beyinüstü düşen küstah ölmüştür" şeklinde yer alır. O gün İstanbul'un alışveriş ve eğlence merkezlerinde bulunan esnaflar işyerlerine Rum, Ermeni ya da Musevi olmadıklarını kanıtlamak amacıyla dükkanlarına Atatürk ve Türk bayrağı asarak canlarını ve mallarını kurtarmaya çalıştılar. Yüzlerce gayrimüslim aile de Türk komşularına sığınarak kurtulmaya çalıştılar bu toplumsal histeriden.
Olaylar üzerine toplanan Bakanlar Kurulu İzmir ve İstanbul'da sıkıyönetim ilan eder. İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Nurettin Aknoz, sokağa çıkma yasağı uygular ve olaylar son bulur. İzmir'de de benzer olaylar meydana gelir. İzmir Fuarı'ndaki Yunan Pavyonu ve Yunan Konsolosluğu yakılır, bazı ev ve işyerleri saldırıya uğrar, iki Yunan motoru batırılır ve Yunan kilisesi ateşe verilir. 7 Eylül günü İstanbul'da ortaya çıkan bilanço ağırdır: 3 ölü, 30 yaralı. 73 kilise, 1 fabrika, 8 ayazma, 2 manastır, 3584'ü Rum vatandaşlara ait olmak üzere 5538 gayrimenkul tahrip edilir.
İstanbul Sıkıyönetkim Komutanlığı olayın failleri olduğu gerekçesiyle binlerce kişiyi gözaltına alır. Bu arada Ekspres Gazetesi'nin sahibi Mithat Perin, İstihbarat Müdürü Vedat Pekgirgin ile Yazıişleri Müdürü Gökşin Sipahioğlu bir günlük gözaltından sonra serbest bırakılır. Olaylara isimleri karışanlar arasında DP'lilerin yanı sıra CHP'liler de vardı. Kıbrıs Türk Talebe Cemiyeti Başkanlarından CHP'li Orhan Birgit de bir süre tutuklu kalacak ve daha sonra beraat edecekti. Bu arada ilginç bir gelişme daha yaşanır, Hükümet kanadı olaylardan komünistleri sorumlu tutar. Hükümet bildirisinde İstanbul'un ve memleketin esas itibari ile bir komünist tertip ve tahriki ile ağır bir darbeye maruz kaldığı belirtildi. 10 Eylül'de ise İçişleri Bakanı Namık Gedik istifa eder. --------------- imza ve tarih ----------------
--------------- imza ve tarih ----------------
-------------------------------- yazdir,postala baslangici ----------------------------