Pekâlâ, o zaman şu soruyu da sormak zorundayız: ABD, işlerin buraya geleceğini ve geri adım atmak zorunda kalacağını kestiremedi mi? Neye güveniyor ki? Biden, Putin ile olan görüşmesinden sonra İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya liderleriyle görüşecekmiş. Bu görüşmelerden acaba ne bekliyor? Bu liderlerin savaş çığlıkları atarak kendisini cesâretlendirmesini mi? Putin doğal gaz musluğunu elinde tutuyor. Avrupa’da çoktan başlamış olan kış şartları düşünüldüğünde kıt’ayı dondurmak ve titretmek bir hareketine bakar. Pandemi şartlarında yavaşlamış ve durgunluğa girmiş, yavaş yavaş harekete geçen Avrupa ekonomilerini yeniden istop ettirmek de cabası.. Almanya bu kaygıları en doğrudan yaşıyor. Fransa daha uzakta olmakla berâber Almanya’nın ve daha genel olarak AB’nin bu tarz dramatik bir sıkıntı yaşamasını istemeyecektir. Ukrayna’yı kurtarmak için, neticesi tekmil taraflar için felâket olacak bir savaşa girmek Avrupa Topluluğu’nun tercihi olabilir mi? Olacak işler değil bunlar…
ABD bunları öngöremiyor muydu? ABD bu kadar hesapsız kitapsız bir stratejiye sâhipse işi çoktan bitmiş demektir. Eğer mesele, sâdece silâh sanayiini ayakta tutmak, bunun için de bölgesel gerilimleri tırmandırmakla sınırlıysa, bu da ABD siyâsetlerinin basitleşmesi, orta ve uzun vâdeli menzillerin dışına çıkmış olduğuna delâlet eder. Çünkü, bir noktadan sonra hiç bir devlet, hattâ uzantısı olan terör örgütleri de ABD’ye güvenerek iş yapmayacaktır.
Herkes Karadeniz’e ve Ukrayna’ya kilitlenmişken esas kritik tırmanmanın daha aşağı coğrafyalardan geleceğini tahmin ediyorum. Bu da doğrudan İsrâil-İran odaklı. İsrâil’in İran’ı er geç vuracağını hayli uzun zamandır vurguluyorum. Gâliba vakit geldi. Kimbilir, belki de Biden-Putin görüşmesinde İran meselesi, Ukrayna meselesinden çok daha fazla konuşulmuştur.