Vize krizi ya da “şecâ’at arzederken merd-i kipti sirkatin söyler”

04:0010/10/2017, Salı
G: 18/09/2019, Çarşamba
Ömer Lekesiz

Türkiye, bölgedeki etkin güçlerlemutabak içindeİdlib’degüvenliği sağlamak üzereharekete geçtiğinde, ABD, Türkiye’deki kendi ülkesine yönelik vize işlemlerini herhangi bir süre de belirtmeksizin askıya aldı.ABD, yaptığı bu ani ve tek yanlı uygulamaya dair somut bir gerekçe göstermek yerine, ilgili açıklamada “Son zamanlarda yaşanan olaylar, ABD hükümetini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin ABD misyonunun tesisleri ve personelinin güvenliğine ilişkin taahhütlerini yeniden değerlendirmek zorunda bırakmıştır”

Türkiye, bölgedeki etkin güçlerle
mutabak içinde
İdlib’de
güvenliği sağlamak üzere
harekete geçtiğinde, ABD, Türkiye’deki kendi ülkesine yönelik vize işlemlerini herhangi bir süre de belirtmeksizin askıya aldı.

ABD, yaptığı bu ani ve tek yanlı uygulamaya dair somut bir gerekçe göstermek yerine, ilgili açıklamada “Son zamanlarda yaşanan olaylar, ABD hükümetini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin ABD misyonunun tesisleri ve personelinin güvenliğine ilişkin taahhütlerini yeniden değerlendirmek zorunda bırakmıştır” ifadesine yer verdi.

Bu ifade, herkes tarafından, Osmanlı sadrazamlarından Koca Mehmet Ragıp Paşa’nın şu beytinde dile getirdiği duruma denk bir şekilde yorumlandı:

“Miyân-ı güft u gûda bed-meniş îhâm eder kubhun

şecâ’at arzederken merd-i kipti sirkatin söyler.”

Şundan ki, Türkiye, ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’nda görevli Metin Topuz’u, başta FETÖ’cü polis şefleri olmak üzere, FETÖ mensuplarıyla irtibat halinde olması, onlarla birlikte ABD’ye seyahat etmesi ve başkası adına kayıtlı bir telefonla sahte delil ve ses kayıtlarını yurt dışına çıkarması nedeniyle
yargılanmak üzere
tutuklanmıştı.

Bu olay, ABD’nin çıkardığı vize krizinin belirlenebilen ilk gerekçesiydi ve şöylesi bir yorumlamaya da son derece müsaitti:

ABD, iç savaş başladığında Suriye’deki, DEAŞ kıskaca alındığında o örgütteki
yerli ajanlarını
nasıl koruma altına aldıysa,
15 Temmuz
başarısız darbe girişimindeki yerli ajanlarını da korumaya almıştı.
Yukarıda zikrettiğimiz beyitteki
sirkat
kelimesi ise tam burada devreye giriyor ve ABD, yerli ajanını korumaya almak uğruna vize işlemlerini durdurma kararıyla, 15 Temmuz başarısız darbe girişimindeki orkestra şefliğini açıkça itiraf etmiş oluyordu.
Orkestra şefliği
terimi bilinçli olarak kullanıyorum çünkü tıpkı Mısır’da, halkın seçtiği cumhurbaşkanının ordu darbesiyle görevinden alınmasında ve ülke yönetiminin askerlere devredilmesinde
General Sisi
’nin yalnız başına hareket etmesi ne kadar muhal ise, 15 Temmuz’da da FETÖ’nün tek başına harekete geçmesi bir o kadar muhaldir.
Yine biz biliyoruz ki, maddi destekle Birleşik Arap Emirlikleri (
BAE
), medya desteğiyle İngiltere, istihbarat desteğiyle İsrail, zikredilen örgütün elemanlarına barınma ve ikamet desteğiyle Almanya da işin içindedir ve başta İsrail olmak üzere çıkarları Türkiye ile bitişik olan diğer ülkelerin de perdelenmesi tahtında, 15 Temmuz’un orkestra şefliğini ABD üstlenmiştir.

Öte yandan Türkiye’nin, gerek NATO üyesi olması, gerekse Kore savaşı ile başlayan sözüm ona stratejik ittifakı nedeniyle ABD’ye diş göstermesi, diğer bir söyleyişle ABD ile ilişkilerini zedelemeyi göze alarak, belirttiğimiz bu gerçeği kamuoyuna duyurması mümkün görülmüyordu.

Dolayısıyla ABD, Gezi eşkıya kalkışmasıyla ve 17/25 Aralık’taki seçim ayarlı darbe girişimiyle deneme vuruşlarını başlattığı operasyonu, 15 Temmuz’da FETÖ’yü kullanarak yaptı.

Bu değerlendirmemiz, vize krizinin ilk ve en olası gerekçesini belirlemeye yöneliktir. Yazımıza İdlib ile başlayışımızı da hatırlatarak, krizin bunları da ihtiva etmekle birlikte, çok daha büyük bir boyutunun bulunduğunu da ifade etmeliyiz.

Rus siyaset uzmanı
Yevgeni Tarlo
, geçtiğimiz günlerde Rusya’nın en büyük televizyon kanalında şunları söylemişti:

“Batı’nın Rusya ve Türkiye’ye yönelik politikaları Moskova ve Ankara’yı birleştirdi. 15 Temmuz başarısız darbe girişiminde Amerikan izi vardı. Amerika’nın her zaman böyle olaylarda doğrudan bir bağlantısı bulunmakta. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iktidar olduğu sürece Washington’un o bölgede ‘sorunları’ olacak. Dolayısıyla ABD Erdoğan’ın ortadan kaldırılması için elinden gelen her şeyi yapacak. Erdoğan’a karşı protesto eylemleri, Ukrayna’daki benzer Meydan gösterileri, ekonomik yaptırımlar ve başka baskılar bekleniyor. Bu arada ABD’nin bölgede Kürdistan projesi de Türkiye’yi hedef alıyor.”

Evet, vize kriziyle ABD,
bir
merd-i kipti gibi şecâ’at arzederken sirkatin söylemişse
de,
söylediği sadece bundan ibaret değildir
.

Bu ve benzeri hadiseleri önce kendi içinde doğru okuyup, sonra ABD tarafından planlanan büyük işgaldeki bağlamlarıyla bütünleştirdiğimizde asıl gerçekler de ortaya çıkacaktır.

Doğruluğu sabit ilk gerçek ise, ABD’nin Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğini ve dolayısıyla dirayetli ve dinamik bir Türkiye’yi asla ve asla istemediğidir.
#Türkiye
#ABD
#Rusya
#DEAŞ