Türkiye 17 Nisan itibariyle sadece yeni bir yönetim sistemine geçmiş olmadı. Kabul edilen anayasa değişikliği paketi Türkiye'de siyasi alışkanlıklar, zihniyet ve pratikler üzerinde de dolaylı veya dolaysız etkilere yol açıyor. Tabiri caizse siyasi pratikler düzeyinde tam bir paradigma değişiminin içinden geçmiş oluyoruz.
Eski siyasi paradigmanın içinden bakmaya alışanlar hala eski sistemin kavram, kurum ve alışkanlıklarıyla yeni yönetimin kavram, kurum ve alışkanlıklarını karşılaştırmaya kalkışıyor. Oysa paradigmalar arasında karşılaştırma yaparken içine düşülen yanlışa bu vesileyle kaçınılmaz olarak burada da düşülmüş oluyor.
, esasen çok uzak ve anlaşılması imkansız bir siyaset pratiği değil. Bugün gözümüzü açıp dünyada, etrafımıza şöyle bir göz attığımızda en gelişmiş ülkelerde bile partili cumhurbaşkanı uygulamasının bir dizi örneği var, ama Türkiye'de birileri kendi doğup büyüdükleri ortamdan bir milim ötesini göremiyor.
Esasen “tarafsız cumhurbaşkanı” veya siyaset içinde tarafsız yönetimlerin nasıl bir şehir efsanesi olduğunu herkesin önce bir hatırlaması lazım. Hatırlamak için Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bütün gelmiş geçmiş cumhurbaşkanlarına bakmak yeter de artar bile. Zaten Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü doğrudan partilidir, ama onların zamanında zaten başka parti de yoktur.
Aslında bu nedenle bugün kabul edilmiş Cumhurbaşkanlığı sistemini o dönemle karşılaştırmak da çok yerinde değil. 1946'ya kadar zaten başka parti yok ve üstelik bu tek partinin başkanı aynı zamanda cumhurbaşkanı.
Bilahare 27 Mayıs darbesinden sonra Cumhurbaşkanının tarafsız olması Türkiye halkına yutturulmaya çalışılmış koca bir yalan olarak kalmıştır. Cumhurbaşkanlarının hepsi sonuna kadar taraf olmuşlardır, hem de en fanatiğinden. Tarafsızlık söylemi, cumhurbaşkanlarının muhafızlığını yaptıkları vesayet sisteminin kasvetini daha fazla artırmaktan başka bir işe yaramamıştır.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin kabul edilmesinin yol açtığı paradigmatik geçişin siyaset arenasında bir miktar sarsıntılara yol açması da kaçınılmaz. Sistem artık kabul edilmiştir ve ne kadar referandum sonuçları birilerinin içine sinmemiş olsa da,
Geriye artık bu yeni sistemin içinde rekabet etmenin imkanlarını akıllıca aramaya sıra gelir. Bu esnada kurumlar, partiler, siyasi aktörler, hepsi kendilerine bir ayar yapmak zorunda kalırlar. Bugün CHP içinde yaşanan sarsıntı bunun doğal bir sonucudur.
Esasen CHP referandumdan önce de kendini başkanlık sisteminin gereklerine ayarlamaya başlamıştı. Referandumun kuralı gereği % 50'yi yakalayabilmek için partisini defalarca kapattırmış oldukları merhum
ın anma toplantısına bile katılarak Saadet Partisiyle ittifakın kapılarını açtılar. Bu ittifaklarla siyasi anlayışların toplumsal ve siyasal uzlaşma konusunda kendi esneme marjlarını görüp otaya koymaları yeni siyasetin önünü daha da açacağı bir pratik olacaktır.
Tam da bundan dolayı, kim seçilirse seçilsin bundan sonra toplumun temel değerleriyle çatışma halinde birinin seçilme şansı olmayacaktır. Bu bilindiği için Deniz Baykal'ın aklına bir CHP'nin Erdoğan'ın karşısına çıkaracağı aday olarak Abdullah Gül ismi gelebiliyor. Hoş bu mülahazalar Abdullah Gül'ün dışında oluyor ve sayın Gül bunları ciddiye almadığını söyledi ama
CHP içinde suların tam da bunun için kaynamaya başladığı da söyleniyor. Şimdiye kadarki siyaset anlayışıyla Erdoğan'a ve AK Parti'ye rakip bir aday çıkarmak mümkün görülmüyor. Kılıçdaroğlu'nun 2019 seçimlerinde partisinin genel başkanı olarak AK Parti genel başkanı olacak olan Erdoğan'ın karşısına çıkıp çıkmayacağı soruluyor. Çıkarsa ve kazanamazsa milletvekili olarak da seçilme şansını yitirmiş olacak çünkü aynı anda hem Cumhurbaşkanlığına hem de milletvekilliğine aday olunamayacak. Çıkmazsa Erdoğan karşısında daha şimdiden yenilmiş olduğunu kabul edecek. Bu da aslında muhalefet söyleminin bütün inandırıcılığını kaybetmeye yol açan trajik bir paradoks.
Referandumda CHP'nin bütün muhalefeti aslında kendi başına gelecek olan bu trajik duruma dair korkusundan başkası değildi.
Oysa artık referandum sonuçlanmış ve korktuğu başına gelmiştir.
Yine de işin kolayını bulmuş, azdır aşım ağrısız başım modunda muhalefetini sürdürüyordu.
Başarabilmek için daha çok çalışmak ve halka daha yakın olmak gerekecek.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.