Devrim hırsızları Sudan ve Libya’da

04:0022/04/2019, Pazartesi
G: 22/04/2019, Pazartesi
Yasin Aktay

Sudan ve Libya bugünlerde çok ilginç olaylara sahne oluyor. Olayların özeti halkların giriştiği devrilerin organize işlerle çalınma girişimleri olarak nitelenebilir.Aralık ayı içinde Sudan’da ekmek fiyatlarının yükseltilmesini protesto olarak başlayan gösteriler Sudan’da bir Arap Baharı dalgasından söz ettirirken yazdığım bir yazıdagelişmelerin bahardan ziyade yeni bir dalavere izlenimi verdiğini söylemiştim.Sudan’daki bir Devrim’i mevcut durumda Sudan halkının devrim hırsızlarına karşı korumasının

Sudan ve Libya bugünlerde çok ilginç olaylara sahne oluyor. Olayların özeti halkların giriştiği devrilerin organize işlerle çalınma girişimleri olarak nitelenebilir.



Aralık ayı içinde Sudan’da ekmek fiyatlarının yükseltilmesini protesto olarak başlayan gösteriler Sudan’da bir Arap Baharı dalgasından söz ettirirken yazdığım bir yazıda
gelişmelerin bahardan ziyade yeni bir dalavere izlenimi verdiğini söylemiştim.
Sudan’daki bir Devrim’i mevcut durumda Sudan halkının devrim hırsızlarına karşı korumasının çok zor olduğu görünüyordu.
Aksine şu anda bütün olumsuz özelliklerine rağmen Ömer Beşir yönetimindeki Sudan’ın bu sürece sürüklenmesi bütün Afrika’da ciddi bir istikrar sorunu oluşturma tehlikesini barındırıyordu.

Ömer el-Beşir’in bütün eleştirileri hak eden 30 yıllık iktidarı her türlü başarısızlık, iç savaş, darbe, anayasanın askıya alınması, yolsuzluk örnekleriyle dolu. Bu yüzden halkların hiçbir rızalarının kalmamış olduğu bu yönetimin gitmesini, yerine yüksek katılımlı, şeffaf, dürüst, hesap verebilir yönetimiyle işbaşına gelecek bir sistemi talep etmelerinden daha haklı bir şey olamazdı.

Sudan’daki halk hareketi şu ana kadar büyük bir ısrarla, ortaya koyduğu irade davasında önemli bir mesafe de kaydetti. Ancak devrim yapamadı henüz, yaptığı şey sadece bir askeri yönetimi başka bir askeri yönetimle değiştirmek olabildi şimdiye kadar.
Tamamlanmamış devrimin bir askeri darbeyle soğutulmaya çalışmasını ise ayağa kalkmış olan halk kabul etmiyor tabi. O yüzden meydanlar ilk günkünden daha büyük kalabalık kitlelerle doluyor ve taleplerinin bir Devrim düzeyinde yerine getirilmesini talep ediyorlar.
Ancak işin bu aşamasında malum bölgesel ve küresel devrim hırsızları veya devrim katilleri de boş durmuyor. Devrimi doğmadan boğmak veya çalmak için bütün çabalarını ortaya koyuyorlar.
Sudan’da işbaşına gelen on kişilik yüksek askeri konseye malum Körfez ülkelerinin yoğun baskıları ilk günden itibaren başladı.
BAE-SA-Mısır eksenli yoğun bir lobi faaliyetiyle askeri konsey üyelerine bir rota çizilmeye çalışılıyor. Bu rotada Mısır tecrübesine ve tavsiyesine kulak vererek gerekirse meydanları doldurmuş olan kitlelerin üzerine rastgele ateş açarak birkaç bin kişiyi katletmek var.
Böylece Mısır’da olduğu gibi insanlar evlerine tıpış tıpış dönmek zorunda kalacak ve Sudan halkının henüz doğmamış Devrimi gasp edilmiş olacaktır.
Sudan halkı BAE-SA-Mısır ve diğer ABD ve Avrupa ülkelerinin kendi devrimlerini çalmasına karşı büyük bir bilinç ve duyarlılık içinde tabi.
Her türlü müdahale girişimine karşı tepkilerini sahada ortaya koyuyorlar.
Ancak devrimlerinin şiddetle, zorla çalınmasına karşı nasıl bir tedbir alacaklar? Taleplerine cevap verme adına Ömer Beşir’i indiren askeri konsey kendilerini mi dinleyecek yoksa şu anda akbabalar gibi Devrimlerinin üzerinde dolanan acımasız, devrim katillerinin istediklerini mi yapacaklar?

Kuşkusuz devrim katillerinin yapacakları tekliflerin peşinden gittiklerinde Sudan’ı bekleyen bundan sonra telafisi çok zor bir zulüm ve istibdat, bedelini sadece Sudan halkının ödeyeceği bir yoksulluk ve yokluktan başkası olmayacak.

Bu Devrim hırsızları/katillerinin Mısır’da ve Yemen’de yaptıkları şu anda Libya’da Hafter eliyle yapacaklarının teminatı veya habercisi gibi.
Hafter denen adamın Libya halkı nezdinde hiçbir karşılığı yok. Libya’da iyi kötü yürümekte olan bir ulusal diyalog süreci devam ederken Mısır’daki darbenin hemen ardından,
aynı devrim hırsızları tarafından kendisine sağlanan silahlı güç imkanlarıyla Libya’da yönetime el koyduğunu ilan etti.
Kendisine bu ilanı yapmaya imkan veren tek şey eline tutuşturulmuş silahlardan ve hava gücünden başka bir şey değildi.
Uluslararası toplum Libya halkının temsilcisi olarak Trablus’taki Ulusal İttifak Hükümetini tanıyordu ve hala onu tanıyor.
Buna rağmen halk düzeyinde sahada kontrol edemediği Libya’nın bir kısmında silahlı gücüyle kontrolü sağlamış olan Hafter’in kanun, hukuk tanımaz tavrıyla Libya fiilen bölünmüş durumdaydı.
Bir süre önce ise bu bölünmüşlüğü meşruiyet lehine değil, kendi zorbalığı lehine sona erdirmek üzere harekete geçti. Trablus’u işgal etmek üzere yola çıktı. Bu yolda Trablus hükümeti ve halkın temsilcileriyle bir diyalog falan aradığı yok, elinde silah bütün Libya halkını esir almaya çalışıyor.

Libya halkına vaat ettiği hiçbir iyi yönetim, istikrar, adil paylaşım, demokrasi, temsil falan da yok. Tek istediği Libya’nın tamamını işgal etmek, bunun için sivillere yaptığı saldırılarla şimdiye kadar yüzlerce insanın ölümüne binlerce insanın yaralanmasına on binlerce insanın da evlerini yurtlarını terk etmelerine yol açan savaş suçları dolayısıyla Uluslararası Ceza Mahkemesine şikayet edildi, BM onun bu hareketinin kabul edilemez bir savaş suçu olduğunu duyurdu.

Ne var ki, bu savaş suçlusu bu suçunda yalnız değil. Onu açıkça azmettiren, destekleyen sadece Körfez ülkeleri değil, sözüm ona demokratik bir dünya da var. ABD ve Fransa tek gerekçesi silahlı gücü olan Hafter’in arkasında onun özgür bir halkın sivillerini öldürme pahasına esir almasına hiçbir itirazları yok.
Türkiye’ye 1915 yılındaki bir olaydan dolayı insanlık dersi vermeye cüret edenler, utanmadan bugün sadece biraz daha petrol için göz göre göre katliamlar yapan, bir halkı öldürmeye, kalanları esir almaya kalkan bir diktatör heveslesini destekliyor.
Bir utanç konusu olarak bu olay bugünün Batı dünyasına yeter de artar bile.
#Sudan
#Libya
#Ömer el-Beşir
#BAE
#Mısır
#Suudi Arabistan
#Yemen