Ülkeler arasındaki rekabet ve güç gösterisinde ekonomiden önce kültür savaşı yaşanır.
Bir tür bilek güreşidir bu.
Kültür savaşını kazanan ekonomi alanındaki rekabette en az bir adım öne geçer.
Rakip bir ülkenin insanlarını kendi ürünlerinin müşterisi haline dönüştürmüştür.
Bunun da ilk adımı mal ticaretiyle değil kültür aktarımıyla olur.
Bunun yolu da bugün sinemadan geçiyor.
yönetmek istediği ülkeleri önce
yapımı filmleriyle istila eder sonra da mallarıyla.
“
yılda 200 bin tane film yapılıyor ve bu her ülkeden fazla. Türk dizileri dünyada
sonra en fazla izlenen ve ihraç edilen diziler. K-Pop ise kendi kültürünü yaymada çok hızlı.”
Bu sözler
yazar ve aktivist Fatima Bhutto’dan.
Yazar yeni kitabı New Kings of the World’ü ve araştırmalarını geçen hafta İstanbul’da Yürekli tarafından düzenlenen
Marka 2019 Konferansı’nda
paylaştı.
Yüz yıl boyunca
gibi filmlerle güç gösterisi yapan Amerikan kültürünün etkisinin azaldığını buna karşı
Bollywood, Türk dizileri ve K-Pop’un
(Güney Kore popu) dünyayı ele geçirmeye başladığını vurgulayan Bhutto’ya göre ABD’de kurulan
çok popüler. Çin şirketi
aylık kullanıcı sayısı
fazla.
Kültür bir silahtır, evde de bölgede de dünyada da kullanılır.
Gelecekte de herkes bunu kullanacak” diyor Pakistanlı yazar.
Bhutto, Pakistan, Türkiye ve Malezya’nın televizyon kanalı kurarak
ile savaşacağını söyledi.
Konferansa katılan marka temsilcileri şirket felsefelerini anlattılar.
Tuttuğum notları paylaşayım;
Babası Hasan Doğan ve amcalarının kurduğu erkek giyim markasını kadın kuzenleriyle birlikte yöneten Zeynep Doğan: Tüm çalışanların yüzde 52’si kadın.
Spor kulüplerinin
giyim sponsoru değil felsefelerine
ortak olmak istiyoruz.
10 yıl önce Liverpool’da da öyleydi şimdi Altınordu kulübü için de öyle. Altınordu,
iyi futbolcu, iyi vatandaş yetiştirme hedefiyle
geleceğe yatırım yapıyor.
Sir Paul Smith; Kredi kullanmadık kazandığımız parayı hep şirketimize yatırdık.
Yavaş yavaş ilerledik, durduk nefeslendik devam ettik.
E-ticaret çok yayıldığı için mağazacılık bugün artık çok zor.
En büyük ciro 2004’te açtığımız e-ticaretten geldi.
Bu zor şartlarda
ayakta kalmanın yolu müşteri ile iyi ilişki ve sohbetten geçiyor
.
Her cumartesi iki üç saatimi butiğimde geçiririm.
Tezgahtarlık yaparım. Ekmek paramızı müşterilerimizden kazanıyoruz.
Gidip çalışacaksın mağazada. Felsefem bu.
Konferansa katılan
Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın
konuşması da kayda değerdi;
İstanbullularda edep erkan vardı, İstanbulca konuşurdu, etrafla da çok ilgilenirdi. Şimdi AVM’lere göre tarif veriyorlar.
oturup
bilmeyen İstanbullu olamaz.
geçmişte Yeni Demokrasi Hareketi ile yaşadığı siyaset deneyiminin bugün temel fıkrası gibi kaldığını söyledikten sonra,
“Biz de hayaller kurduk ama satamadık malı”
demesi yeni siyasi hareketlere de bir mesaj olarak akıllarda kaldı.
Geri dönüşüm ile eskiyi yeni yapan DDF Kurucu Ortağı Arhan Kayar ve Heavenly Made Kurucusu Haldun Demirhisar,
dünyanın giderek yok olmasına sürekli üretilen yeninin eskiyi çöpe döndürmesine karşı işe başlamışlar
. Demirhisar ağaç evleri hem kurtardıklarını hem de o ağaçlardan yeni mobilyalar yaptıklarını belirtirken yeninin hikayesini eskiyi dinleyerek ürettiklerine dikkat çekti.
Kayar’a göre
dünyanın en büyük çöplüğünü modacılar oluşturuyor
.
Onların arkasında kimler var?
Gereksiz ve aşırı üretimle
dünyanın kaynaklarını kendi menfaatleri için tüketen küresel sermayeli şirketler.
Küresel sermaye israf ekonomisiyle
ayakta duruyor.
Bugünkü küresel ekonomik anlayışın temelinde giyimden gıdaya, otomotivden konuta kadar oluşturulan her yaş için etkili inanılmaz derecede bir moda anlayışı var.
Ve bu moda her alanda sürekli güncellenerek
devamı sağlanıyor.
Sürekli tüketmekle mutlu olacağına inandırılan milyonlarca insan sayesinde bu adaletsiz ekonomik düzen devam ediyor.
Bu düzenin çarklarını yağlayan da biziz, bu çarklarda öğütülen de.
İsraf nimete hürmetsizliktir.
İsraf hırsı, hırs kanaatsizliği doğurur.
Kanaatsizlik çalışma arzusunu öldürür ve tembelliğe, çalışmadan para kazanmaya teşvik eder.
Aslında tüketici dediğimiz tüketmeden yaşayamayacığına
inandırılan insan türünün kısa hikayesidir bu.