İsrail ile adına “normalleşme” denilen süreçte kervana katılanlar uluslararası ilişkiler düzeninin bütün normallerini, teamüllerini, adabını yerle bir eden sahneler ortaya koyuyorlar.
Doğrusu, bir açıdan iyi oluyor. Başka zamanlarda diplomatik ritüellerle kotarılan ilişkilerin ardında ne tür zorlamaların olduğunu görmüş oluyor.
Sanırım bu arkaplan diplomasinin sahne önüne serilmesinde Trump’ın kendine özgü üslubuna borçluyuz. Onun sayesinde dünyada geçerli olan düzendeki güç ilişkilerini örten süslü maskeler de inmiş oluyor.
Bildiğiniz gibi Birleşik Arap Emirlikleri’nin öncülüğünü yaptığı ve Bahreyn’in de katılımıyla devam eden siyonizmle “normalleşme” adımları, iki Balkan ülkesi Sırbistan ve Kosova ile devam etti. Körfez’den iki, Balkanlardan da iki ülkenin bu normalleşmeye katılma biçimleri her türlü normalin üstünde, normalleri yıkan protokol uygulamalarıyla gerçekleşti. Özellikle Balkan ülkelerinin anlaşmaya katılması esnasında kendilerine reva görülen aşağılayıcı muamele normalleşmenin bir tehdit, baskı veya emrivaki ile kendilerine dayatıldığını ayan beyan ortaya koymuş oldu.
BAE ve Bahreyn yetkililerinin Trump’la anlaşma esnasında sergiledikleri anormal davranışlar ise bu anlaşmaya ayık kafayla katılmamış olduklarını, baskı altında değillerse bile kafayı iyice yemiş olduklarını gösteriyordu. Hele BAE adına katılan temsilcinin tuhaf ve çocuksu halleri bu anlaşmayla nasıl bir akıl, kişilik ve haysiyet kaybıyla katıldıklarının ibretlik bir nişanesi gibiydi.
İsrail ile “normalleşme” böylece aslında oldukça anormal şartlarda ve normal ilişkilerden çıkılarak gerçekleşebiliyor. İsrail ile özgür iradeyle ve normal kalarak bir ilişkinin sürdürülemeyeceğini ibretlik bir biçimde çok iyi gösteriyordu bu resimler.
Bunun daha çarpıcı bir örneği henüz tamamlanmamış olan Sudan ile olan anlaşma ihtimali üzerine. Sudan’ın hala bu anlaşmaya katılıp katılmadığı şu saate kadar netleşmiş değil aslında. Geçtiğimiz hafta bir İsrail kaynağına dayandırılan bir haberde İsrailli ve Sudanlı yetkililerin ABD ve BAE’li yetkililerin de katılımıyla Abu Dabi’de bir görüşmede bir araya gelecekleri kaydedildi. Ancak Sudan’ın katılım haberlerini diğerlerinden ayıran önemli bir ayrıntı var. Bu ayrıntı göre İsrail’le normalleşme adımları karşılığında ABD’nin yıllardır Sudan’ı yerleştirdiği “teröre veren ülkeler” listesinden çıkarmış olacağı vaadi.
Şimdi düşünün, yılardır Sudan’a bu liste dolayısıyla reva görülen ambargo ve yaptırımlar yüzünden koca bir halk cezalandırılmış ve milyonlarca insan açlık, ilaç yokluğu dolayısıyla binbir türlü yokluk ve hastalıktan acılar çekmiş. Bunların hiçbir önemi olmamış, ne ABD’nin ne de Avrupa’nın tabii ki ne de İsrail’in vicdanlarını sızlatmamış. Şimdi Sudan aynı Sudan, ne siyasetinde ne de duruşunda aslında hiçbir değişiklik olmamış. Ama sadece İsrail ile anlaşma karşılığında kendisine uygulanan yaptırımlar kaldırılacak.
Bunun adı uluslararası şantajdır. Böylece açıkça İsrail her türlü suçun, terör suçlamasının aklanmasına yarayan bir şantaj konusu olarak temayüz ediyor: İsrail ile şu imzayı bas senin bütün suçlarını aklayalım. İşlemiş olduğun bütün sava suçları bir defada silinsin.
Sudan bu ambargo dolayısıyla ve şimdi Sudan siyasetine etki etmeye çalışan BAE eliyle adeta rehin alınmış durumda. Çok basit bir kazanım karşılığında, sadece yaptırımların son bulması karşılığında, İsrail’le bu anlaşmayı imzalama baskısı altında.
Aslında BAE, Sudan’a geçmişte atfedilen savaş ve insanlık suçlarından çok daha fazlasını Yemen’de ve İslam dünyasının bir çok noktasında, teröre, darbelere, katliamlara katılarak işliyor. Buna rağmen hiçbir yaptırıma konu olmamayı bu rezalet “normalleşme” sürecine katılmasına mı borçlu? Bu soru bir kenarda dursun.
Yemen’de ve dünyanın her yanında işlediği insanlık suçlarını bilmeyen yok. Ama şimdi İsrail ile ilişkileri onun bütün günahlarını yıkamış olacak.
Aynı şey Suudi Arabistan için de sözkonusu. Gerçi bu normalleşme maskaralığına hala katılmadı, ama Muhammed bin Salman’ın Bahreyn’i öne sürmekle ve bu sürece destek olmakla şimdilik görevini yerine getirmiş olduğu düşünüldüğü için insanları testere ile doğrayan insanlık dışı uygulamaları örtbas edilebilir ve dünyaya normal biri gibi takdim edilebilir. Böylece İsrail, suçları yıkayan, bir günah çıkarma mekanizmasına dönüşmüş görünüyor.
Suçları olmadığı halde özgürlükleri, bağımsızlıkları, açlıkları ve yoksunlukları dolayısıyla rehin altına alınmış taraflar içinse İsrail’e teslimiyet kendilerine sunulan tek çıkış yolu.
Bu rehin ve şantaj düzeninin, bu düzene tabi olmak sayesinde en iğrenç mücrimlerin cürümlerinin aklanmasının adının “normalleşme” olarak konması, eşkıyanın dünyaya hakim olma istidadını gösterir.
Biz yine de umudumuzu ve irademizi karartmayalım ve söylemeye devam edelim: Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.