Koalisyon kurulmasında niçin engellerle karşılaşılıyor?
Veya soruyu şöyle koymak daha anlamlı olabilir: koalisyon ihtiyacı neden doğar? Niçin koalisyon?
Ülkenin mevcut koşullarında bu ihtiyaç, bir hükümet kurma noktasında ortaya çıkıyor. Yani herkes, ülke yönetiminde bir hükümetin kurulması hususunda ortak fikri paylaşıyor. Fakat kurulacak hükümetin hangi yöne bakması gerektiği, hangi politikayı uygulaması gerektiği hususunda uzlaşma sağlanamıyor. Oysa bir koalisyonun kurulmasını zorunlu hale getiren husus, tam da bu noktada, yani hedefin ne olduğu noktasında ortaya çıkıyor.
Şu anda Meclis'te dört siyasal partinin milletvekilleri yer alıyor, fakat onların arasında ortak bir hedef belirlenemiyor.
AK parti ile CHP arasındaki görüşmelerde müzakere masasına 10 madde konulmuş, fakat bu on maddenin 7'si üzerinde uzlaşma sağlanamamış.
Hükümetin niteliği, hükümetin süresi, milli iradeye yüklenen anlam, dış politika, cumhurbaşkanlığı seçimi, eğitim, mecburi din dersi konularında anlaşma sağlanamamış (ayrıntılar için bkz. Abdülkadir Selvi'nin “Anlaşmaya Varılamayan 7 Madde” başlıklı yazısı, Yeni Şafak: 11 Ağustos 2015).
Koalisyonun kurulması ise, gerçekte, tarafların bu konularda anlaşma ve uzlaşma sağlamak suretiyle bu sorunların nasıl üstesinden gelineceği temelinde kurulur.
Bu ülkedeyse koalisyon uzlaşma temelinde değil, fakat tarafların birbirine nereye kadar tahammül edebileceği noktasında konuşuluyor.
Bu durum, yalnızca günümüze özgü olarak da ortaya çıkmıyor. Kurulmuş olan bütün koalisyonların mantığı aynı bazda iş görüyor. 1973 CHP-MSP koalisyonunu anımsayalım. Günün Başbakanı (Bülent Ecevit) Başbakanlığı vekâleten Erbakan üstleneceği korkusuyla yurt dışına çıkmaktan vazgeçmişti.
Başta da sordum, bir koalisyon niçin, ne maksatla kurulur?
Belli bir maksadı gerçekleştirmeye azmetmiş tarafların, o maksadın gerçekleştirilmesi zımnında güç birliği etme kararı ve kararlılığı istikametinde koalisyon kurulur. Koalisyonun iki veya daha fazla tarafı olabilir, fakat tümünün hedefi aynı odakta buluşur. Oysa bizim siyasal partilerimizin her biri, kendi politikasını uygulamak üzere karşı taraftan taviz isteme iradesiyle işe koyuluyor.
Türkiye özelinde bu durum yadırgatıcı sayılmamalı. Çünkü işbaşındaki siyasal partilerden biri yeni bir Türkiye kurulması hedefini gözetirken, diğerleri eski Türkiye paradigmasının yürürlükte kalması çabasını güdüyor. Yani aslında ortada aynı maksadı gerçekleştirmek üzere güçlerini buluşturmaya, birleştirmeye azmetmiş taraflar var bulunmuyor.