15 Temmuz’da bir millete bir lider, bir lidere bir milletin uyumu

04:0017/07/2017, Pazartesi
G: 17/09/2019, Salı
Yasin Aktay

15 Temmuz gecesi bir toplumun naçiz bedenine adeta bir ruh üflendi ve o ruh bir toplumu bir millete dönüştürdü. O doğuş anına katılımlarıyla şahit olan, hatta ebe olan kahramanlar kanlı canlı, aramızdan çıkan sıradan insanlar. O gece sıradan insanların da bir kahramanlık potansiyeli taşıdıklarını ve bütün işin bu potansiyeli açığa çıkarabilecek sağlam bir çağrıya baktığını gösterdi.Bu ülkenin, bu vatanın bir saldırı tehdidi altında olduğu haberleri bu çağrının ilk seslenişlerini oluşturuyordu ve

15 Temmuz gecesi bir toplumun naçiz bedenine adeta bir ruh üflendi ve o ruh bir toplumu bir millete dönüştürdü. O doğuş anına katılımlarıyla şahit olan, hatta ebe olan kahramanlar kanlı canlı, aramızdan çıkan sıradan insanlar. O gece sıradan insanların da bir kahramanlık potansiyeli taşıdıklarını ve bütün işin bu potansiyeli açığa çıkarabilecek sağlam bir çağrıya baktığını gösterdi.


Bu ülkenin, bu vatanın bir saldırı tehdidi altında olduğu haberleri bu çağrının ilk seslenişlerini oluşturuyordu ve sadece bu sesler önemli sayıda insanın hareketlenmesine yol açtı.

Okunan salalar, bu ülkenin ruh köklerinden bir anda akmaya başlayan ve direnilmesi mümkün olmayan bir sesleniş olarak insanları evlerinde zaten duramaz hale getiriyordu.
Arkasından ülkenin başının, Cumhurbaşkanının çağrısı sadece dakikalar içinde milyonlarca insanı mukavemet gücüne kattı.
Bir milletin varlığının, bütünlüğünün, anlamının bir insanın müşahhas varlığında nasıl temsil edilebildiğini ve böylece bir liderin bir edebiyattan öte bir fiili vakıa olarak nasıl mümkün olabildiğini o gece aynel yakin gördük.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan’ın şahsi öyküsü, hayat hikayesi başından sonuna muhteşem bir bütünlük içinde, bir lider öyküsü olarak temayüz ediyor. Onun hayat hikayesinde çok müstesna bir öykü bütünlüğü ve tutarlılığı var ve hayatına eklenen her kesit, her olay, o bütünlüğü bozmadan, o bütünlüğün ahengine bir katkı yapıyor.

Kendine çok yakışan bir millete liderlik yapıyor. Bu millete de böyle bir lider yakışıyor. O liderliğin içeriğini dolduran değerler ve o milletin aradığı değerler arasındaki tam mutabakattan kaynaklanıyor bu uyum tabi.

Normalde farklı çıkar gruplarının birbiriyle rekabetiyle, çatışmasıyla, çelişki ve gerilimleriyle dolu bir harman olan toplum denilen varlığın bir millete dönüşmesi için hepsini buluşturacak, kaynaştıracak, yaşanmış ortak bir tecrübe, değerler kümesi ve hepsinin kendi varlığını temsil eder bulacakları somut bir liderliğe ihtiyaç vardır. Türkiye toplumunda hakim dini inanç ve gelenekler bu değerler kümesini besliyor, ancak bu değerlerin kendi hallerinde bir milleti tam olarak kaynaştırmak için yeterli olmadığı anlaşılıyor.

Sosyal psikologlar, gruplara yönelen saldırılar ve bu saldırılara karşı ortaya konulan direnişin grup dayanışmasını bir kimliğe, bir aidiyete dönüştürerek bir hayli pekiştirdiğinden bahsederler.
O yüzden saldırılar ne kadar kötü olsa da saldırganlar tarafından hesaplanmayan etkisi yol açtığı grup dayanışması ve kimliğidir. Bu kimliğin toplumda bir yarılma ve kutuplaşmaya yol açtığı yönündeki kaygılar yersizdir. Bu gerilimler her geçen gün milletin dayandığı ittifakı daha da genişletmekte, daha geniş bir konsensüs alanını tahkim etmektedir.
En azından darbe karşıtlığında, ülkenin din istismarıyla işgal edilmesi teşebbüslerine karşı toplumda AK Parti tabanından ibaret kalmayan, çok daha geniş bir duyarlılık ve duyarlılık alanı oluşmuştur.
Nitekim 15 Temmuz’da lideriyle, halkıyla, maksimum derecede ortak değerleriyle bir millet haline gelmiş bir toplumun tarih sahnesine yeniden dönüşünden söz edebiliyoruz.
O gece bir toplumdan bir milletin doğuşuna hep birlikte tanık olmuş olduk.
O gece bütün bu motivasyonlarla harekete geçen millet, bilahare tam 28 gün boyunca yazdığı o destanın -haklı da olsa- gururuna ve rehavetine kapılmayacağını demokrasi nöbetleriyle ortaya koydu.
Önceki darbeler insanları evlerine kapatmıştı, inadına 15 Temmuz darbesine karşı ortaya konulan irade insanları 28 gün boyunca evlerinin dışında tutarak, teyakkuzu bir istidat olarak talim etti.
15 Temmuz’un birinci yıldönümünde, şehitleri anmak ve Türkiye’ye karşı girişilen o haince darbe ve işgal girişimini unutmamak ve unutturmamak adına ortaya konulan etkinliklere katılım tek kelimeyle muhteşemdi. Türkiye’nin bütün illerinde, meydanlarında eş zamanlı olarak ortaya konulan etkinliklerde ortaya konulan birlik ve beraberlik tablosu, birilerinin söylemlerinin aksine,
darbeye karşı ortaya konulan direniş ve mücadelede bir gevşeme olmadığını gösterdi.

FETÖ’ye karşı mücadelede aksak giden yanlar yok değil elbet. Hatta at izinin it izine karışması vakaları adalet duygusunu zedelemiyor da değil. Ancak bu durum Türkiye düşmanlığı tescillenmiş, sinsiliği ve inanılması güç organize yapısıyla tehlikeli hali hala giderilememiş olan FETÖ ile mücadeleyi aksatmamalı, bu mücadeleye zarar vermemeli.

Adına “
adalet yürüyüşü
“ deyip, adalet kavramını FETÖ ile mücadele etmekte olan yargıya karşı adeta mızrağın ucuna takarak tahrif etmeye kalkışan CHP ve Kılıçdaroğlu bu yolda topladığı kalabalıkla övündü durdu
. Mevzu sadece insan sayısı ise 15 Temmuz etkinliklerinde başta Ankara ve İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her yanında toplanan devasa kalabalıklar, eylemleriyle-söylemleriyle gereken cevabı en hızlı ve en güzel şekilde vermiş oldu.
Kılıçdaroğlu’nun en azından milletin tam bir mutabakat aradığı FETÖ ile mücadele konusunda milletle didişmekten vazgeçmesi ve bu mutabakata katılmayı denemesi için anlamlı bir uyarı olmalı bu buluşmalar.
Kötü retorikle bu milli mutabakata karşı sergilediği duruş Kılıçdaroğlu’nu istese de istemese de FETÖ ile yanı yere düşürmektedir.
İşin içindeki başka bit yeniklerini hesaba bile katmıyorum tabi.
15 Temmuz’un birinci yıldönümü etkinliklerinde millet olarak sergilenen tablo her bakımdan gurur verici.
Ama yine bu tablonun ortaya çıkmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir beşerin takatini aşan boyutlarda ortaya koyduğu ciddiyet, takip, öncülük ve faaliyetin gerçek bir lider olma sırrını da verdiğini görmek gerekiyor.

Yıldönümü etkinliklerinin bütün detaylarını büyük bir özenle yönettiği anlaşılan Erdoğan’ın yine de bir gün içinde Ankara’daki etkinliklerle başlayıp sonra İstanbul 15 Temmuz Şehitler köprüsündeki yürüyüş ve açılışa oradan tekrar Ankara’daki TBMM ve Külliye’deki etkinliklere yetişmesi; sabah 07:30’a kadar devam eden başdöndürücü trafiği, liderliğinin tesadüflere yer bırakmayan boyutuna da ışık tuttu.

Allah sıhhat, afiyet ve ömrüne bereket versin.
#15 Temmuz
#TBMM
#Ankara