Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı yönetim sistemi değişikliğinin içinden geçtiğimiz bu günlerde yaşamakta olduğumuz bir çok olumsuz gelişmenin süreçten bağımsız olmadığı çok açık. Teklifin Meclis Başkanlığına sunulduğu gün, Anayasa komisyonundaki görüşmelerin bittiği gün ve Genel Kurul Gündemine geldiği gün yaşanan terör saldırılarının bu süreçle ilgili olduğu, neredeyse genel bir kabul görmüş durumda.
Buna dair elbette kimsenin elinde doğrudan bir kanıt yok. Ama Türkiye'de şimdiye kadar olaylarda alışageldiğimiz sıradüzeni, terör eylemlerinin, arkasındaki güçlerin siyasal süreçlere katılımının ve bu süreçlere dair söyleyeceklerini söylemenin bir yolu olduğunu öğretmiş bulunuyor.
Bu yolla aslında verilmek istenen mesaj, başkanlık tartışmasının ülkeyi tam bir istikrarsızlığa, terör ve kaos ortamına sürüklüyor olduğudur.
İlginçtir, bu mesajla bu tartışmanın başladığı her dönmede CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun verdiği mesaj garip bir biçimde örtüşüyor. Kılıçdaroğlu da “kan dökülmeden Türkiye'de parlamenter sistem değişmez, başkanlık gelmez” diyerek, yönetim sistemini değiştirmeye yönelik teşebbüsler yasama prosedürleriyle engellenemeyecekse, gerekirse zor ve şiddet yoluyla engelleneceği mesajını vermiş oluyor.
Aynı mesajı biraz daha açık bir biçimde partisinin Meclis'teki Grup Başkan Vekili
Söylemini
şeklinde tevil etmesi böyle bir felaket tellallığını bu tartışma esnasında yapmasını elbette kurtarmaz. Bir defa kimsenin parti devleti falan kurmak istediği yok.
Bu terör olayları ile bu değişiklik arasında gerçekten bir ilişki varsa milletini seven, milletinin bağımsızlığına inanan her insanın düşüneceği şey iyi yolda olduğumuzu düşünmesidir.
Türkiye'ye bu alçakça saldırıları yapacak kadar düşmanlık içinde olan mihraklar bu değişikliği istemiyorlarsa bu değişiklikten vazgeçmek, düşmandan korkmak ve kaçmaktan veya daha kötüsü düşmanın taleplerini emir telakki edip yüzümüze okumaktan, düşmanın küstah tehditlerinin yüzümüze karşı sözcülüğünü yapmaktan başka ne anlam ifade ediyor?
Oysa gerek silahlı terör, gerek dolar terörü, gerekse Türkiye'ye karşı dünyada sergilenen kampanyaların ortaya koyduğu şer ittifakının görüntüsü, topyekun çok net bir şey söylüyor: Cumhurbaşkanlığı sistemi Türkiye'yi çok daha fazla toparlayacak, güçlendirecek, daha etkili ve verimli bir yönetim sistemini hakim kılacaktır. Bu yönetim sistemi ülkenin kaynaklarının ülke yararına çok daha verimli kullanımını beraberinde getirecektir.
CHP ise, en doğal hakkı olarak, buna muhalefet etmenin meşru bütün kanallarını tükettiği halde engel olamayacağını anlayınca, akla ziyan bir deneme yaparak TBMM kürsüsünü işgal etmeye kalkıştı. Kürsüyü işgal ettiğinde fiziki olarak TBMM'nin çalışmasını felç etmiş olacağını, böylece sürecin durdurulabileceğini düşündü belli ki.
Ama düşünülmüş olması bile CHP'nin demokrasiden ne anladığını ortaya koyuyor.
Doğrusu bu tarz hırçınlıklar, anayasa değişikliğini engellemek için başvurulan çaresiz stratejilerdir, ama ortaya koydukları görüntülerle, topluma verdikleri mesajlarla tetiklemeye çalıştıkları süreçler düşünüldüğünde
Milletin kürsüsünü işgal edip, Milletin Meclisinde vekillerin birbiriyle çatıştığı bir görüntünün sokaklara başka türlü yansıma ve sokakları tahrik etme ihtimali üzerinde bir hesabın yapılmış olduğu anlaşılıyor.
Allah'tan sokaklar bugün CHP'nin çaresiz vekillerinin hatırladığından çok daha temiz, çok daha nezih, çok daha huzurlu ve onların yaptıklarını görüp takdir etmeye çok daha yakın.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.