Mustafa Kemal’den Afrika dersleri

04:0022/11/2018, Perşembe
G: 22/11/2018, Perşembe
Zekeriya Kurşun

Arap Baharı adı verilen ve Batı’dan Doğu’ya Arap dünyasına zemheriyi yaşatıp bir daha bahar yüzü göstermeyen hadiseleri hep birlikte seyrediyoruz. İç savaşlar, göçler, ölümler, açlık ve hastalıklar ile boğuşan Arap Baharı coğrafyasında, daha ziyade Suriye gündemde iken, diğer ülkelerde yaşananlar göz ardı ediliyor. Yemen’de yirmi milyon insanın yok olmakla karşı karşıya olması bile dünyayı harekete geçiremiyor.Aynı süreçte parçalanan Libya’nın akıbeti ise meçhuldür. Görünüşte üçe bölünmüş ama esasında

Arap Baharı adı verilen ve Batı’dan Doğu’ya Arap dünyasına zemheriyi yaşatıp bir daha bahar yüzü göstermeyen hadiseleri hep birlikte seyrediyoruz. İç savaşlar, göçler, ölümler, açlık ve hastalıklar ile boğuşan Arap Baharı coğrafyasında, daha ziyade Suriye gündemde iken, diğer ülkelerde yaşananlar göz ardı ediliyor. Yemen’de yirmi milyon insanın yok olmakla karşı karşıya olması bile dünyayı harekete geçiremiyor.



Aynı süreçte parçalanan Libya’nın akıbeti ise meçhuldür. Görünüşte üçe bölünmüş ama esasında onlarca başıbozuk yapının hüküm sürdüğü ülkede şimdilik BM’nin tanıdığı Trablusgarp merkezli yönetim Libya’yı –en azından bir kısmını- idare eder görünmektedir.

Devrimin başlamasından itibaren Türkiye, Libya’da aktif olmaya çalışmış, insani yardımlar konusunda oldukça önemli roller üstlenmiş ancak daha sonra sahada tutunamamıştır. Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın son Libya seyahati bu anlamda yeni bir başlangıç olarak değerlendirilmelidir.

Bu konuyu şimdilik burada bırakıp 22 Kasım 1920 akşamına dönelim:

ŞEYH SENÛSÎ ŞEREFİNE MECLİS’TE ZİYAFET

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde büyük bir hareketlilik vardır. Mustafa Kemal, Libyalı Şeyh Ahmed Şerif es Senûsî (Türkiye’de Sünûsî olarak bilinir) şerefine bir yemek verecektir. İlk defa böyle bir davetin verildiği Meclis’te misafirler, ev sahibinin yapacağı konuşmayı merakla beklemektedir:

Mustafa Kemal “Muhterem Efendiler” diyerek başladığı uzun konuşmasında adeta bir Afrika ve Senûsîlik dersi verir.

Cumhurbaşkanlığı Arşivinde mahfuz bu konuşma bir bakıma Türkiye’nin oluşum yıllarında İslâm Âlemi’ne ve Afrika’ya nasıl bakıldığını ortaya koyan önemli bir belge, hatta bir vasiyettir.

Mustafa Kemal konuşmasına, İtalyan’ın 1911’de “vatanımızın pek kıymetdâr olan bir parçasına, Afrika’mıza bir haydut gibi tecavüz ve taarruz” ile Libya’yı işgal etmesini hatırlatarak başlar. Sonra sözlerine şöyle devam eder:

“Ben o zaman tesadüfen İstanbul’da idim. Oradaki birkaç günlük tahkikatımdan sonra anlamıştım ki; orayı, Afrika’yı müdafaaya memur olan kuvvetlerimiz pek az idi. Ve yine pek iyi anlamıştım ki; devletin birçok yerdeki gaileleri, Afrika’yı kurtarmak için pek çok kuvvet sevkine mani idi. Bu acı hakikatleri anlamakla beraber, vatanı müdafaada benim de kalbim diğer birçok arkadaşım gibi elemle, ye’sle çırpınıyordu. Bu hislerin tesiri altında ve başka bir yol da olmadığından, adımı ve kıyafetimi değiştirerek İstanbul’dan çıktım.”

Mustafa Kemal konuşmasında ‘vatan’ dediği Libya’ya, Mısır üzerinden yaptığı gizli yolculuğu anlatırken şu ifadeleri kullanmaktan geri durmaz:

“Güzergâhımda Mısır’da olan ve her zaman bizi imhaya çalışan, Âlem-i İslâm’ı esir etmek isteyen İngilizlerin tahakkümlerine, zulümlerine tesadüf ettim.”

MUSTAFA KEMAL SENÛSÎLERİ ANLATIYOR

Mustafa Kemal büyük bir heyecanla dinlenen konuşmasını şöyle sürdürüyor:

“Yol bulduk ve zorluklar içinde seyahate devam ettik. Bu zorlu seyahatin üzerinde bir gün, bir takım necip insanların etrafımızı sarmış olduğunu gördük. Bu insanlar bütün hamiyetiyle bizi karşılayan Senûsîler idi. Evet biz, geniş sahalarda, sonsuz vahalarda, samimi, ciddî, vatanperver bir kitle-i İslâmiye içine dâhil olmuş idik. Onlar Senûsîlerdi.”

Senûsîler ve Senûsîlik hakkında dinleyicilerin bilgisi olduğunu düşünen Mustafa Kemal, “fakat tarihi bir başlangıcı ve vak’ayı hatırlatmak isterim” diyerek konuşmasına devam eder: Fransızların 1830 yılında, “Memalik-i İslâmiyemizden” Cezayir’i işgali akabinde Seyyid Muhammed bin Ali es Senûsî’nin ortaya çıkarak işgale karşı Afrika’yı baştanbaşa dolaşıp yaptıklarını anlatır. Osmanlı Cezayir’inin işgali ile ortaya çıkan Senûsîliği; “bu teşkilât, diğer tarikatlar gibi sadece bir tarikat değildir. Bu tarikat beşeriyeti, Müslümanları tarik-i saadete yürütmeğe matuf esaslı bir teşkilattır” ifadeleriyle tanımlar.

Mustafa Kemal, “Afrika’mız” dediği kıtanın emperyalist devletler tarafından paylaşılmasını hatırlatırken, aynı zamanda son bir asır içinde Senûsîliğin geçirdiği aşamalardan ve ilk önderlerinden söz eder. Kısa bir tarihçe çizip sözü misafiri Ahmed Şerif es-Senûsî’ye getirir:

“Binaenaleyh bu gece huzuruyla müşerref olduğumuz zat, İslâm Âlemi’nde büyük bir esasa istinat eden mukaddes bir teşkilâtın hâmi ve müessisleri olan Senûsîliğin başında bulunan bir ulu zattır. Senûsîler... Bilhassa Afrika’da kendi teşkilâtları dairesinde bulunanlar için değil, bütün Afrika İslâmları için hakikaten şâyân-ı takdir ve takdis bir müessese-i İslâmiye vücuda getirdiler. Ben ve arkadaşlarım, kendi gözlerimizle gördüklerimiz gibi, Senûsîler Afrika’da insaniyet, medeniyet ve hayata düzen verme hususunda öncü olmuşlardır. Bu itibarla bütün Afrika Müslümanlarının kalplerinde ve vicdanlarında, gönüllerinde büyük ve saygın bir yerleri vardır.”

MECLİS’E ÖNERİM

Burada Mustafa Kemal’in konuşmasının sadece bir bölümünü verdim. Geri kalan kısmında, “düşmanlarımızın hayat-ı mevcudiyetimize son darbeyi vurdukları” ifadeleriyle; 16 Mart’ta (1920) İstanbul’daki Meclis’in kapatılmasını hatırlatan Mustafa Kemal, Ahmed Şerif’in Ankara’ya verdiği desteği büyük bir sitayişle anlatır. Ayrıca Ahmed Şerif’in bundan sonra İslâm Âlemi’ne sunabileceği katkılarından da söz ederek, kendisi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi adına teşekkürlerini bildirir.

Bugün 22 Kasım ve bu konuşmanın 98. yıldönümü. Konuşma Türkiye’ye Afrika’yı ve özellikle Libya’yı vasiyet etmektedir. Bugün Libya, Osmanlı asırlarında var olamayan bazı nevzuhur devletlerin at koşturduğu bir sahaya dönmüştür. Türkiye bölgede daha çok rol üstlenmeli ve barışın temin edilmesine doğrudan katkı vermelidir. Temennimiz bu konuşmanın yüzüncü yılında Libya’da hayat, siyaset ve iktisat normale döner ve Libya, Türkiye’nin Afrika’daki en önemli müttefiki olur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne öneriyorum: 22 Kasım’ı “Türkiye-Libya Dostluk Günü” ilân etmeli ve yüzüncü yılı için büyük hazırlıklar yapmalıdır.

#Libya
#Türkiye