15 Temmuz'la inanan inanmayan, seven sevmeyen, ilgilenen ilgilenmeyen, dost düşman velhasıl herkes feci bir gerçekte yüzleşti; Fettullahçı Terör Örgütü yani kısaca FETÖ olarak anılmaya başlanan ve şimdi yargılamaların muhatabı olan bir şey vardı.
Kimseyi suçlamıyorum, olur öyle şeyler, başınıza bir çorap örülmedikçe bazı şeylerin varlığına ikna olamayabilirsiniz. 15 Temmuz'da uçağı helikopteri tankı mermisi bombasıyla görünür olduğu için şimdi hemen herkes anladı.
Ama bunlar olmadan önce böyle bir yapının, ağın, örgütlemenin farkında olup buna ısrarla işaret edenleri de görmezden gelmek hatta gün gelip yok saymak veya onlara da terör örgütü üyesi sempatizanı yandaşı muamelesi yapmak başka bir şey.
Yapılıyor mu? Evet.
Yapanların zamanındaki uyarılara kulak asmayıp hatta karşı çıkanlar olması şaşırtıcı mı? O da değil…
Bütün bu tartışma yargılama tasfiye operasyonları fırtınası içinde üzerinde en az düşünülen şeyse bir terör örgütünün kendine bu topraklarda, bu millet içinde sanılandan çok daha köklü ve yaygın bir şekilde yer bulabilmesinin sırrı.
Zamanında onca üniversite içinde nasıl Kürt meselesiyle ilgili eli ayağı düzgün bir çalışma yapılmadıysa şimdi de 15 Temmuz nedeniyle alelacele yapılanları saymazsak bu konuda da ne olup bittiğini anlamamıza, işin dini manevi sosyal ekonomik hatta psikolojik yönlerine dair sağlam yayın sayısı çok çok az.
Kürt meselesinde ağır bir otosansür vardı. Şartlar bir türlü ele almayı sağlayamadı. Üniversitelerin hem kendi durumu hem YÖK nedeniyle içinde bulunduğu atmosfer uygun değildi ve olan oldu. O mesele hakkında o yüzden hala en dişe dokunur yayınlar, kitaplar belki de bizzat Kürt siyasal hareketine yakın duranların kaleme aldıkları.
Ama şimdi bu yeni örgüt için ne oldu nasıl oldu hangi şartlar vesilesiyle 40 yılı aşkın bir zamanda bu hale geldi bunları anlamamız şart.
Mücadele sürdüğü için yarın bir gün yeniden kafalarını kaldırıp başımıza bu çapta bir iş açmaları ihtimali her geçen gün daha zayıflıyor ama sorun sadece bir somut örgütün kendisi değil.
Sorun böyle bir yapılanmanın yeşerme imkanı bulabilmesi.
Ara ara sosyal medyada, tek tük akademisyenlerde bu yapı ama özellikle böyle gelişip serpilmesinin nedenleri üzerine gerçekten iyi niyetle çalışan görüş serdedenlere rastlıyorum.
Bizzat Diyanet İşleri Başkanlığı özellikle başlarda bu konuya teolojik, inanç düzeyinde dikkat çekti ama sonra daha az rastlanır oldu benzeri çalışmalara, yorumlara, açıklamalara.
Hele ki yargılamaların başladığı ve binlerce sayfa iddianameler, binlerce tanık ve sanık ifadeleriyle gündemi haklı olarak dolduran şu süreçte Fetö'yü sadece kriminal bir örgüt düzeyinde ele almak gelecek açısından büyük bir tehdit barındırıyor.
Çünkü içinde bulunduğumuz dünya küresel düzeyde İslam dini, İslamcılık, ekoller ve daha bütün yan dallarında bir çalkantı dönemine girdiğimizi gösteriyor. Bizi de sınırlarımızın hemen ötesindeki gelişmeler nedeniyle yine bu tartışmalar çok yakından ilgilendiriyor.
O zaman sormak zorundayız; böyle bir dertle bir daha karşılaşmamak için ne yapmalı?
İnsanların üstelik din gibi inanç gibi en hassas, en saf olduğu noktalarından büyük bir kitleyi “ele geçirip" sonra kendi milletine vatanına devletine karşı örgütlemek için nasıl bir boşluk doğmuş olabilir?
Bu sorun sadece devletin, kurumların, yöneticilerin sorunu mu yoksa toplum olarak da birey olarak da yapmamız gereken, dikkat etmemiz gereken neler var?
Bu ve benzeri onca sorunun cevabını somut olarak veremezsek yarın benzerleriyle karşılaşmamız kaçınılmaz olacak.
Nerden, nasıl başlamalı acaba?
Uzmanlar, akademisyenler arasından değerli çalışmaları olanlara kulak vermek, geri kalanı cesaretlendirmek ilk adım olmalı sanırım.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.