2017 yılı, Soğuk Savaş yıllarının güç gösteri araçlarının en önde geleninin geri dönüşüne şahit oldu. Bir zamanlar iki süper gücün (ABD ve Sovyetler Birliği) karşılıklı mesajlaşma ve pazarlık vasıtası olan nükleer başlık taşıma kabiliyetine sahip kıtalararası balistik füzeler bir kez daha gökyüzünde yol almaya başladı. Ama bu sefer Doğu Asya’da bulunan küçük bir ülke baş rolü çaldı. Bu ülke 32 yaşındaki genç ve çılgın lider Kim Jong-un’un yönetimindeki Kuzey Kore’den başkası değildi. Kim’in fırlattığı füzeler, dünyanın her noktasında eskimeye yüz tutmuş bir yarışın fitilini tekrar ateşledi. Füzelerin devletlerarası ilişkilerde mesaj vermek amacıyla devreye sokulması, bir dönemin meşhur “yumuşak güç” teorisinin yerini yeniden sert güce bıraktığını gösterdi.
2017 Şubat ayından bugüne Pyongyang rejimi biri nükleer olmak üzere 15 test gerçekleştirdi. Bu 15 testten 14’ü balistik füze denemelerinden oluşuyordu. Şubat 2017’den Eylül 15’e kadar neredeyse aylık periyodlarla gerçekleşen denemeler, Eylül ayı sonrasında bıçak gibi kesilmişti. Pyongyang’tan beklenen deneme 28 Kasım akşamında geldi. Kuzey Kore, kendi açıklamalarına göre, füze teknolojisinde en üst seviyeye çıktıklarını Hwasong-15 füzesini, 4500 km iritfaya ve bin kilometre uzaklığa göndererek tüm dünyaya ilan etti.
Test sonrası yapılan değerlendirmeler Hwasong-15’in sahip olduğu teknik nitelikler, menzili ve nükleer başlık taşıma kapasitesiyle, Kuzey Kore’yi, ABD, Rusya ve Çin gibi nükleer güç sahibi ülkeler sınıfına soktuğunu doğruluyor. Doğu Asya’daki küçük bir ülkenin, küresel güç dengelerinde yeni hesaplamalara sebep olacak bu çıkışı, önümüzdeki dönemde füzelerin devletlerarası ilişkilerde öncelikli “diplomasi aracı” olacağını da ortaya koydu. Bunun işaretleri de özellikle geçtiğimiz yaz ayı ile birlikte hem Rusya hem ABD hem de İran tarafından verilmeye başlandı.
Çin ise komşusu Kuzey Kore’nin Hwasong-15’i test ettiği gün, kendi envanterine yeni dahil ettiği yeni nesil kıtalararası balistik füzenin tanıtımını gerçekleştirdi.