İktisat tarihimizin en önemli isimlerinden Sabri Ülgener’e göre Osmanlı'yı çöküşe götüren süreç ticaret yollarının değişmesi olduğu kadar, Osmanlı iktisat zihniyetinin
ne doğru değişmesidir.
Toplumun dini anlayışının dünyadan el etek çekme olarak algılanmaya başlanması, Osmanlı'yı içten içe
en önemli savrulma olmuştur.
Ülgener, Osmanlı toplumunu değişik kültür verileri üzerinden okudu.
Batı'nın İslam’ı yeknesak gören anlayışından rahatsızdı.
Türk iktisadının hocası
’dir.
İktisat alanında akademik eğitim almış olmasının yanında toplumbilimci, sosyolog, felsefeci ve tarihçidir.
Tasavvuf öğretilerinin ışığında iktisat tarihi çalışmaları dikkate değer.
Yüksek bir kültür atmosferinde yetişmiş.
Doğu dilleri ve İslam sanatlarıyla iç içe. Edebiyatla derin ünsiyeti var.
Osmanlı iktisat yapısını ele alırken beyitleri, şiirleri, deyimleri, atasözlerini en ince ayrıntısına kadar inceliyor.
Sabri Ülgener’in çocukluk yılları, Türkçe'nin
harfleriyle yazıldığı dönemlerde geçmiş.
Gençlik yıllarında
Arapça, Osmanlıca ve Farsça
öğrenmesi kaynakları derinlemesine tarama imkanı vermiş.
Almanca bilmesi dolayısıyla
de iyi okumuş, hatta kendisine Türkiye’nin Max Weber’i bile denmiş.
Max Weber’i iyi okumasına ve ondan etkilenmesine rağmen Weber’in İslam’la ilgili önyargılı düşüncelerini ve
İslam iktisat zihniyetini
ele alan fikirlerini eleştirmiş ve hoş karşılamamıştır.
Çalışmalarında öncelikle Max Weber olmak üzere
din ve kültür sosyologlarından
çokça faydalanır.
Batılı düşünür ve yazarların yanlış anlamaları karşısında net ve açık bir tavır almak gerektiğine inanır.
Modern bilimlerin tek tip disiplinlerinden hoşlanmaz.
Ona göre iktisat sadece iktisadi ahlak ve ilkelerden teşekkül etmez;
Günlük hayatımız, ilişkilerimiz, alış verişimiz,
, ahlakımız iktisadi ahlakı meydana getirir.
Bizdeki ve Batıdaki düşünürler tarafından dile getirilen
“İslam dini iktisadi geriliğe yol açıyor”
iddiasını kabul etmez.
İslam ilkelerinin çalışmayı, üretmeyi teşvik ettiğini, israfı, aşırı tüketimi, müstağnileşmeyi
men ettiğini vurgular.
Gerileme dönemlerindeyse tembelliği, yatmayı özendiren bir dini algılamanın yaşatıldığını söyler.
Elbette, fakat peşinden tükenircesine koşup durmadan!
Bol îrâd (gelir) ve kazanç…
Rahat bir hayat için o da şart; fakat yine peşinde yorulup yıpranmadan.”
Aynı dönemlerde yaşayan
de Batı'nın bozulmuş katı Hristiyan inancından uzaklaştıkça ilerlediğini, İslam dünyasının ise
“Bir günü bir güne eş olan ziyandadır”
anlayışının yerini tembelliğin almasıyla gerilediğini söyler.
Yani zenginlik ve refah için
yetiyor hatta artıyor.
Bugün
koştuğumuzu bilmeden ve sorgulamadan koşuyoruz.
İktisat bilir, sosyoloji bilir, tarih bilir, felsefe bilir, bunların birlikte değerlendirilmesi gerektiğinden haberdardır.
Bu disiplinlerin her biriyle ilgili görüşleri ve analizleri vardır.
da tanıyan, ufku geniş bir âlimdir Ülgener.
Bir devirden diğerine toplumsal dönüşümü açıklamak, kendimizi anlamak ve sağlam bir zemine dayanarak geleceğe yön vermek derdindedir.
Körü körüne Batıcı da değildir, gözü kapalı Doğucu da.
Yeri gelince her ikisini de övmesini bilir; Yeri gelince yermesini de.
Bütün hayatı, bir zamanlar kendi iç dengelerini kurmuş ve refaha ermiş bir toplum iken nasıl olup da
ve geride kaldığımızı öğrenmeye ve
yeniden kendimize nasıl geliriz
sorusunun cevabını aramakla geçer.
Kültür sitesi Dünyabizim’de hayat hikayesi şöyle anlatılıyor;
Babası son devir alimlerinden Mehmet Fehmi Efendi.
Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, Nazım Hikmet, Mehmet Ali Aybar, Samih Rıfat, Oktay Rıfat Horozcu
gibi isimler akrabaları.
Osmanlı'nın çözüldüğü ve Cumhuriyet’i kuran süreçteki tüm tartışmaları, fikri ayrılıkları, kavgaları yaşamış bir ailede yetişti.
1935’de İstanbul Darülfünunu Hukuk Fakültesi‘ni bitirdi.
‘den kaçan Alman hocalar ile çalıştı. 1951’de profesör oldu.
üniversitelerinde farklı yıllarda dersler verdi.
8 Mayıs 1911‘de İstanbul’da doğan
yılında vefat eden Sabri Ülgener’i, vefatının 34. yıldönümünde rahmetle anıyoruz.