Yaşlılık algısı

04:0025/09/2019, Çarşamba
G: 25/09/2019, Çarşamba
Yaşar Süngü

En az 3 çocuklu dede ve ninelerin olduğu kırsal alandaki geniş aile yapısından, şehirlerde kurulan2 ve 1 çocuklu çekirdek aileyedoğru oldukça hızlı bir geçiş yapınca başımız döndü, sosyal ve ekonomik dengemiz bozuldu.Kocaman evlerimizin olduğu köylerden kopup geldiğimiz şehirlerde 2 oda bir salonlu evlerde yatılımisafire de yer yok, yaşlanan anne babalara da.Şimdi salon dediğimiz eski evlerde hayat ismi verilen ortadaki büyük odanın akşamları herkesi topladığı, sosyalleşmenin sağlandığı o günler

En az 3 çocuklu dede ve ninelerin olduğu kırsal alandaki geniş aile yapısından, şehirlerde kurulan
2 ve 1 çocuklu çekirdek aileye
doğru oldukça hızlı bir geçiş yapınca başımız döndü, sosyal ve ekonomik dengemiz bozuldu.


Kocaman evlerimizin olduğu köylerden kopup geldiğimiz şehirlerde 2 oda bir salonlu evlerde yatılı
misafire de yer yok, yaşlanan anne babalara da.

Şimdi salon dediğimiz eski evlerde hayat ismi verilen ortadaki büyük odanın akşamları herkesi topladığı, sosyalleşmenin sağlandığı o günler geride kaldı.

Hayat’tan ‘salon’a geçerken yaşlılarımızı eski evlerinde bıraktık.
Bir yaşlı amcanın itiraf ettiği gibi onları
yalnızlığa alıştırdık
.
Ak sakallı ak saçlı dede ve ninelerimizin yerini ‘
Google amca’
aldı.

**

Uzun süreden beri
Avrupa’nın
yaşlandığından dem vurup
Türkiye’nin
genç nüfus potansiyeli ile övünüyorduk ama artık rakamlar öyle demiyor.

Evet genç nüfus potansiyelimiz var ama çok ciddi bir yaşlı nüfusumuz da var artık.

Bilimin son tespitlerine göre 65 yaşından büyük kişilerin toplam nüfusa oranı
yüzde 7’yi
aşmışsa o topluma yaşlı deniyor.
TÜİK verilerine göre, bugün Türkiye’de
65 yaş ve üzerindeki kişiler toplam nüfusun yüzde 8,8’ini
oluşturuyor.

Yapılan projeksiyonlar, yaşlı nüfus oranının 2023’te yüzde 10’u, 2060’ta ise yüzde 20’yi aşacağını gösteriyor.

**

Peki, kendisini “genç ve dinamik bir toplum” olarak tanımlayan, fakat hızla yaşlanan Türkiye, bu değişime hazır mı?

AvivaSa ve YADA (Yaşama Dair Derneği)
tarafından gerçekleştirilen Türkiye’de Yaşlılık Tahayyülleri ve Pratikleri Araştırması’na göre; Türkiye yaşlanmaya hazır değil!

Yaşlanmaktan korkuyoruz ve kaçıyoruz, ama aksiyon almıyoruz.

Birikim hazırlığımız yok. Gelecek kaygımız yüksek.

Emeklilerin yüzde 71’i çalışmayı tamamen bırakmış.

Emekliliğe de hazır değiliz
, emekli olduktan sonrasına dair hayallerimiz sınırlı, planlarımız neredeyse hiç yok.

Geleceğe sağlık olarak da hazırlanmıyoruz.

65 yaş üstü insanımız, fırsat verilse bile eskisi kadar üretken olacağını düşünmüyor.

Yaşlılara toplum tarafından çizilen roller oldukça sınırlı.

Türkiye’de yaşlı ve yaşlılık algısı negatif.

Toplumda, yaşlılara yönelik yaş ayrımcılığı çok kuvvetli.

65 yaş üstü ise umutsuz.

Yaşlılık ve yaşlanma aslında bir sorun değil; ancak içinde bulunduğumuz çağda, bir toplumun refah düzeyinin artmadan yaşlanması bir sorun.

**

Güncel hesaplamalara göre Türkiye’de 2040 yılında, yaşlıların sayısı çocukların sayısından daha fazla olacak.

Türkiye’de Yaşlılık Tahayyülleri ve Pratikleri Araştırması’nın
ortaya koyduğu verilerden bazıları şöyle:

Yaşlanma hızı, bir toplumda yaşlı nüfusun iki katına çıkması için geçen süreye bakılarak belirleniyor. Fransa’da yaşlı nüfus oranının yüzde 7’den yüzde 14’e yükselmesi için gerçek süre 115 yıl; İsveç’te 85 yıl, Avustralya’da ise 73 yıl sürmüş.

Güncel tahminlere göre, Türkiye’nin bu süreyi 15 yıl içinde tamamlaması öngörülüyor.

Bu bakımdan,
Türkiye dünyanın en hızlı yaşlanan toplumlarından biri görünümünde
.
Türkiye’de
refah ve eğitim düzeyi düşük bir yaşlı nüfus
var.

Haneye giren toplam aylık geliri 2 bin TL’nin altında olan nüfusun yüzde 30’unu ve 2 bin 3 bin TL aralığında olanların yüzde 33’ünü 65 yaş ve üstü nüfus oluşturuyor.

Türkiye’de yaşlıların
yüzde 17’si
yoksul.

Yoksulluk riskinde yaşlılar ikinci sırada geliyor.

Çocuk yoksulluğu
ise yüzde 25 düzeyinde.
Genç kuşaklar arasındaki
yüksek eşitsizlik riskinin
böyle giderse gelecek 50 yıl içinde eşitsiz yaşlanmaya neden olacağı anlaşılıyor.

**

Sadece Türkiye değil, tüm dünya yaşlanıyor ve yaşlılık
sağlık ve sigorta başta olmak üzere her sektör için
hem sorun hem de fırsatlarla dolu bir sosyolojik gerçek.
Bugün toplumda
yalnızlığa terkedilen, kültürel ve mesleki birikimlerinden yararlanılmayan
ciddi bir yaşlı nüfus var.

Dolayısıyla, her sektörün bu konu ile yakından ilgilenmesi; toplumun her kesimi için fayda oluşturabilecek sürdürülebilir çözümler geliştirmesi gerekiyor.

Bugünün genç siyasetçileri akademisyenleri yarının yaşlıları olacak.

Eğer bugün yaşlı nüfusu sosyal hayatın içine katma yönünde çözümler üretemezlerse onlar da yarın aynı sorunlarla baş başa kalacaklar.

#Google
#Avrupa
#Türkiye
#AvivaSA
#Eşitsizlik