ABD ile İran arasındaki ilişkiler İran İslâm Devrimi sonrasında ciddi şekilde bozuldu.
'da iktidara gelen Humeyni “Büyük şeytan” açıklamasıyla ABD ile ilişkilerin nasıl seyredeceği konusunda bir işaret vermişti. Humeyni sonrası Rafsancani ve Hatemi dönemlerinde yumuşama eğilimi gözlemlense de Ahmedinejad döneminde ilişkiler iyice gerildi.
Ağustos 2002'de ABD'de bulunan İran rejimine muhalif
Tartışmaların ve baskıların artması üzerine dönemin Cumhurbaşkanı Hatemi 2003 yılı başlarında ülkesinin enerji üretimi maksadıyla bir nükleer program yürüttüğünü kabul etti. Bu açıklama İran üzerindeki baskıyı arttırdı. O dönem
Baskıların yoğunlaşması üzerine İran NPT'nin ek protokolünü imzaladı ancak bu hamle İran üzerindeki baskıları bitirmedi.
Özellikle ABD'nin İran'ın nükleer programı dolayısıyla bu ülkeye uyguladığı baskı artarak devam etti.
İran'a uygulanan yaptırımlar da yavaş yavaş boyut değiştirmeye başlamıştı.
Öyle ki ABD içerisinden bir klik sanki İran'ı daha da saldırganlaştırmak ve İran'ı sistem dışarısına çıkarmak istiyordu. Savaş kapıda yorumları yapılırken devreye giren Türkiye ve Brezilya devreye girdiler. B
girişimde bulunmasını rica etti. Aslında aynı öneriyi daha önce de UAEA Başkanı Baradey de yapmıştı.
Ancak ne olduysa bundan sonra oldu ve soruna bulunan
İran, Brezilya ve Türkiye arasında varılan uzlaşıyı simgeleyen Tahran Deklarasyonu uygulanmadı ve
Küresel Transfer işlemlerinde kullanılan Swift Kodu sisteminden İran'ın çıkarılması İran'ı tamamen kayıt dışı ekonomiye açtı.
Böylelikle hem İran'la dürüst bir ticaret rejimi sürdürülmüş oldu hem de İran'ın tamamen sistem dışına çıkması engellenmiş oldu. İran'dan ithal edilen enerji kaynakları için gereken bedeller İran Merkez Bankası'nın Halk Bankası'nın Tahran Şubesindeki hesabına yatırılıyordu.
Halk Bankasının kritik süreçlerdeki bu rolü onun hükümete karşı gerçekleştirilen operasyonlarda kullanılmasını beraberinde getirdi. Bu operasyonlardan ilki 17-25 Aralık süreciydi. Yolsuzluk gibi Türk toplumunun hassas olduğu bir argümanla ve meşruiyeti kendinden menkul bir güç olarak yargının cuntalaştırılması suretiyle seçilmiş hükümet devrilmeye çalışıldı.
Şimdi Türkiye'de referandum sürecine girilmişken Halk Bankası üzerinden yeni bir operasyon yapılmaya çalışılıyor.
Hani şu
darbe girişiminden sonra darbe girişiminin firarisi Adil Öksüz'ü telefonundan arayan ABD'nin yetkilileri İran'a ambargonun delinmesi suçlamasıyla Mehmet Hakan Atilla'yı gözaltına alıyor.
Süreci Türkiye'ye yönelen uluslararası operasyonun bir başka ayağı olarak görmemek için bir sebep var mı?
Dahası, şu anda bir terör örgütü olarak FETÖ'nün bütün unsurlarına vermekte olduğu yardım ve yataklık desteği ile ve yine bir terör örgütü olan PYD/PKK ile yaptığı açık işbirliğiyle savunma durumunda olması gereken ABD'nin Türkiye'yi herhangi bir şekilde bırakın yargılamayı, eleştirecek bir konumu var mı?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.