Nerelisin? Kayseriliyim. Neresindensin? Yilliyim.
Yilli ne demek? 'Yerli' demek. Ama bu, sadece Kayserililerin ayrıcalığı.
Karslı olsan, ya Tuzluca diyeceksin, Selim, Arpaçay, bir şey diyeceksin. Ya da “
” diyeceksin.
Nerden çıktı Kars şimdi?
Belki 'K' harfinden.
T'ye mi geçelim? Trabzon.
Trabzonlu olmayan birine Trabzonluyum dediğin zaman ne diyor biliyor musunuz?
“
?”
Trabzon'un bilhassa eski kazaları, Türkiye'nin her tarafında az çok bilinir. Fakat herhalde en çok Of biliniyor.
“Neresindensin Trabzon'un?”
“İçindenim.”
Böyle bir cevap vardı eskiden. Şimdi o kadar kullanılmıyor.
Kore harbinde, Amerikalı askerlerin garnizondan çıkmaları mümkün oluyormuş. (Ciddiye almayın, tarihsel bilgi değil bu. Tarihle azıcık teması olan bir hikaye.) Fakat Türk askerlerinin garnizondan çıkması yasakmış.
Bir gün, Temel'le İdris çarşıya gitmeye niyetlenmişler.
Nizamiyede nöbetçi var. Yani elini kolunu sallaya sallaya çıkmak mümkün değil.
“Ne diyeceğuk nöbetçiye?”
“Hee, Amerikaliyuk deruk.”
“Deruk da, ya Amerikanun neresundensinuz dersa?”
“İçindenuk
.”
Temel'le İdris'in dediği anlamda, '
' diye bir şey varsa, orası herhalde New York'tur.
New York'un içi ise, olsa olsa Manhattan'dır.
Bir kaç gündür buralardayız.
'
Yediğin içtiğin senin olsun
' derler, '
.'
Ne gördüm buralarda?
Bir sürü gökdelen gördüm.
New York bir kuyu. Kuyunun dibinde dolaşıyorsun. Dün gece dolunay vardı. 6. Cadde'de, gökdelenlerin arasında bir göründü. İnsanlar nasıl resim çekiyor.
New York'un caddeleri berbat. Bakımsız.
Bunu, iki gün önce Brooklyn'de bizim başkanımız Kadir Topbaş'la da ayaküstü konuştuk.
Yollar yıkık dökük. Bir arkadaş, “Çukurlardan bizim arabanın lastiği patladı” dedi. Gerçekten, havalimanından Manhattan'a gelene kadar bizim bindiğimiz minibüs de en az on defa çukura düştü çıktı.
New Jersey tarafından Manhattan'a geçilen bir tünel var. Bizim Marmaray gibi, boğazın değil de nehrin altından geçiyor. Adı neydi nehrin? Hodson.
Bu köprüden geçiş 12 dolarmış. Her gün ödeyecekler için büyük para. Aman bizim yöneticiler duymasın.
Benzin istasyonlarında çalışanların önemli bir kısmı Türkmüş. Bunlar, artık o istasyonların sahibi olmaya başlamışlar.
Bunları
Özmekik anlattı. Herhalde Giresun Yağlıdereliler'i kastediyor.
Faytoncular arasında da Türk çokmuş. Bir tanesi bizim otelin önündeydi.
İlginç. Çok şikayet gitmiş belediyeye, atlar şehri kokutuyor, kaldırılsın diye. Belediye kalmasına karar vermiş.
Ayhan, ilk geldiği yıllarda seyyar satıcılık da yapmış. Şimdi, buralardaki Türkiye'yle ilgili bütün sivil toplum faaliyetlerinin yönetiminde ve oldukça aktif.
Ayhan'ın anlattığı başka şeyler de var, daha çok Türkiye'yle ilgili. Galiba onları yazamayacağım. Benim tarzım değil.
TURKEN'in tanıtım toplantısında
'i gördüm.
TURKEN, TURGEV'le Ensar Vakfı'nın müşterek bir organizasyonu. Ve burada Türk öğrenciler için umut verici çalışmalar yapacaklar, öyle anlaşılıyor.
Mesela, Manhattan'da büyükçe bir yurt binası inşaatına hazırlanıyorlar.
Necati Özer, aklımda kaldığı kadarıyla, bir güvenlik şirketinin yöneticisi. ABD'deki Türkler'in kullandığı oyları Türkiye'ye o getiriyormuş.
Dümdüz bir adam değil. Derdi olan bir adam. Derdi, burada 24 bin güvenlik elemanını yönetmekten kaynaklanmıyor. Türkiye'ye, bize ait dertleri var.
Buralarda Türkiye'nin, Türkler'in yeterince etkin olmadığını söylüyor.
“
Bireysellik, buranın yapısı
” diyor, “
Biraraya gelemiyoruz. Herkes kendi başına
.”
Park Caddesi'nde bayramlaşma vardı. Ayaküstü tanıştığımız
Bülend Uğur'un anlattıkları dikkatimi çekti. İsminin sonundaki 'd' harfleri, kendi tercihi. Kartında öyle yazıyor.
Malum, Türkiye'de eczacı çok. Burada da eczacı açığı varmış. “
Türk eczacılar gelse burada çok iyi iş yaparlar
” diyor. Anlattıkları akla yatkın. Kulak verilse çok faydası olur.
Arnavutlar burada kayda değer bir topluluk.
'la tanıştım. TURKEN'in toplantısında biraz sohbet ettik. Bir kültür merkezleri var. Dr. Vardar da bu merkezin yöneticisi ve imamı. Heyecanlı, coşkulu bir adam.
Başka dostlarla da tanıştık New York'ta. Hepsini bu köşede anmam mümkün değil. İnşallah beni mazur görürler.
Ben aslında bugün (Yani dün), BM Genel Merkezi'nin önündeki gönderlere Filistin bayrağının çekilişini izleyip onu yazmak istiyordum.
Burada, takvimim şaştı. Meğer o tören bugünmüş. Bugün olan bir şeyin bugünkü gazeteye yetişmesi, takdir edersiniz ki mümkün değil.
Artık onu da yarınki Yeni Şafak'tan okursunuz.
Bugünlük benden bu kadar.