Demokrasi ve popülizm arasında Avrupa Konseyi

04:0029/01/2018, Pazartesi
G: 18/09/2019, Çarşamba
Yasin Aktay

Geçtiğimiz Hafta Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin (AKPM) Ocak ayı Genel Kurul toplantıları Strasburg’da yapıldı. Geçtiğimiz yıl Nisan ayındaki toplantılarında Türkiye’nin AKPM Genel Kurulu'nda tekrar denetim sürecine alınmasının kararlaştırılması üzerine Türkiye’nin AKPM ile ilişkileri yeni bir sürece girmişti. Türkiye demokrasisinin arka arkaya yaşamış olduğu darbe süreçleri, kapsamlı terör saldırıları karşısında Avrupa’nın genel olarak sergilediği kayıtsızlık AKPM’nin aldığı bu kararla

Geçtiğimiz Hafta Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin (AKPM) Ocak ayı Genel Kurul toplantıları Strasburg’da yapıldı. Geçtiğimiz yıl Nisan ayındaki toplantılarında Türkiye’nin AKPM Genel Kurulu'nda tekrar denetim sürecine alınmasının kararlaştırılması üzerine Türkiye’nin AKPM ile ilişkileri yeni bir sürece girmişti. Türkiye demokrasisinin arka arkaya yaşamış olduğu darbe süreçleri, kapsamlı terör saldırıları karşısında Avrupa’nın genel olarak sergilediği kayıtsızlık AKPM’nin aldığı bu kararla adeta resmiyet kazanmış oluyordu.
Türkiye’nin hem PKK terör örgütü karşısında hem de FETÖ’nün darbe teşebbüsü karşısında demokrasisini ve ülkesini korumak üzere aldığı olağanüstü hal kararını anlayışla karşılamaktan çok uzak durdu AKPM.

Bir bakıma Avrupa ülkelerindeki genel lakaytlık AKPM’ye de olduğu gibi yansımış oluyordu. Aslında bu durum Avrupa açısından kendi varlık nedenini sorgulamayı gerektirecek bir durumdu. Çünkü AKPM insan hakları ve özgürlükler için II. Dünya Savaşı'ndan sonra bir araya gelmiş sonradan katılanlarla birlikte 47 ülkenin, insan hakları, özgürlükler ve demokrasi ortak paydasında birlikteliği bir güce dönüştürmeyi aradıkları bir oluşum.

Birliğin en temel önceliği demokrasiyi tehdit eden gelişmelere karşı da bir duruş ortaya koyabilmek hatta bu tehditlere karşı tedbirler üzerinde durmak olmalı
. Bu kapsamda düşünüldüğünde 15 Temmuz darbe teşebbüsü sadece Türkiye’ye değil aynı zamanda bu ortak değerlere de çok tehlikeli bir saldırı oluşturuyordu.
Türkiye halkıyla, devletiyle 15 Temmuz akşamı sadece ülkeyi değil, aynı zamanda bir Avrupa ülkesinde demokrasinin köküne kibrit suyu dökmek üzere olan bir girişimi engellemiş oldu.

Takdir edilmesi gerekiyor ki, bu darbe teşebbüsü öncekiler gibi asker içindeki sınırlı bir cunta tarafından kısa bir süreliğine düşünülüp yapılmış bir şey değildi. Neredeyse yarım asırdır ülkenin bütün birimlerinde alabildiğine organize bir gizli yapılanma tarafından iyi planlanıp yapılmış bir girişimdi. Ona karşı alınacak tedbirler de bir defalığına yapılmış bir terör saldırısından çok daha fazlasını gerektiriyordu. Bu tedbirler Türkiye’nin demokrasisini, insan hakları ve özgürlüklerini korumak ve geliştirmek üzere alınan tedbirlerdir. Buna rağmen Avrupa Konseyi bunu böyle anlamayı denemek yerine adeta darbecilerle bir dayanışma örneği göstererek kendi varlık nedenini büyük bir tehlikeye atmış oldu.

Bu yetmiyormuş gibi bir de AKPM bünyesinde verilen
Vaclav Havel
İnsan Hakları Ödülü
geçtiğimiz yıl FETÖ yapılanmasına üye olduğu gerekçesiyle yargılanmakta olan YARSAV eski Başkanı Murat Arslan’a verildi.
Arslan’ın, hangi insan hakları mücadelesiyle veya hangi faaliyetiyle temayüz etmiş de bu ödüle layık görülmüş olduğunu bir türlü anlayan olmadı tabii
. Hiç kimsenin bilmediği, tanımadığı, hiçbir belirgin faaliyeti olmayan, tek belirgin faaliyeti veya özelliği darbeci insan hakları düşmanı FETÖ’nün üyesi olma ithamını taşımak olan birine böyle bir ödülün layık görülmesi kelimenin tam anlamıyla bir skandaldı.
Herşeyden önce bu skandalın bu şekilde gerçekleşmiş olması genel olarak Avrupa’nın özel olarak AKP’nin kendini sorgulamasını gerektiren bir durum.
Aslında AKPM’de karar alma, müzakere, tartışma, oturum süreçlerinin nasıl gerçekleştiğine bir göz atıldığında kurumun bu tür kazalara veya skandal gelişmelere ne kadar açık ve savunmasız olduğu hemen görülüyor. İlk oturumun dışında sonraki oturumlara çok az katılım oluyor. Kararlar çok az kişiyle alınabiliyor. Konsey iç tüzüğü TBMM iç tüzüğü gibi değil. Karar yeter sayısı veya oturum yeter sayısı diye bir nisap yok. Tartışılan konular üyelerin çok uzman olabilecekleri konular değil. Konuların yeterine tartışıldığı söylenemez. Ama çok kolay oy veriliyor.
İyi propaganda yapanın, hatta ilk propagandayı yapanın etkili olabildiği ve kararı belirleyebildiği bir süreç işliyor. Tabii Avrupa içindeki genel geçer ideolojik zihniyet bu anlamda oldukça etkili.
Konsey binasındaki onca güvenlik önlemine rağmen Arslan gibi terör ithamıyla yargılanan birinin meclisin o prosedürlerinden geçirilerek ödül alması mümkün olabiliyor. O zaman AKPM ne işe yarıyor?
AKPM Genel Sekreteri Thorbjørn Jaglan Genel Kurul açılış konuşmasında konseye yönelen varoluşsal tehditleri çok iyi sıraladı. Tabii bu tehditler arasında bilhassa kurulun maruz kaldığı ideolojik etkilere dair kaygılarını isteyen satır aralarından rahatlıkla çıkarabilir.
Hepimiz bugün Avrupa’yı Avrupa yapan değerlerimize yönelik tehditlerin gerçek olduğunu biliyoruz. Bazı üye ülkelerimizde milliyetçi ve popülist politikalar tehlikeli derecede yükselişte. Popülizm, kamu şikayetlerini kurumlara karşı kullanan duygusal bir cazibe unsurudur. Popülistler halkın iradesini uygulamak için çok özel bir ahlâkî manevi yetki talep ederler. “Onlara karşı biz” tarzı polemikler muhalefeti gayr-ı meşrulaştırmakta, halkı tehdit etmekte ve başka şeyler yanında azınlık gruplarını korumak için tasarlanan temel kurumlarımızı baltalamaktadır. Bu, önemli bir göç ve ekonomik dalgalanma döneminde yaşamakta olduğumuz bugünün Avrupa’sında yaşanıyor.”

Jaglan, bu tespitlerin ardından 2018’de tam bir fırtınanın kapıda olduğu uyarısında bulundu. Avrupa değerlerinin ve AİHM’in otoritesinin tehdit altında olduğunu ve bu nedenle Avrupa liderliğinin, gücünün ve faaliyetlerinin acilen gerekli olduğunu, ancak bunun siyasi hırsın başarısızlığı yüzünden büyük ölçüde ve bu yüzden vatandaşların çok yüksek bir bedel ödediğine dikkat çekerek bunun üzerinde düşünmeye davet etti.

Kendi üzerinde düşünmek iyi bir şey, büyük bir erdem. Sağduyusuyla, dengeli ve empatik yaklaşımıyla tebarüz eden Jagland’ın bu bakışının AKPM’nin kararlarına tam olarak yansıdığı ne yazık ki söylenemez.
#Türkiye
#AKPM