|
Sait Faik ve Abidin Dino"dan şaşırtıcı bir manifesto

Bugünkü yazıda şaşırtıcı bir manifesto''ya yer veriyorum: Abidin Dino ile Sait Faik''in 1940 yılında Tan gazetesinde yazdıkları, “yeni nesil namına Abidin Dino, Sait Fait” diyerek bitirdikleri ve başka bir yerde yayımlanmayan bu manifesto''yu Yapı Kredi Yayınları, Hikâyecinin Kaderi başlıklı bir kitapta yayımlamış. Oradan -yer yetmediği için- biraz kısaltarak alıntılıyorum. Bu metne dikkatimi çektiği için Fuat Fidan kardeşime teşekkürler…

***

“Bize bitişik eski nesille aramızda Amazon Nehri kadar geniş ve tabii bir engel var. Hududumuzu, miyop gözlü kongre diplomatları mevhum noktalarla çizmedi; büyük bir sosyal zelzele, eski kafalarla yenileri arasından bir karasaban gibi geçti.

Birinci Mütearife:

İmparatorluk başından Tanzimat günlerine gelinceye kadar, Süleyman Çelebi, Mevlâna, Yunus Emre, İbni Kemal, Şeyh Bedrettin, Fuzulî, Bakî, Nedim, Nef''î, Nailî, Evliya Çelebi, Kâtip Çelebi, İbrahim Hakkı, Aşık Paşa, Şeyh Galip, Sinan, Rakım ve Dede Efendi kolundaki Türk sanatkâr ve mütefekkiri, kendi zaman ve mekânı ve öz anlayışı içinde, hakiki, halis ve tezatsız bir âlemin, şahsiyet ve kemale ermiş örneğidir.

Şark''la Garp arasındaki ilk hesapsız hesaplaşma, bu kemal ve şahsiyet örneğini, bir anda taklitlerin en sefiline düşmüş, müflis ve şaşkın bir tiple değiştirdi. Tanzimat''tan Umumi Harp başlangıcına gelinceye kadar, bütün sosyal ve politik plan, bütün edebi, fikri ve bedii kadro, Avrupa''dan yüz sene teaahhurla (gecikmeyle) gelen ölü kalıpların yüzde yüz müstemlekesidir (sömürgesi). İcap ederse, metinlerle ispata amade olduğumuz bu hakikati, şimdilik sadece kültür sahiplerinin bedahet hissine terk ediyoruz. İşte dinamik bir mukayese tablosu:

Bir tarafta, Leylâ ile Mecnun''daki kadın-erkek ukdesi… Öbür tarafta, Edebiyat-ı Cedide romanındaki sokak zamparalarının o korkunç kafa ve ruh boşluğu. Bir tarafta, Topkapı Sarayı''nın soylu Bağdat Köşkü… Öbür tarafta, yine Topkapı Sarayı''nın, sonradan eklenmiş piç Mecidiye Kasrı.

Bir tarafta, Bakî''nin altın şiiri… Öbür tarafta, Tanzimat''tan sonraki her şairin teneke nazmı…

Bir tarafta, Itrî''nin haşmetli salavat bestesi… Öbür tarafta, Şamram Dudu''nun kantoları… […]

Tanzimat''tan Büyük Harp başlangıcına gelinceye kadar, Avrupalılaşma davasında, Türk sanatkâr ve münevverinin mutlak olarak arz ettiği levha, derin bir aciz, eşsiz bir apışma felaketinden başka bir şey değildir.

“Jeune Turc” tipiyle inkılabı, “Edebiyat-ı Cedide” ile sanatı ve “Kamus-ı Felsefe” ile tefekkürü kurduğunu vehmeden Tanzimat ve Tanzimat sonrası sanat ve fikir adamı, gününde ne maziyi ve istikbali, ne Şark''ı ve Garbı anlayabilmiş, mucize çapında azametli bir ahmaktır.

İkinci Mütearife:

Umumi Harp gelip çattı. Bu arada 4.ooo.ooo Türk seferber oldu. Milyonlara yakın insan can verdi. Memleket en büyük facialarını gördü. Fakat biz, bütün bunlara ait milli hissi anlatan tek bir mısra görmedik…

Büyük Harp''te, açlık, karanlık, hastalık ve ıstırap örsünde dövüle dövüle pişen neslimiz, işte bu hengâmede doğdu; ve bir anda, yepyeni bir ruh haletiyle bambaşka bir kafa tipine gebe kaldı.

İdrak midemiz guruldanmaya başlar başlamaz bir de ne görelim: Mutlak olarak bir kültür özü halinde süzülüp bize getirilmesi gereken ve ilk temelimizi kurması lazım gelen Şark mirasının ve yine mutlak olarak baş örnekleriyle bize aşılanması zaruri olan Garp kültür hediyesinin yerinde yeller esiyor.

Büyük Harbe gelinceye kadar, Tanzimat ve Tanzimat sonrası sanatkâr ve münevver tipi ne Gazali''nin, ne Muhittin Arabi''nin, ne Mansur''un, ne İmamı Rabbani''nin, ne Sadi''nin, ne Firdevsi''nin, ne Kays''ın, ne Mevlâna''nın, daha feci, ne Yunus Emre''nin ve en feci ne Karacaoğlan''ın, ne de Aşık Ömer''in farkında…

[…] Garp''a baktığı zaman da, ne Eflatun''un, ne Homeros''un, ne Aristo''nun, ne Homeros''un, ne Sofokl''un, ne Virjil''in, ne Dante''nin, ne Paskal''ın, ne Dekart''ın...[…] farkında…

Tasavvur edin ki, cihanın sanat ve fikir kafasını emziren bu örnekler dururken, roman, Edebiyat-ı Cedide''de “Gonkur Biraderler” ve şiir “Sülli Prüdom” “Fransuva Kope” nam cüceler çiftliği olmuştu. Bütün fikir sahası ise “Fage” ve “Güstav Löbon”dan başka yavuklu bulamadı. Taklidi bile beceremeyen mukallit!

O mukallit ki, Şark''ta müflis, Garp''ta müflis, öz vatanında müflis…”

13 yıl önce
Sait Faik ve Abidin Dino"dan şaşırtıcı bir manifesto
Osmanlı, Bâtınîleri ‘dışın içinde’ neden ve nasıl konumlandırdı
Dezenformasyonun ilacı nedir…
ECB başladı, Fed başlayacak, peki ya TCMB ne yapacak?
Bozkırdan yükselen çınar: Türk Devletleri Teşkilatı
Her gün defalarca bütün insanlığı öldürür gibi