Borsa İstanbul’un hisselerinin Katar’a satılmasıyla birlikte CHP cenahında alevlenen görülmemiş muhalefet dikkat çekici. Buna muhalefet demek de zor. İzah edilmesi gereken bir psikolojik öfke nöbeti gibi. Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor gibi Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’li milletvekillerinin. Onları duyan, sanki dünyada şimdiye kadar varsa emperyalizm, sömürgecilik, finans kapitalizm, hepsinin arkasında Katar olduğunu sanır.Türkiye’nin Katar’la olan ilişkisi ise Katar sermayesine tek taraflı bir
Borsa İstanbul’un hisselerinin Katar’a satılmasıyla birlikte CHP cenahında alevlenen görülmemiş muhalefet dikkat çekici. Buna muhalefet demek de zor. İzah edilmesi gereken bir psikolojik öfke nöbeti gibi. Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor gibi Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’li milletvekillerinin. Onları duyan, sanki dünyada şimdiye kadar varsa emperyalizm, sömürgecilik, finans kapitalizm, hepsinin arkasında Katar olduğunu sanır.
Türkiye’nin Katar’la olan ilişkisi ise Katar sermayesine tek taraflı bir teslimiyet gibi sanki.
Türkiye’nin halihazırda dış siyasette, özellikle uluslararası dengelerde sağladığı büyük başarıların belirlediği konumuna dair ihanet derecesinde büyük bir haksızlık bu. Hele bir CHP milletvekilinin Türkiye ile Katar arasındaki bu ilişki üzerinden
“Türk Ordusu’nun Katarlılara satılmış olduğu”
çıkarsaması yapması ihanetin de ötesinde
başka bir mensubiyet adına
öfkeden duçar olunmuş çılgınlığın ifadesi.
Bütün bu çılgınlık nöbetlerinin Türkiye’nin her alandaki başarıları arttıkça gelmesi yeterince dikkat çekici gelmiyor mu?
Oysa çok açık, Türkiye’nin Katar’la hiçbir alışverişi Türkiye’nin aleyhine değil, tamamen lehine. Tabii ki her iki tarafın.
Türkiye iki yüz yıldır maruz kalmış olduğu kuşatılmışlığı bir çok cephede yararak dünya siyasetinde yüzyılın en etkili, en aktif en güçlü varlığını ortaya koyuyor.
Tamamen Türkiye karşıtı bir cephenin kalesi haline getirilmek üzere işgali tamamlanmak üzere olan
da yaptığı diplomatik ve askeri manevrayla bütün kurulu dengeleri altüst etti kendi düzenini benimsetti herkese.
Bunu uluslararası ilişkilerdeki yeni ağırlığı kadar savunma sanayii alanında geliştirmiş olduğu yeni teknolojilerle, silahlarla yaptı. Tamamı yerli üretim olan SİHA’larla
Katar ortaklığının da olduğu BMC firmasının ürettiği silahlar dünyanın sayılı savunma sistemlerini çökertti.
Libya’da Türkiye ve Katar lehine büyük bir kazanım sağladı.
Aynı şeyi
’de yaptı Türkiye. Karşısında Fransa, Yunanistan. BAE, Hafter, bazı AB ülkeleri vs. Yanında ise bir tek Katar.
’de ise yok olmuş bir hükümeti adeta yoktan yeniden tesis etti ve şu anda yine Türkiye’nin en büyük askeri üslerinden biri orada mevcut.
Bundan 3,5 yıl önce Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan tarafından Katar’ı ramak kalmış işgalden kurtaran Türkiye oldu.
Bunu yaparak bölgede artık olup bitenlere seyirci olarak kalmayacağını cümle âleme göstermiş oldu.
Yine
’de Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarları Operasyonlarıyla en az iki Kıbrıs büyüklüğündeki Suriye toprağında güvenli bölgeler oluşturdu Türkiye. Bunu yaparken IŞİD ile ayrı, Suriye Rejimiyle ayrı, PKK-PYD ile ayrı bir mücadele yürüttü ve hepsini de yenerek orada varlığını pekiştirdi.
En son
ordusuna verdiği teknik ve manevi destekle 30 yıllık işgali sonlandırdı Türkiye. Bütün dünyada Türkiye’nin bu adımları dostlarda büyük bir umut, coşkulu bir sevince yol açarken düşmanlarında kaygıları ve korkuları da artırıyor.
Türkiye dış siyaset alanında hiç kuşkusuz iki yüzyıllık tarihinin en atak, en güçlü konumuna gelmiş durumda. Açık bir silkiniş, bir canlanış, bir büyüme yaşarken dosta güven düşmana korku vermesi doğal.
Korkanlardan ve güvenenlerden kimin dost ve düşman olduğunu yeterince görüyoruz. Türkiye’nin en haklı davalarında karşısında kimin saf tutarak Türkiye’yi kuşatmaya çalıştığını görüyoruz.
Türkiye bu süreçte yanında en sağlam müttefiklerden biri olarak Katar’ı görüyor.
Avrupalıların, ABD’nin, Ortadoğu’daki şer güçlerin Türkiye’ye karşı ittifaklar kurdukları yerde Katar’ın gelip Borsa İstanbul’un hisselerine ortak olması takdir edilmesi gereken bir dostluk gösterisidir.
Borsalar tabiatları itibariyle yabancı yatırımcıların cirit attıkları yerlerdir.
Ülkeler, imkânları varsa, başka ülkelerin borsalarında hisseler alırlar ki dış varlıkları itibariyle risklerini azaltır, avantajlarını dinamik hale getirirler. İngiltere, ABD ve Avrupa’nın birçok ülkesinin birçok büyük şirketinin Borsa İstanbul’daki varlığı malum. Onlar sadece kendi karlarını düşünür, hatta yeri geldiğinde Türkiye’ye karşı bunu siyasi bir koz olarak bile kullandıkları olur. Son mali operasyonlar bunu gösterdi.
Böyle bir durumda güvenilir bir yatırım ortağının böyle bir yatırımı kadar büyük bir dostluk jesti olamaz.
CHP’lilerin borsaların nasıl işliyor olduğuna dair bu kadar cahil oldukları düşünülemez. Tepkileri bu cehaletin çok daha ötesinde bir şey.
Bugün bütün dünyada Katar neredeyse Türkiye’ye yakınlığıyla özdeşleştirilirken Katar’a yönelik nefretin ne anlama geldiği konusunda adres şaşmaz.
CHP bu konuda da hiç şaşırtmıyor.
Dünyada ve bölgemizde bütün şer odaklarıyla ittifak halinde. Türkiye’nin bağımsız ve güçlü bir ülke olma yolunda karşısında oluşan bütün uluslararası ittifakların da yanında.
O ittifakların bölgemizdeki temsilcileri olan
da, darbeci
ile de Türkiye aleyhine bir dayanışma sergilemekten geri durmadı.
Libya’da Selefi-Medhalilere komuta eden Hatfer’i üstelik laik olduğu gerekçesiyle destekledi.
Hafter’i destekleyince onun arkasındaki güçleri de yani BAE, Fransa, Yunanistan’ın yanında safını almış oldu.
Bu saflaşmanın tamamında açık ve net olan şey Türkiye’nin demokratikleşmenin, darbe karşıtlığının ve insan haklarının yanında, diğerleri ise darbelerin, işgallerin, katliamların ve işkencenin yanında olmasıdır.
Peki, CHP AK Parti’ye muhalefet olsun diye mi bu şer güçlerin safında, yoksa zaten bu şer güçler adına mı AK Parti’ye muhalefet ediyor? Soru bu.