Terörün yardım ve yatakçıları

04:0017/10/2015, Cumartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Yasin Aktay

Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör eylemiyle karşı karşıyayız. Ankara'da gerçekleşen terörist saldırıda çok sayıda vatandaşımızı kaybettik. Yüzlerce yaralı var. Bu saldırıyı gerçekleştirenlerin millete kastettikleri, toplumun bir arada yaşama dinamiğini ve direncini yok etmek istedikleri çok açık. Yani saldırının birincil hedefi Türkiye'nin kendisi.Türkiye ile AK Parti'nin kaderinin atık bütünleşmiş olduğunu bu olay bir daha gösterdi, çünkü bu saldırının görünür bir hedefi de AK Parti. Patlama

Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör eylemiyle karşı karşıyayız. Ankara'da gerçekleşen terörist saldırıda çok sayıda vatandaşımızı kaybettik. Yüzlerce yaralı var. Bu saldırıyı gerçekleştirenlerin millete kastettikleri, toplumun bir arada yaşama dinamiğini ve direncini yok etmek istedikleri çok açık. Yani saldırının birincil hedefi Türkiye'nin kendisi.

Türkiye ile AK Parti'nin kaderinin atık bütünleşmiş olduğunu bu olay bir daha gösterdi, çünkü bu saldırının görünür bir hedefi de AK Parti. Patlama gerçekleşir gerçekleşmez saldırının faili birileri tarafından her zamanki emin edayla ilan edildi. BU ilan biçiminde çok ciddi bir sorun olduğu açık. Dünyanın her yerinde terör saldırıları karşısında toplum birleşir, kenetlenir. 11 Eylül saldırısı karşısında ABD halkı bir bütün olarak saldırıyı karşılayıp teröristlere ve onun arkasındakilere karşı bir toplumsal birlik görüntüsü verdi. Fransa, İspanya, İngiltere ve hatta Rusya'da bu saldırılar gerçekleştiğinde kimsenin aklına devletini veya kendi içlerinden birini itham etmek gelmedi. Gelseydi kuşkusuz o ülkeye karşı gerçekleşen saldırının sesi veya faili gibi algılanırdı. Cenazeler defnedildikten, yaralar bir nebze sarıldıktan sonra elbette olayda yetkili görevlilerin ihmal ve sorumluluğunu sormak haktır, hatta görevdir. Ama bir müsaade lütfen, önce cenazeler kalksın, taziyeler yapılsın, yaslar tutulsun...

Türkiye'de mesnetsizce itham etmenin bu kadar kolay olması, insanların bu konudaki pervasızlığı, birlikte yaşamaya, aradaki sorunları günün birinde çözmeye niyeti olmadığının açık ifadesi. Beyefendiler kendilerini bu ülkeye ait, bu ülkenin insanlarıyla bir millet, hatta toplum olarak düşünmüyorlar.

Terör saldırısı sonrasında hemen kendince faili gösterip onu linç ettirmeye çalışmak, yaşanan ölümlerden bir siyasal kazanç devşirmekten, teröre ve terörizme hizmetten başka bir şey değildir. Daha saldırının hemen ardından sıcağı sıcağına ipe sapa gelmez iddialarla hedef gösteriyor, kitleleri şiddet eylemlerine sürüklemeye çalışıyor, toplumun bazı kesimlerinde nefret ve intikam duygusunun kökleşmesini sağlamaya çalışıyorsanız; yani sorumluluk içinde birleştirmek yerine sorumsuzca ayrıştırmaya çalışıyorsanız bu terörist eylemde ortaklığınız olduğunun düşünülmesinden rahatsız olmamanız gerekiyor.

Çünkü bu gibi provokatif siyaset üslubu terörist eylemin tamamlayıcısıdır. Böyle bir durumun ilginç örneğine Ankara'daki korkunç terörist saldırı sonrasında en basit mantık düzeneğinde bile karşılığı olmayan bir suçlamayla Selahattin Demirtaş imza atmıştı. Demirtaş, tam da bu bombanın patlamasını bekler gibi, zoraki tuttuğu barış orucunu hasretle bozarmış gibi “kardeşlik hukukumuz kalmadı” gibi bir ifade kullandı. Bu ülkenin insanına bir gün bile kardeş gözüyle bakmış birinin böyle bir olayda söyleyeceği söz müdür bu, Allah aşkına?

Benzer bir şekilde, Birikim dergisinin internet sitesinde
Etienne Balibar
'ın çizgisini sahiplenen birisi tarafından kaleme alındığı izlenimi edindiğim militanca dille yazılmış bir metin, patlamanın olduğu gün alelacele servis edildi. Metinde patlamanın “HDP'ye daha fazla oy sağlama” planının bir parçası olduğuna dair iddialar eleştirilirken, daha “cesetler kaldırılmadan” insanların HDP'ye karşı böyle bir yaklaşım sergilemeleri etik bir sorun olarak mahkum edildi. Elhak doğrudur.. Ancak daha süfli bir etik sorunu kendisinin de belirttiği gibi daha “cesetler kaldırılmadan” bizatihi yazının müellifi sergilemekten geri durmuyor. Suçluyu kendince tespit edip linç mekanizmasını harekete geçirmeye çalışıyor.
Belli çevrelerin benzer tavırları, yani AK Parti'yi alelacele suçlu ilân etmeleri, bunu siyasal linç kültürünü harekete geçirecek bir retorikle desteklemeleri de ister istemez yaşananlarda AK Parti'ye dönük organize bir eylem olduğu kuşkusunu oluşturuyor.

Birikim'in internet sitesinde yayınlanan provokatif metnin yazarı şöyle bitiriyor: “1 Kasım'da AKP'ye verilen her oy, yaşadığımız bu kabustan HDP'nin barajı geçmesini sorumlu tutarak kanlı planları uygulamaya koyan veya bunların hayata geçmesi için uygun zemini hazırlayan demokrasi ve insanlık düşmanlarına verilmiş olacaktır.”

Huylu huyunu miras da bırakıyor demek. 27 Mayıs sonrası gerçekleştirilen ilk seçimde seçmenin Adalet Partisi'ne meyletmesi üzerine 22 Şubat'ta darbe girişiminde bulunanların söylem düzeyini hatırlatan bir cümle bu.
Bu yaklaşım biçimi
Türkiye'nin dışarıdan şekillendirilme ve siyasetinin yeniden dizayn edilme çabası karşısında
AK Parti
'nin gösterdiği demokratik direncin kırılmasını sağlamaya,
AK Parti'ye oy vererek bu demokrasi mücadelesine en meşru yoldan sahip çıkmaya çalışan milyonlarca seçmeni cezalandırmaya yönelik çabaların bir uzantısıdır.

Olaya ilişkin yayın yasağı da kimlere çalıştıkları iyi bilinen yapıları oldukça rahatsız etmiş görünüyor.
Terörizmin korku oluşturmaya, o korkuyu yaymaya dönük bir strateji olduğu unutulmamalıdır
. Bir terörist saldırıda fiil, örnek olayda canlı bombanın onlarca insanımızın hayatına kıyması, bir yerde sembolik kalır. Çünkü terörist saldırının amacı korku ve dehşet tabanını genişletmektir. Aklın kavrayacağı bir mesaj taşımaz terör saldırısı, aksine taşıdığı mesaj salt arkaik duygulara hitap eder. Terörist bombasını, parça tesirle bir katkıyla artırmış olsa da asıl etkisini kendisine yardım eden kitle iletişim araçlarının parça tesirleri sayesinde, binlerce kat artırır. Saldırı her gün her saat tekrarlanarak çoğaltılır.

Elbette bir terörist faaliyet haber niteliği taşımaktadır, kimse haber alma ve haber yapma özgürlüğünün engellenmesinden yana bir tavır içerisinde değil. Ancak toplumu çok derinden etkilemiş acımasız bir saldırı sonrasında insanların duyarlılıklarını ve reflekslerini felç eden, korku ve şiddet tehdidinin yatay bir düzlemde yayılmasına sebep olan bir yayın politikasını savunmak da mümkün değil. Böyle bir yayın politikasını çığırtkan bir üslupla savunanlar veya yapanlar, neticede saldırıyı gerçekleştiren teröristlerle aynı amaca hizmet ediyorlar.
Kim bilir hangi kirli işbirliğinin, hangi
şebekenin birer parçasıdırlar.
#ak parti
#Etienne Balibar
#akaradaki saldırı