Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ağırladığı muhtarlara hitap etti. Lozan Antlaşması'yla ilgili yaşanan tartışmaya değinen Cumhurbaşkanı, "Türkiye'nin 1923'ün psikolojisinden kurtulması gerektiğini, bunun millete haksızlık olacağını" belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ağırladığı muhtarlara hitap etti. Gündeminde terör operasyonları, Fırat Kalkanı Harekatı, Musul operasyonu ve Lozan Antlaşması'na dair devam eden tartışmalar olan Cumhurbaşkanı önemli mesajlar verdi. Terör örgütlerine yönelik daha sert tedbirler alınacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı, "Terör örgütleri nerede yuvalanıyorsa gidip orada tepelerine bineceğiz" dedi. Osmanlı Devleti'nin son dönemleri, Lozan Antlaşması ve Misak-ı Milli'nin anlaşılması gerektiğinin altını çizen Erdoğan, "Dünyada her şey değişirken, biz o tarihteki konumumuzu korumayı başarı olarak göremeyiz" ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"İster seçilmiş ister atanmış olsun kişilere kendilerine tahsis edilen imkanlar birer emanettir.
15 Temmuz'a ikinci Kurtuluş Savaşı diyoruz.
Hocalarımıza tarihimizi yavrularımıza iyi öğretelim diyorum. Bizi hep yalan söyleyen tarih ile aldattılar. Gençlerimizin Lozan'ı araştırması gerek. Birileri rahatsız olsun, niye korkuyorsunuz? Tartışılsın, incelensin. Ben gençliğimizi bal arısı gibi görmek istiyorum, eşek arısı gibi değil. Biz tek tip insan istemiyoruz, sorgulayan ve araştıran bir nesil istiyoruz.
Misak-ı Milli niye rahatsız ediyor? Onu gündeme getiren Gazi Mustafa Kemal, niye rahatsız oluyorsunuz? Biz olmuyoruz.
Ben Sayın Bahçeli'nin de dün dediği gibi, ona da teşekküre diyorum, siyasi hareketler de doğruda bütünleşmeyi ortaya koyduğu sürece bu millet kazanacaktır.
1914 yılında 2.5 milyon metrekare olan topraklarımızın büyüklüğü, 9 yıl sonra Lozan'ı imzaladığımızda, daha sonra katılan Hatay'la birlikte 780 bin metrekare düşmüştür. Kurtuluş Savaşı'na girerken hedefimiz Misak-ı Milli sınırlarımıza sahip çıkmaktı. Maalesef koruyamadık. Dönemin şartları itibariyle bu durumu mazur görenler, göstermeye çalışabilir. Bu yaklaşımı bir yere kadar mazur görmek mümkündür. Asıl vahimi bu durumu esas olarak kabul edip, kendimizi tamamen bu kabuğun içine hapsetme anlayışıdır. Biz işte bu anlayışı kabul etmiyoruz. Türkiye'yi bu kısır döngüye hapsedenlerin amacı, Selçuklu ve Osmanlı geçmişini bize unutturmaktır. 2016 yılında 1923'ün psikolojisi ile hareket edemeyiz. Bunda ısrar etmek ülkeye ve millete yapılacak en büyük haksızlıktır. Dünyada her şey değişirken, biz o tarihteki konumumuzu korumayı başarı olarak göremeyiz.
Buradan ilan ediyorum: Türkiye artık o güvenlik anlayışını tamamen geride bırakmıştır. Bundan sonra bıçak kemiğe dayanana kadar sabretmeyeceğiz. Bundan sonra gırtlağımıza kadar bataklığa gömülmeye rıza göstermeyeceğiz. Artık sorunların üzerine biz gideceğiz. Terör örgütleri nerede yuvalanıyorsa gidip orada tepelerine bineceğiz. Bundan sonra ülke içinde ve dışında saklanan PKK'lıları inlerinde bulup bertaraf ediyoruz. Ülke içinde bunların yıllardır gizlendiği, eylem hazırlığı yaptığı yerleri birer birer tespit edip yok edeceğiz. Şimdiden söylüyorum: Biz kendilerini bulup yok etmeden nereye gideceklerse gitsinler. Ya imha olacaklar, ya teslim olacaklar ya da defolup gidecekler.
Suriye'de çözüm bulunacak diye bekledik ama baktık ki bekledikçe sorunlar üzerimize geliyor. Anladık ki endi göbeğimizi kendimiz gerekiyor. İşte, Cerablus DEAŞ'tan temizlendi. Aynı şekilde Rai. Orası da DEAŞ'tan temizlendi. Bunların meşhur, kutsalları olarak ifade ettikleri Dabık, yani bizim tarihimizde de Mercidabık olarak geçen Dabık DEAŞ'tan temizlendi. Bize akıl veriyorlar: Dabık'a girdiniz, iyi. Ama daha aşağı inmeyin. Daha aşağıda ne var? El Bab var. Kusura bakmayın, biz oraya da gideceğiz. Niye gideceğiz? Çünkü bizim tehdidi altında olduğumuz yer Dabık'la bitiyor. El Bab'ın da güneyine doğur iniyor.
Kendi ülkesini DEAŞ'lı teröristlerin cirit attığı bir mekan haline getiren Irak hükümeti birilerinin aklı ile hareket ediyor. Irak yönetimi, bu 300 bin Iraklıya kapısını açarak seni rahatlatan Türkiye değil mi? Onun için Türkiye'ye bir laf atarken, Türkiye'ye bir söz söylerken düşüneceksin. Sen böyle bir dost bulamazsın. Eğer bu dostu incitirsen, kaybedersin. Bunun için ne diyoruz günlerdir: Masada da olacağız, sahada da. Bu yeni yaklaşımın gereği olarak, Musul meselesini Musul'da çözmek zorundayız. Suriye için nasıl harekete geçtiysek, Musul için de aynı hassasiyetle davranmak zorundayız.
Musul'u mezhepçiliğe feda edersek sorunun kendi sınırlarımıza dayanmasını önleyemeyiz. Şia'nın düşmanı değilim bu bir yorumdur. Ama ben mezhepçiliğe karşıyım.
Hava unsurlarımızın operasyona katılması konusunda ABD'li komutanlarla mutabakata vardır. Putin ile bir görüşmemiz oldu, Halep'e yönelik hava harekatını saat 22'den itibaren durduracaklarını iletti. Halep'teki yanan ateşi bir an önce söndermek bizim oradaki kardeşlerimize boynumuzun borcudur.
Suriye'deki çatışmalar bittiğinde Halep'i yeniden ayağa kaldıracağız. O güzel şehir, medeniyet, tarih şehri ne hale geldi? Orada taş taş üstünde değil adeta. Video çekimlerini gördüğümüz zaman Halep'i iyi bilen birisi olarak da içimiz kan ağlıyor. İlk etapta geçici de olsa bir ateşkes tesis edilmesini önemli görüyoruz.
Ülkemiz içinde PKK ve DEAŞ saldırılarının artırılması, FETÖ'nün hala diri tutulmaya çalışılması Suriye ve Irak'ta doğru hareket ettiğimizin göstergesidir. Türk ordusunun darbe girişimi sonrasında kendi içinde başlattığı temizlik çalışması sebebiyle operasyonel kabiliyetini yitirdiğini düşünüyorlardı. Darbe girişiminin üzerinden 40 gün geçmeden Cerablus harekatını başlatarak böyle olmadığını onlara gösterdik. Şimdi bizi PKK ve DEAŞ'la oyalayıp Musul'dan uzak tutmaya çalışıyorlar. Orada da biliyorsunuz PKK var. DEAŞ var. Küresel iletişim ağları Batılı ülkelerin kontrolünde olduğu halde, PKK da DEAŞ da FETÖ de bunları kullanıyor.
Türkiye'ye karşı PYD-YPG gibi terör örgütlerinin, Esed yönetimi gibi kendi halkını katledenlerin yanında yer alanları bir kez daha ikaz ediyorum. Yanlış yoldasınız. Tutuşturmaya çalıştığınız ateş bizden çok sizi yakar. Bağdat yönetimi önce kendi ordusunun mezhebi yapısını kalksın da dünyaya açıklasın bakalım. Yüzde kaçıyla hangi mezhepten oluşuyor?
Yeni güvenlik anlayışımıza göre, sorular kapımıza dayanmadan çözmeye kararlıyız."