Geçtiğimiz hafta başından itibaren Milli Savunma Bakanımız sayın Hulusi Akar’ın Libya, Sudan ve Somali’yi kapsayan 4 günlük ziyaretleri oldu. Beraberinde Genelkurmay Başkanımız sayın Yaşar Güler, Libya özel temsilcimiz Ankara Milletvekili sayın Emrullah İşler, TİKA Başkanımız sayın Serdar Çam ile TSK’den ve Dışişlerinden kalabalık bir heyetin eşlik ettiği ziyaretlerin her bir durağının kuşkusuz ayrı bir önemi ve yeri vardı.
Herşeyden önce bütün bu ülkelere önceden sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bir dizi anlaşma ve mutabakatın gerçekleştirildiği ziyaretlerinin olduğunu hatırlayalım. Esasen bu anlaşmalara varmak genellikle bu tür üst düzey ziyaretler esnasında hiç zor olmuyor. Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik olağanüstü teveccüh, kendisine atfedilen anlam bu konuda anlaşmak için bütün engelleri kaldırmaya yetiyor.
Yani sayın Cumhurbaşkanımızın varlığı dolayısıyla işin bu tarafı en kolay hale geliyor. İşin asıl zor tarafı ise bu anlaşmaları takip etmek, anlaşma zemininin yollarını sağlamlaştırmak, anlaşmaları lafta ve kağıt üstünde bırakmamak. Bunun için kuşkusuz çok yoğun bir resmi veya gayrı resmi diplomatik trafiğin işlemesi gerekiyor. Bu trafiğin işlememesi veya yavaşlaması yapılan bütün anlaşmaları ve kazanımları kadük bırakmaya yetiyor.
Sudan’a Cumhurbaşkanımızın en son 11 ay kadar önce yapılan ziyareti hatırlayacaksınız. Sudan halkının bu ziyarete atfettiği anlam aslında bölgede Türkiye’nin dillere destan kültürel ve siyasal derinliğinin hiç de lafta olmadığını ele güne çok iyi göstermişti. O ziyaretin bir kısmı Port-Sudan’daki Sevakin adasını kapsamış ve geçmişte Osmanlı hac kervanının önemli bir istasyonu olan adanın Türkiye tarafından restorasyonu ve turizme açılması kararlaştırılmıştı.
Projesini ve yapımını TİKA’nın üstleneceği sadece bu karar bile Sudan’daki ve bölgedeki dostlarımızı ne kadar sevindirmiş, buna mukabil birilerinin uykularını nasıl da kaçırmıştı. Zaten dosta güven, düşmana korku salmak değil mi işimiz?
Türkiye’nin bir şekilde girip etkili olduğu hiçbir yerde o ülkenin barışından, birliğinden ve dirliğinden başka bir amaca hizmet ettiği görülmediğine göre bu misyondan kim korkarsa korkmaya devam etsin.
Ziyaretin ilk durağı olan Libya’da sayın Akar’ın muhataplarına özellikle bu yönde yaptığı vurguların çok büyük bir samimiyet ve sıcaklıkla karşılandığını söylemeliyim. Bu yaklaşım, Libya devrimi başladığı günden bu yana ülke üzerine hesap yapan bütün uluslararası aktörlerinkinden (ABD, BAE, Mısır, Fransa, Rusya, İtalya, Suudi Arabistan, İran) çok farklı kılıyor Türkiye’yi. Çünkü bütün aktörlerin her birinin ülkenin parçalanması veya bir grubun diğer grupları tamamen tasfiyesi veya anlaşmazlıkların süreklilik kazanması ve bunun üzerinden Libya kaynaklarını kontrol etme noktasında bir hesabı var.
Oysa gerek Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz Serraj ile gerek Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mışri ile ve diğer askeri yetkililerle görüşmelerinde sayın Akar, özellikle birlik ve beraberliğe, diyaloğa ve barış için birbirleriyle anlaşmalarının zaruretine vurgu yaptı. Bu yaklaşım aslında baştan beri Türkiye’nin farkı, ancak tarafların Türkiye’nin bu tavrını sık sık tekrar tekrar dinlemelerinde büyük fayda oluyor. Bu durum başka aktörlerin tavrıyla aradaki farkı çok iyi ortaya koydukça, Türkiye’nin tezi de daha mümkün, daha erişilebilir bir seçenek haline gelebiliyor.
Aslında Libya’daki son gelişmeler ışığında değerlendirildiğinde Hulusi Akar’ın yaptığı ziyaret, zamanlaması itibariyle çok anlamlı bir ziyaret oldu. Pazartesi günü İtalya’nın Palermo şehrinde Libya’daki taraflar arasındaki diyalogu konu alan uluslararası bir toplantı gerçekleştirilecek. Toplantıya, Tobruk hükümetinin başında bulunan ve 17 Şubat 2011’de yaşanan devrimin ardından iyi-kötü yeni bir sistem kurmak üzere başlatılan diyalog süreci devam ederken Mısır ve BAE desteğiyle yaptığı darbeyle süreci baltalayan ve ülkeyi bölünmenin eşiğine getiren Halife Hafter de dahil bütün taraflar katılıyor.
Halen Libya’da biri Tobruk’ta, diğeri Trablus’ta Milli Genel Kongre (MGK) olmak üzere iki meclis ve rakip yönetim işbaşında. Ancak her iki hükümetin de ülkede huzur, istikrar ve güvenliği temin etme imkan ve güçleri bulunmuyor, çünkü her ikisinin de yeterli toplumsal meşruiyeti bulunmuyor.
Buna mukabil BM’nin girişimleriyle 17 Aralık 2015’te Fas’ın Suheyrat kentinde varılan “Libya Siyasi Anlaşması” uyarınca kurulan Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi BM Güvenlik Konseyince Libya’nın tek meşru temsilcisi olarak tanındı, ancak konseyin sunduğu hükümet listeleri Hafter’in başında olduğu Tobruk’taki TM tarafından onaylanmadığı için süreç tıkandı. Bu yüzden UMH’nin şu anda onay süresi geçmiş olduğu için hükmü ve etkisi zayıf, gelecek ise belirsiz.
Bu belirsizliği bitirmek için bir an önce seçimlerin yapılması, seçimlerin yapılması içinse şu anda tarafların birbirleriyle diyalog kurmalarından başka bir yol görünmüyor. Tabi bu diyalogun olmaması için birileri elinden geleni yapıyor. Ancak İtalya’nın girişimleriyle başlayan yeni süreçte bu diyalogun olumlu neticeler verme ihtimali giderek yaklaşıyor. BM Libya Özel temsilcisi Gassan Selame, seçimlerin 2019 yılının ilkbahar döneminde yapılabileceğini söyledi.
Gerek bu seçimin gerekse bundan sonraki diyalogların yol haritasını belirleyecek bu sürecin tam ortasında Hulusi Akar’ın beraberindeki heyetle Libya ziyaretinin hem sembolik anlamı hem de siyasi verimliliği hayli yüksekti.
Doğrusu sayın Akar’ın temaslarında ortaya koyduğu diyalog ustalığı ve samimiyeti de ciddi bir karşılık buluyor. Bunu hem Libya temaslarında hem de sonradan Sudan ve Somali’de yakından gözlemleme imkanı bulduk.
Diğerlerini sonraki yazımızda ele alalım, ama Libya ile ilgili bitirmeden şunu da not edelim: Bir süredir BAE, Mısır ve Suudi Arabistan’dan umduğu kadar destek alamadığı söylenen Hafter bizden sadece bir gün sonra, diğer destek kapısı Rusya’ya bir ziyarette bulunarak Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile bir görüşmede bulundu. Bakalım bu temas trafiği İtalya’daki konferansa nasıl yansıyacak.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.