|
Fransızlaşmamak için...

Sorbonne''da bir “iş” için Paris''teyim. İşim yoğun, süre dar ve ufukta Ankara''da bir kardeşimin düğününe yetişme telâşı var. O yüzden çok hızlı hareket etmek zorundayım. Birkaç gündür koşturmaktan öylesine yoruluyorum ki, kendimi otele zor atıyorum akşamları.

Bu arada, Başbakan Erdoğan''ın Mısır, Tunus ve Libya''ya düzenlediği ziyaret, ardından Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy''nin İngiliz Başbakanı Cameron''u da yanına alarak adeta rol kaparcasına Libya''ya yaptıkları ziyaret ile Başbakan Erdoğan''ın Mısır''da yaptığı -Erdoğan''dan beklenmeyecek- talihsiz “laiklik” açıklaması meşgul ediyor zihnimi.

* * *

Başbakan Erdoğan''ın ziyareti, ilk gün Batı basınında büyük yer buldu ve büyük yankı uyandırdı. Ama Sarkozy-Cameron ikilisinin tam bir Laurel-Hardy komedisini hatırlatan ziyaretinin başlamasıyla birlikte, Erdoğan''ın ziyaretinin anında üstünü çizdi Batı medyası.

Akşamları otelde bütün dünya televizyonlarına ve gazetelere bakıyorum. Bütün televizyonlar ve gazeteler Sarkozy-Cameron ikilisinin ziyaretiyle dolup taşıyor ama Başbakan Erdoğan''ın ziyareti sanki bitmiş gibi, Erdoğan''ın ziyaretiyle ilgili neredeyse hiç haber yok. Bir tane İspanya''nın El Pais gazetesinde tek sütunluk kısa bir haber var. O kadar.

Dünya medyası bu kadar taşralılaşabilir mi? Bu kadar ufuk ve zihin daralması, vicdan ve ahlâk kayması yaşabilir mi? Sarkozy-Kameron ikilisinin ziyareti dolayısıyla o kadar eleştirilecek, yeni bir sömürgeci saldırı var ki, medyada bunların hiç birine rastlayamıyorsunuz.

Medya, Fransızlarla İngilizlerin Libya''yı kan gölüne çevirmeleri yetmiyormuş gibi, şimdi de Libya''nın “kanını emmek” için başlatılan bu ilkel gösteriyi abartarak, asıl insanlık sorularını ve sorunlarını yoksayarak ve çarpıtarak veriyor; bütün dünyayı Libya''da yaşananlara karşı ürpertici şekillerde Fransızlaştırıyor.

Bu hâdise, medyanın ne kadar güçlü olduğunu ama medya konusundaki asıl sorunun, medyanın sahip olduğu bu gücün Batılı güçler tarafından kendi güçlerini pekiştirmek için nasıl vicdansızca ve ahlâksızca kullanıldığını bir kez daha gözler önüne seriyor.

Bir kez daha vurgulamakta yarar görüyorum: Medya, hiçbir zaman iletişim aracı olmadı. Başından bu yana gerçek iletişimi öldüren, iktidar ve güç devşirme ve bu arada kitlelerin zihinlerini ipotek altına alma aracı olageldi hep.

O yüzden mukavemet etmek gerekiyor: Hem bu ilkel medya anlayışına mukavemet etmek, hem medyada küre ölçeğinde varlık gösterebilmek için mukavemet etmek, hem de bütün medyaları gerçek iletişim aracına dönüştürebilecek teorik ve pratik adımları atabilmek için mukavemet etmek. Çünkü medyada yoksanız, yoksunuz artık. En büyük insanlık suçunun gerçeklerin öldürülmesi demek olan Fransızlaştırma biçimi olduğunu hiçbir zaman unutmamak aynı zamanda.

* * *

Başbakan Erdoğan''ın Mısır''da yaptığı laiklik açıklaması, hangi sâiklerle ve gerekçelerle yapılmış olursa olsun, son derece yanlış bir açıklamadır ve bu önemli ziyarete gölge düşürmüştür. Erdoğan''a bu açıklamayı hangi aklı evvel tavsiye etti ise çok büyük bir hata yaptı.

Laiklik, özgürleşmenin, farklı dinlere, inançlara eşit mesafe takınmanın adı değildir; hiçbir zaman da böyle olmamıştır. Laiklik böyle bir şeyi başarabilecek entelektüel argümanlardan da, derinlikli ve kuşatıcı algılama biçimlerinden de yoksundur. Laikliğin anavatanı olan Batı''da hiçbir ülkede farklı kültürlere, dinlere, inançlara eşit mesafede durulmuş değildir. Laikliğin yaptığı en önemli şey, bütün farklılıkları, farklı algılama, duyma, düşünme ve yaşama biçimlerini önce asimile etmek, sonra da elimine etmektir. Bunun en iyi ve en son örneği, Sarkozy-Cameron ikilisinin Libya''da çevirdikleri “numara” değil midir? Libya''nın ve Libya''da olup bitenlerin kendi kontrollerinden çıkmaması için dünyanın iki farklı laiklik tecrübesinin temsilcisi bu iki ülkenin yaptıkları şey, tam da laikliğe yaraşır bir şeydir: Kendiniz olarak ve kendiniz kalarak aslâ nefes almanıza izin vermemek; ve her bakımdan onların kontrolünde ve güdümünde olmanızı sağlamak, her ne pahasına olursa olsun.

O yüzden farklılıkları düzleştiren ve yok eden laiklik çağrılarına da mukavemet etmek gerekiyor...

* * *

Son Paris ziyaretimde güzel insanlarla tanıştım. Filiz Kışlakçı kardeşimle ve “Paris''in lokantacısı” Retaurant Elite''in sahibi İsmail Usta''nın tertetmiz çocukları, Hüseyin ve Mehmet Ay Beylerle. Anadolu insanı her gittiği yerde bizim asil değerlerimizi, insana insan olduğunu her yerde hatırlatan İslâm''ın yüce ilkelerinin ürünü insan ilişkilerimizi her yerde, her attıkları adımda gözler önüne sermekte mukavemet ettikleri ve Fransızlardan da büyük takdir gördükleri için kendilerini kutluyorum. Ve kültür ateşemiz Hasan Yavuz Bey''e, Ali Haşal Bey''e ve Paris''e gelen herkese nefis rehberlik yapan Mesut Uzun kardeşime çok teşekkür ediyorum.

13 yıl önce
Fransızlaşmamak için...
Eşyanın tasallutundan kurtulmak ve eşyaya tasarrufta bulunmak...
Dünün mutlu yarının umutlu olabilmesi için...
Faiz kararları ne anlama geliyor?
OVP’de kamu personeline ve kamu yönetimine ilişkin yeni yol haritası
Medyanın gerçekliği ve toplumsal hadiseler