Bozguncular varsın sızlanadursunlar

04:007/10/2020, Çarşamba
G: 7/10/2020, Çarşamba
Yasin Aktay

Ermenistan’ın 28 yıldır işgal altında tuttuğu Azerbaycan’a durduk yerde saldırmasına anlam vermeyenler olabiliyor. Hatta bu anlamsızlık yüzünden özellikle son saldırılarda asıl saldırıyı Ermenistan’ın değil Azerbaycan’ın başlatmış olduğunu söyleyenler bile oluyor.Oysa Ermenistan’ın saldırısının çok net ve görülebilen bir hedefi var. İşgal dolayısıyla üzerindeki baskıyı hafifletmenin, hatta işgal halini bir kazanıma dönüştürmenin yolu bazen üzerine başka işgaller, ilk müzakerede terkedilecek yeni

Ermenistan’ın 28 yıldır işgal altında tuttuğu Azerbaycan’a durduk yerde saldırmasına anlam vermeyenler olabiliyor. Hatta bu anlamsızlık yüzünden özellikle son saldırılarda asıl saldırıyı Ermenistan’ın değil Azerbaycan’ın başlatmış olduğunu söyleyenler bile oluyor.

Oysa Ermenistan’ın saldırısının çok net ve görülebilen bir hedefi var. İşgal dolayısıyla üzerindeki baskıyı hafifletmenin, hatta işgal halini bir kazanıma dönüştürmenin yolu bazen üzerine başka işgaller, ilk müzakerede terkedilecek yeni işgaller kaydetmek oluyor. Yeni saldırılarla gerçekleşecek işgaller daha önceki gibi başarıldığında ne ala, yok dünyadan tepki gelirse yol gayet basittir. Dünyanın tepkilerinin şiddeti üzerine son saldırılar durdurulur, yeni işgal varsa oradan da çekilir, böylece eskisi unutturulur.

Müzakereler zamana yayıldıkça işgal bir kazanıma, geri dönülmesi daha zor bir fiili duruma dönüşüyor. Bu bir çok işgal tecrübesinde öyle olmuştur. Bugün İsrail’in yeni yerleşim bölgeleri kurma ve ilhak çabaları üzerinde duruldukça kimse 1967 sınırlarını hatırlamıyor bile. 1967’nin işgal çıtası ise 1948 Nekbe’sinde kaybedilen vatan bölgeleri adeta İsrail’e hak haline getirmiş, o sürgünde vatansız kalmış Filistinlilerin durumu normalleşmiş oldu bile. BM’nin bütün kararları istediği kadar İsrail’i kınasın, bu işgalden derhal vazgeçmeye çağırsın. Hiçbir etkili yaptırım olmadığı sürece İsrail işgallerini zamanın herkese kanıksatacağına güvenerek ve hoyratça devam ettirir.

Bu esnada işgali sonlandırmanın tek yolunun direniş olduğunu söyleyerek direnişe geçen vatanın sahibi Filistinliler ise terörist olarak nitelenirler. Çünkü diyalog yolunu terk edip içinde şiddet olan direnişe geçmişlerdir. Oysa basit fizik kuralı der ki bir yerde direniş varsa şiddetin kaynağı direnenler değil, o direnişe yol açan güçtür.

Hep tersinden kurulmasına alıştığımız mantık böylece terörü de, teröristi de, istikrarı da, diyalogu da istediği gibi tanımlar. 55 yıldır ABD ve dünyanın gözetiminde devam eden diyalog Filistinlilere kaybettirdikleri neyi geri verdi şimdiye kadar? Her geçen gün kayıplarına daha fazlasını katmaktan başka…

Azerbaycan’ın da bu ikiyüzlü oyuna dur demek üzere başlattığı karşı operasyon başarılı bir biçimde ilerledikçe dünyanın dört bir yanından çatışmaların durdurulması ve daha fazla kanın akmaması için diyalog masasına davet sesleri gelmeye başladı.

Diyalog masası ne yapacak bu saatten sonra?

28 yıldır ne yaptıysa onu yapacak tabii. Oysa 28 yıldır yapmaları bekleneni yapmadıkları için, Azerbaycan iş başa düştü deyip yola koyulmuş durumda. Yapmaya çalıştığı şeyse bütün dünyanın da çözmeye çalıştığı sorun. Son durumda, diyalogla çözülemeyeceği anlaşılan bir sorunu çözülmesi gereken yolla çözmeye çalışıyor. Yani Minsk üyesi bütün ülkelerin de işgal olarak gördüğü ama nasıl oluyorsa bir türlü Ermenistan’a söz geçiremedikleri için çözülemeyen sorunu çözmeye çalışıyor Azerbaycan.

Fransa, Kanada, Almanya ve Rusya’nın yerinde olsam mahcubiyet içinde bir türlü söz geçiremedikleri Ermenistan’ın haksız ve şımarık işgalini sonlandırmaya çalışan Azerbaycan’ı sessizce ve saygıyla izlerim. Hiç kimsenin endişe etmesine gerek yok, Azerbaycan tarafından sivil insanlara yönelik bir katliam veya haksızlık olmaz. Ermenistan’ın 28 yıl önce Hocalı’da yaptığının Azeriler tarafından tekrarlanacağına kimsenin korkmasına gerek yok. Bu konuda talep edilen intikam değil adalettir. Adalet konusunda da kimse sorumlu olmadığı bir eylemin cezasını çekmeye zorlanamaz. Azerbaycan ise hakkından fazlasını talep etmiyor.

Yine istikrara ve diyaloga davet eden seslerden biri de Kanada Başbakanı Justin Trudeau’dan geldi. Sorunun ancak diyalog yoluyla çözülebileceğini tekrarlayan Trudeau, bu arada bazı Kanada menşeli silah-teçhizatın Azerbaycan tarafından Ermenistan’a karşı kullanıldığının tespit edildiğini söyleyerek bunun için hem ambargo hem de bundan dolayı yaptırımla tehdit etmiş.

Bu nasıl bir cevvaliyet? Bilebildiğimiz kadarıyla Azeriler 28 yıl önce silahsız, Ermeniler ise son model silahlarla saldırıp katliamlar yaparken Kanada’dan hiçbir ses çıkmamıştı. En doğal hak olarak topraklarına yönelik işgali bitirmek için yapılan bir harekata karşı sergilenen bu lüzumsuz işgüzarlıklar, dünyada işgallerin, katliamların, haksızlıkların nasıl bir anlayış zeminine dayandığını da yeterince açıklamıyor mu?

Oysa barışa ve diyaloga gerçekten bir katkı yapılmak isteniyorsa, ilk etapta yapılması gereken, ciddi bir biçimde işgalci tarafa işgal ettiği toprağı hemen terk etmesi için baskı yapmaktır. İşgali bitirmek için hiçbir girişimleri, planları, niyetleri olmayanların, kendi işgalini bitirmek için harekete geçenlere karşı sergiledikleri bu gayretkeşlik sadece işgal suçunun ortağı olduklarına işaret ediyor.

Tam bunların ortasına bir de İsrail Savunma Bakanı Benni Gantz’ın Türkiye’yi “Ortadoğu’da barışı ve istikrarı bozmakla” suçlaması gelmez mi?

“Elhamdulillah” demezsiniz de ne ne dersiniz?

Yeryüzünün bozguncularının tekerine çomak sokmak, onların “istikrarla” yürüttükleri işgal, ilhak, gasp, darbe, işkence, katliam düzenlerine karşı çıkmak şerefi bu dünyada yeter de artar bile. Varsın o bozguncular istedikleri gibi sızlanadursun.

#Ermenistan
#Diyalog
#Azerbaycan