Faşist Avusturya ile başlayalım! Geçen hafta, Avusturya’nın “İslam Düşmanı” Başbakanı Sebastian Kurz, ülkelerindeki biri Türklere ait yedi camiyi kapatacaklarını, on bir imamı da sınır dışı edeceklerini açıkladı.
Siyonistlerin dostu Kurz, dün de Terör devleti İsrail’i ziyaret etti. İlk durağı “Ağlama Duvarı” oldu. Katil Netanyahu ile buluştu.
AB’deki dönem başkanlığı 1 Temmuz’dan itibaren başlayacak Avusturya’dan bahsediyoruz…
Demek ki neymiş? Avrupa Birliği’nin “yazılı olmayan” kriterleri arasında “camileri kapatmak” da varmış!
“Din ve ibadet özgürlüğü” yahut “insan hakları” mı demiştiniz?
Mevzubahis olan Müslümanlarsa, AB’de tüm “evrensel kurallar” bir çırpıda silinir gider. Bu kurallar, sadece göz boyamadan ibarettir!
Hani, “AB, asla bir Hıristiyan Kulübü değildir” falan diye hikâye anlatanlar vardı ya; Avusturya’nın cami kapatma kararından sonra bunların hiçbiri ortalıkta gözükmüyor, gıkları çıkmıyor.
Avrupa Birliği ülkelerinde “İslam düşmanlığı” sınır tanımıyor.
FETÖ’cü hainlerin alayına oturma izni veren Hollanda’da cami yapılması planlanan arsaya “Haçlar” dikiliyor!
Avrupa Birliği’nin “lokomotifi” Almanya’da PKK’lılar birbiri ardına camileri yakıyor; Alman devletinin polisi ise sırıtarak seyrediyor!
Solingen’de PKK’lıların eylemini protesto eden bir Türk’ü feci şekilde döven de Alman polisidir.
*
“İslam düşmanlığı” Almanya’da devlet politikasıdır. Dahası, tüm Avrupa Birliği devletlerinde böyledir.
FETÖ’nün kaçak savcılarına, subaylarına, bilumum imamlarına kucak açan Almanya’dan söz ediyoruz.
Düzenbaz Angela Merkel, PKK’lı teröristleri himaye etmeyi de sürdürüyor.
Çekya devletinin serbest bıraktığı PYD-PKK terör örgütünün eski eş başkanı Salih Müslim, soluğu Almanya’da almış ve Berlin’de Brandenburg kapısının önündeki PKK mitingine katılmıştı, ya…
Ankara, Salih Müslim için -geçtiğimiz Mart’ta- Berlin’den geçici tutuklama ve iade talebinde bulunmuştu:
-Almanya’dan “halen daha” tık yok!
*
2015’in Aralık ayında, PKK’lı teröristlerin Diyarbakır’daki tarihi Kurşunlu Camii’ni ateşe verdiklerini de unutmayalım…
İtfaiye müdahale etmesin diye de uzun namlulu silahlarla ateş açıp yangının söndürülmesini engellemeye çalışmışlardı.
PKK’lı teröristler Diyarbakır’da cami yakarken; Frankfurt’ta ise terör örgütünün mensupları “Noel Baba” kıyafetiyle dolaşarak “PKK propagandası” yapıyorlardı!
Trump’ın, Erdoğan’dan serbest bırakılmasını istediği -FETÖ ile bağlantısından tutuklu bulunan “Rahip” maskeli CIA ajanı- Andrew Craig Brunson için; ikinci duruşma sırasında “Serhat” kod adlı gizli tanık tarafından şu çarpıcı suçlamalar yapılmıştı:
“Brunson, özellikle Kürt kökenli erkekleri Hıristiyan kadınlarla evlendiriyordu. Mesela, misyoner Louis ile Mardin’de uzun yıllar yaşamış olan Suriyeli Kürt mülteci Muhammed Ahmed’i evlendirdi…
Ahmed, Brunson’ın talimatları doğrultusunda Gezi’de, Kobani hadiselerinde ve Hendek olayında görev yaptı. Brunson, kurulması planlanan Kürt devletinin Hıristiyan bir devlet olmasını istiyordu…” (Milliyet, 8 Mayıs 2018)
*
1980 öncesinde Diyarbakır’da Belediye başkanlığı yapan Mehdi Zana’nın Tempo dergisine verdiği röportajda ne dediğini, tam da bu noktada hatırlayalım…
Oradaki “Kürtler binlerce yıldır bu topraklarda olduklarına göre, yaşadıkları ülkelerde neden kimlik ve hak mücadelesinde bu kadar zorlandılar? Problemin kaynağını nerede saptıyorsunuz?” şeklindeki bir soruya, Mehdi Zana’nın verdiği cevap aynen şöyleydi:
“Tüm Batılı kaynaklar altı bin yıldan bahsediyor. Kürtler bence İslamiyet’i kabul ettiklerinde kaybettiler…” (15 Mart 2007)
Zana’nın bu sözleri, PKK’daki İslam düşmanlığının “nereden koştuğunu” açık ediyordu!
1962 yılından itibaren Türkiye’de “Barış Gönüllüleri” programı kapsamında, bir yandan “Kürtçülüğün yaygınlaşması” için çalışan diğer bir taraftan da misyonerlik faaliyetlerini sinsice yürüten genç yaşlardaki CIA ajanları, işbu Mehdi Zana gibilerin “İslam’a husumet beslemesinde” hayli etkili olmuşlardı…
Kamuflajlı meslekler altında gizli görev yapan bin beş yüz CIA ajanının Türkiye’de cirit atmaya başladığı 1960’lı yıllarda, Gülen de “dini cemaat” maskeli GLADIO örgütünün temellerini atmıştı!
İzmir’deki kuruluşunun ellinci yılında askeri darbeye kalkışan FETÖ’nün 15 Temmuz’daki girişiminde kilit isimlerden birisi olan Mehmet Partigöç’ün “eşi ile cezaevinde yaptığı görüşme kayıtları” dünkü Yeni Şafak’ta yayınlandı.
Eşi “Oyumu Meral Akşener’e mi, versem” dediğinde; “Yurtta Sulh Konseyi” üyesi darbeci Partigöç, ona şöyle sesleniyor:
“Ben HDP’ye oy vereceğim. Biz aynı saftayız, adamla; hapisteyiz…”
HDPKK’nın adayı Demirtaş’ın serbest bırakılmasını isteyen İnce, Akşener ve Karamollaoğlu “kimlerle” aynı saftadır, peki?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.