Finans dünyasının üst düzey yöneticilerinden biri, vatandaşın borca nasıl alıştırıldığını çok güzel anlatmış;‘Atomu parçalayacağım’diye kredi çekmek isteyen girişimci, bankanın kapısını çaldığında, kredi vermemek için 40 dereden su isteniyor ama tüketmek, harcamak için 24 ay vadeliihtiyaç kredisiisteyen bireylere hiçbir şey sormadan veriliyor.Gelirinden sabit giderleri düşüldüğünde geriye kalan para ile istediği krediyi ödeyip ödeyemeyeceği incelenmiyor.Gelirine göre yaşayıp yaşamadığına bakılmıyor.Kısaca
Finans dünyasının üst düzey yöneticilerinden biri, vatandaşın borca nasıl alıştırıldığını çok güzel anlatmış;
diye kredi çekmek isteyen girişimci, bankanın kapısını çaldığında, kredi vermemek için 40 dereden su isteniyor ama tüketmek, harcamak için 24 ay vadeli
isteyen bireylere hiçbir şey sormadan veriliyor.
Gelirinden sabit giderleri düşüldüğünde geriye kalan para ile istediği krediyi ödeyip ödeyemeyeceği incelenmiyor.
Gelirine göre yaşayıp yaşamadığına bakılmıyor.
Kısaca diyor ki yönetici;
Kredi iseyen vatandaşa sadece maaş bordrosu sormayın. O krediyi nasıl ödeyeceğini de sorun. Ödeme gücü yoksa vermeyin.
İlk anda sıkıntıya girer ama sonra
göre uzatmayı öğrenir.
Borçlanmadaki artış konusundaki endişesini şöyle dile getirmiş yönetici;
Genciz, güzeliz her şeye sahip olmak istiyoruz.
Hesapladık,
Y kuşağı dediğimiz gençlerin kazancı 2-3 bin lira, yaşamaya çalıştığı hayatın realitesi aylık 12 bin TL.
Bundan 10 yıl önce ‘
sayılırken bugün ‘
.
Üstelik, artık daha fazla ‘
?’ bakış açısıyla yaşayan ve binlerle ifade edilen bir kesim var.
Tek bir yere değil, birden fazla kuruma borçlular.
Yaşanan kısır döngüden kurtulmak için eşlerini veya kardeşlerini de borçlandırıyorlar.
Son tesbiti de önemli; Gençlerin,
borçluluğu bu kadar içselleştirmesi
toplum açısından sıkıntılı.
Bu kadar borçlu yaşamanın
Türk’ün DNA’sını bozacağını
düşünüyorum.
Borçluluk girişimcilikten artmıyor. İnsanların daha
artıyor.
Peki bu gençleri
düşürenler kimler?
Bu konuda birbirini destekleyerek gençleri borçlu yaşamaya özendiren, onun DNA’sını bozan iki sektör var;
Diziler özendiriyor, bankalar borçlandırıyor
.
Televizyon bağımlılığında dünyanın en önde gelen ülkeleri arasındayız.
Her Türk vatandaşın sürekli takip ettiği asgari 3 dizisi var.
Yani her Türk vatandaşının kızıyla erkeğiyle, evlisiyle bekarıyla, dizilerden edindiği
var.
Gençlerin rol model aldığı dizi kahramanlarının kimliklerine bakalım;
Erkekler zengin ve yakışıklı, kızlar ve kadınlar güzel.
Evler ve arabalar
ikişer tane.
İşyerleri plaza dediğimiz cinsten. İşten çıkınca
ve savrulan dolarlar.
Hiçbirinin para sorunu yok.
Ve bizim bu dizileri izleyen Türk genci ne yapıyor? Dizi aralarındaki
soluğu bankada alıyor. Türk gencinin işi bitti!
Ve biz bu dizileri yurtdışına ihraç etmekle de övünüyoruz.
Bizim dizileri izleyen Arap dünyasının gençleri, bütün Türkiye’nin böyle yaşadığını sanıyor.
Bir de kendi fakirliğine bakıyor ve soluğu sokakta alıyor.
Sanki biz tetiklemişiz gibi bir his var içimde!
Acilen bu alana ‘
hangi bakansa onlara sesleniyorum; Gençleri kurtarmak, ekonomiyi düzeltmek için bu dizilerde
fakir ve yakışıklı olmayan
, işini iyi bilen, tamirhanede çalışan ama kanaati bilen yardımsever ve cesur, ahlaklı
genç kahraman rol modellere
ihtiyacımız var.
Devlet olarak dizinin en iyisini yaptırın, gençlerin hayran olduğu en ünlü oyuncuları oynatın.
En ünlü ve pahalı senarist ve yönetmen bulun.
Parası bizden olsun ve helal olsun
.
İbrahim Çağlar’ın son mesajı
İnsanoğlu için en etkili
ölümdür. Hele de beklenmeyen genç ölüm.
Sıfır gibi yutan elemandır ölüm. Bütün hedefleri, planları, hayalleri sıfırlar.
İTO Başkanı İbrahim Çağlar
’ın genç yaşta ani ölümü içinde bulunduğu iş dünyasına şunu hatırlattı;
-Ticari hedeflerinizi belirlerken ölümü hesap edin.
-57 yaşında da ölündüğünü unutmayın.
Şems-i Tebrizi ne diyordu:
Her insan ölecek yaştadır.
Habitat Derneği BM ile
programı düzenlemiş.
Kendi ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan 41 mülteci müzisyen, dün akşam müzik girişimciliğini ve dünya barışını destekleyen, “
” yarışmasında bir araya geldi.
Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen etkinlikte,
ortak müzik yapabilen, ortak ağlayabilen
aynı ülkede barış içinde yaşayabileceğine vurgu yapıldı.
birlikte yaşayabilmek çok önemli hale geldi.
#Türkiye
#Medya
#Dizi
#Arap Baharı
#İbrahim Çağlar