ABD seçimleri bir bakıma da bütün dünyanın seçimleri.İronik kısmı, dünyada sadece ABD vatandaşlarının oy kullandığı ama sonuçlarıyla herkesin ilgilendiği, sonuçları herkesi etkileyen seçimler.Aylardır Trump ve Biden arasındaki başkanlık seçimini bütün dünya kendi seçimleri gibi yakından izliyor. Herkes seçimi kimin alacağına bakarak bir pozisyon belirlemeye çalışıyor. Buna Çin de Rusya da hatta AB ülkeleri de dahil tabi, ama daha önemlisi Ortadoğu’daki, Körfez’deki ülkeler de.Her biri ABD seçimlerine
ABD seçimleri bir bakıma da bütün dünyanın seçimleri.
İronik kısmı, dünyada sadece ABD vatandaşlarının oy kullandığı ama sonuçlarıyla herkesin ilgilendiği, sonuçları herkesi etkileyen seçimler.
Aylardır Trump ve Biden arasındaki başkanlık seçimini bütün dünya kendi seçimleri gibi yakından izliyor. Herkes seçimi kimin alacağına bakarak bir pozisyon belirlemeye çalışıyor. Buna Çin de Rusya da hatta AB ülkeleri de dahil tabi, ama daha önemlisi Ortadoğu’daki, Körfez’deki ülkeler de.
Her biri ABD seçimlerine doğrudan müdahil olmak üzere, ABD’deki lobiler üzerinden seçim kampanyalarına fonlar aktarmaktan bile geri durmadılar.
Tabi Trump’a ciddi fonlar aktardığı konuşulan bazı ülkelerin seçim sonrası yaşadıkları hayal kırıklığı hal ve hareketlerinden rahatlıkla okunabiliyor. ABD seçimleri ne kadar bizi ilgilendirmez dediysek de, başka ülkelerin pozisyon ayarları bizi de ister istemez etkilemiş oluyor. Olumlu veya olumsuz ama etkileyecek.
ABD’de başkan kim olursa olsun, özellikle dış siyaseti hiç değişmez diyenleri genellikle dikkate almam.
Esasen siyasette liderin kişiliği, karakteri, var olan yetkileriyle buluştuğunda neler yapabileceğine dair bilhassa Trump örneğiyle birlikte çok ciddi bir deneyim yaşadık.
Böylece ABD siyasetinde bir sürekliliği temsil eden başkanların bu rollerini yine kendi tercihleriyle oynamış olduğunu, isterlerse çok şeyi değiştirebileceklerini de bu vesileyle gözümüzle görmüş olduk. Trump belki bu konuda uç bir örnek oldu. Neredeyse 250 yıllık ABD yönetim tarihine dair dokunulmadık hiçbir kurum, hiçbir gelenek bırakmadı.
Çılgın bir başkan olarak ABD iç ve dış politikasının bütün rutinlerini altüst etti.
Elbette her ettiğini iyi etti diyemiyoruz. ABD’de ekonomiyi ve siyaseti esir almış derin bir oligarşik yapı var.
Aslında ABD’deki bütün demokratik süreçler
ünlü sosyolog C. Wright Mills’in İktidar Seçkinleri
ismini verdiği bu oligarşik yapının derin iktidarını gizlemek için bir müsamereden ibarettir.
Trump’ın kendisi de bu iktidar seçkinlerinin arasından çıkmış gelmiş biri aslında.
Onları da çok iyi tanıyan, bilen biri. Onların kendi paylaşım düzenlerini devam ettirmek için oluşturmuş oldukları bütün düzenekleri, protokolleri çok iyi biliyor ve nasırlarına basıyordu.
Yeni bir düzen önerecek kadar devrimci olduğunu kimse söyleyemez tabi.
Ancak o seçkinlerin içinde bir uyumsuzluk sergilediği ve çevirdikleri numaraları yüzlerine vurarak zorda bıraktığı çok açık.
Onca yıllık ABD demokratik yönetimlerinin bir çok kuralını, teamülünü çiğneyerek
ABD sistemi içinde bir başkanın istediğinde siyaset yapabileceğini, siyasetin yollarının zannedildiği kadar tıkanmamış olduğunu göstermiş olması önemli bir adımdı. Ancak bu, siyaset yapmaya kalkıştığında attığı adımların doğru adımlar olduğunu göstermiyor.
ABD içinde kapanmış siyasi damarları daha olumlu değerler adına değil, bilakis çok daha kötü tercihler adına açtı.
ABD ekonomisini ve siyasi nüfuzunu canlandırmak için başvurduğu yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve küreselleşme karşıtı söylemler, zaten sicili yeterince bozuk olan ABD’yi daha da kötü bir yola soktu.
Hele Ortadoğu’da başlattığı süreçler ABD’yi daha Siyonist, daha İslamofobik ve diktatörlüklere daha güçlü bir hami haline getirdi.
Arap dünyasında ülkelerin rutini haline gelmiş insan hakkı ihlallerini hiç umursamadı, sadece kazanacağı paraya baktı. Bu çıkarcılığı açıkça telaffuz etmekten de hiç geri durmadı. Belki kendi seçmeni nezdinde bu sayede dobralığıyla prim bile yaptı. Aynı şekilde Mısır darbeci başkanı
’ye açıktan
diyerek kendince iltifat etti, tabii bu iltifatın onu ne duruma düşüreceğini umursamasa da. Suudi Arabistan Kralı ile saygısızca diyaloğunu bir parti mitingi konuşmasında ifşa ederken yaptığı gibi.
Seçim sonuçlarına yaptığı bütün itirazlara mukabil, ABD’nin siyasi rutinlerinde Trump’ın yol açtığı sarsıntıların durulacağını bekleyebiliriz elbet. Kırk yıldır ABD siyasetinin her kademesinde bulunmuş olan
Biden’ın uzun bir süre Trump’tan devraldığı enkazı temizlemekle uğraşacağını bekleyebiliriz.
Daha ilk gün Trump’ın çekilmiş olduğu bazı uluslararası anlaşmalara dönen kararları imzalaması, hele bazı Müslüman ülkelere uygulanan seyahat kısıtlamalarını kaldıran kararı imzalaması umut verici adımlar.
ABD’nin bilhassa Ortadoğu ve Türkiye politikaları dolayısıyla bölgede uğramış olduğu ciddi prestij kaybı ise sadece Trump döneminin bir sorunu değil. 8 yıllık Obama yönetimi boyunca da ABD’nin bilhassa Suriye, Filistin, Arap Baharı politikaları ABD değerlerini ve dünya liderliği iddialarını boşa çıkaran bir istikamete seyretti.
Biden’ın ABD liderliği için stratejik bir siyaseti olacaksa bilhassa sadece Trump döneminin enkazını değil kendi partisinden selefi olan Obama dönemindin devrettiği enkazla da uğraşması gerekecektir.