ABD’nin Ortadoğu’daki müttefiki ve hem İslam adına hem de demokrasi adına görmek istediği model olan Sisi yönetimindeki Mısır’da bir süredir gündemde olan anayasa değişikliği referanduma sunuldu. Değişiklik kısa bir süre önce parlamentoda sanırım oy birliğiyle (tamamı Sisi tarafından seçilmiş bir parlamentoda tahmin etmeye bile gerek yok herhalde) geçti.Anayasa değişikliği askeri darbeyle işbaşına gelmiş olan ve mevcut anayasa gereği her biri 4 yıllık 2. döneminde bulunduğu için bir daha seçime
ABD’nin Ortadoğu’daki müttefiki ve hem İslam adına hem de demokrasi adına görmek istediği model olan Sisi yönetimindeki Mısır’da bir süredir gündemde olan anayasa değişikliği referanduma sunuldu. Değişiklik kısa bir süre önce parlamentoda sanırım oy birliğiyle (tamamı Sisi tarafından seçilmiş bir parlamentoda tahmin etmeye bile gerek yok herhalde) geçti.
Anayasa değişikliği askeri darbeyle işbaşına gelmiş olan ve mevcut anayasa gereği her biri 4 yıllık 2. döneminde bulunduğu için bir daha seçime girme ihtimali bulunmayan Sisi’ye görev süresinin sonunda sıfırdan başlayarak 2 defa daha ve bu sefer 6’şar yıllığına seçilme imkanı veriyor. Bu da toplamda 2034 yılına kadar iktidarda kalması demektir. Aynı zamanda Başkana yüksek yargı üyelerini ve bütün makamları seçme yetkisi tanıyan değişiklikler, silahlı kuvvetleri de Mısır halkının hizmetinde bir savunma gücü olmaktan rejimin üstünde ve rejimin sahibi olarak tanımlıyor.
Eskiden de fiilen böyleydi gerçi, ama bu sefer olay anayasal bir düzenlemeyle teminat altına alanmış oluyor.
Tamamı akla, vicdana, izana aykırı bir anayasanın bir parlamentoda hiç tartışılmadan, sadece alkışlanarak geçirilmiş olması,
o ülkede önce parlamentonun olmadığının, parlamento rolü yapan bir kurumunsa olayı artık bir çizgi film düzeyinde yaşadığını gösteriyor.
Parlamentodan 17 Nisan’da hızla geçen anayasa değişikliği, aynı hızda halk oyuna 19 Nisan’da, yani parlamento tarafından onaylandıktan sadece iki gün sonra götürüldü.
Halkoyu diyorsak da ortada halk yok. Dostlar alışverişte görsün, birkaç sandık kurulsun birkaç oy kullanan görüntüsü olsun yeter.
Mevcut anayasa aslında bu tür anayasa değişikliği halkoylamalarında parlamento sürecinden sonra en az iki haftalık bir bekleme, hak tarafından durumun anlaşılması ve tartışılması için zorunlu süre tanıyor. Bu anayasal süreye de uyulmamış durumda. Yine anayasa gereği anayasa değişiklikleri madde madde oylanmak durumundayken bu sefer yine istisnai olarak toplu olarak oylandı.
Sisi için her şey istisna konusu olabiliyor. O “müstesna” bir lider olduğu için, kendisi adına yapılan bütün düzenlemelerde anayasa, kanun, hukuk, teamüller, hepsi istisnai olarak askıya alınabiliyor.
Yurtdışında oy pusulaları damgalanmamış, sadece yazıcıda basılarak seçmenlere verilmiş. Tabii bir de referandumda oyunu önceden “evet” yönünde açıklayanlara dağıtılan yemekler, seçilen seçmenlere defalarca oy kullandırmak üzere yapılan organizasyonlar, “hayır” yönünde önceden bırakınız propagandayı, fikir beyanında bulunan seçmenlerin tutuklanması,
ABD’nin Ortadoğu’daki demokrasi rüyasından referandum manzaralarından
sadece bir kaçı.
Bu durumda,
“Konu hangi halka götürüldü?”
Mısır halkı bu soruyu sırf mizah olsun diye sormuyor,
gerçekten ciddi bir merak konusu
, çünkü bağımsız gözlemciler referanduma katılım oranının yüzde ikileri bile bulmadığını söylüyor. Buna rağmen herkes günün sonunda biraz daha yüksek bir katılım oranının ilan edileceğinden kuşku duymuyor.
Zaten seçmenler için bir veri tabanı yok. Mısır’da kimin hangi kurallara göre oy kullanacağı, kimin hangi listelerde olduğu belli değil. Elektronik bir veri tabanı bulunmadığı için seçmenler eğilimlerine göre tespit edilip önceden seçilip sandığa çağrılabiliyorlar.
Demokrasinin diyarı ABD için bunlar rahatsız edici şeyler olmalı değil miydi? Hatırlarsanız geçtiğimiz günlerde iki kız çocuğu ve bir damadı, ABD’de Müslüman görmeye tahammül edemeyen ırkçı, bağnaz komşuları tarafından öldürülen
’ın Kongre’nin “ırkçılık ve beyaz şiddetini araştırma komisyonu” üyelerince dinlenmesi esnasında yaşananları anlatmıştık.
O görüşme acılı babanın yaşadıklarını bir empati kurarak dinlemek yerine nasıl da İslam nefretinin kusulduğu saldırgan bir konuşmaya dönüşmüştü?
Küstah Cumhuriyetçi aynı zamanda Amerikan Siyonist Örgütünün de başkanı olan
çocukları hunharca, alçakça öldürülmüş Dr. Abu Salah’a şunu demişti hani:
“Bizim gerçekten Mısırlı Başkan Sisi’nin yaptığını yapacak Müslümanlara ihtiyacımız var, Kur’an’ın bazı parçaları üzerinde yeniden düşünmek ve yeniden teyit etmek gerek.”
Onlar için Sisi’nin ideal biri olarak görülmesi Sisi’ye kendi halkını daha da fazla zulmetme cesarete veriyor.
Tencere yuvarlanıp kapağını buluyor, ama olan tencerinin içindeki Müslüman halklara oluyor. Onlar emperyalist tencere ile işbirlikçi kapağın zulmü arasında bunalmaya, ölmeye devam ediyorlar.
LİBYA’NIN SAVAŞ SUÇLUSU GENERALİ ERMENİ SOYKIRIMINDAN BAHSEDİYOR
Libya’da son zamanlarda Ortadoğu’da akan bütün kanların, ortaya çıkan bütün darbe ve işgallerin sorumlusu olan eksenin desteğiyle yaptığı darbe ve Libya halkını esir almak üzere yaptığı operasyonlar dolayısıyla savuş suçlusu ilan edilmek üzere yeterli suçu biriktiren
General Hafter yönetimindeki Tobruk hükümeti
, 24 Nisan gününü
“Ermeni Soykırımında hayatını kaybedenleri anma günü”
ilan etti. Güler misin ağlar mısın?
Ermeni soykırımına inanan Ermeni diasporasında bir gram samimiyet ve bir miktar da akıl olsa kendi davalarının bu şekilde bugünün soykırımcılarının elinde nasıl bir araca dönüştürülmüş olmasından ibret almazlar mı?
Hadi Ermeni meselesi, 1915 olaylarının tartışılabilir bir tarafı olduğunu kabul ediyoruz. Bunu da siyasetçiler değil tarihçiler belgeleriyle yapsın diyoruz.
Ama bunu siyasetin gündemine bu kadar pazarlarsanız en büyük alıcısı günümüzün katilleri, mücrimleri, darbecileri, gözünü iktidar hırsı bürümüm ve bunun için milyonların kanını dökmekten çekinmeyen diktatörleri oluyor.
Hepsi de Türkiye’nin bugünkü duruşundan, kendi katliamlarına karşı duruşundan, çıkarlar yerine insanlığı önplana çıkarmasından rahatsızlar ve soykırım söylemlerini Türkiye’ye karşı bir hamle konusu olarak görüyorlar.
Önce o acı olaylarda hayatını kaybetmiş olan Ermenilerin ruhlarını pazara çıkarmış oluyor, onları bir kez daha ama bu sefer gerçekten öldürmüş oluyorlar.
Azıcık akıl, azıcık fikir, azıcık ibret. Libya’da bir tek Ermeni bulunmaz, ama en az yüzde 15 Türk kökenli insan bulunur.
Ermeni soykırımından bahseden ise yaptığı darbe ve işgal saldırılarıyla onbinlerce sivil insanın hayatına kast etmiş olduğu için bugün uluslararası ceza mahkemesinde yargılanması gündemde olan Hafter. Tablo yeterince net değil mi?
#ABD
#Ortadoğu
#Mısır
#Abdülfettah es-Sisi
#Morton Klein