Kozmoloji modern bir kelimedir; 16. yüzyılda matematikçilerle fizikçilerin ortak çalışmalarıyla yön almış, 18. yüzyılda din ve metafizikten tamamen ayrılarak fiziksel, gözlemsel ve keşifsel çalışmalarla bugünkü ad ve tanımını kazanmıştır.
İslam’da fiziksel ve gözlemsel çalışmalardan önce tasavvuf / metafizik içinde nazarî / bakışsal olarak yapılanan kozmoloji, âlem tanımıyla ilim sahibi olan yani melek, insan ve cinlere mahsus olarak kullanılmış ve daha çok da insanın kendisini ve Rabbini tanımasını sağlayan bir tefekkür anlayışıyla tasavvufta yerleşik hale gelmiştir.
Dolayısıyla, günümüzdeki İslam kozmolojisi, kozmolojik idrak vb. yine tasavvuf merkezli olarak kullanılan terkipler de modernizmin İslamî dil ve tefekkür üzerindeki tahakkümüyle âlem terimin ötelenmesi (ihmali) sonucunda ortaya çıkmıştır.
Şeyh Muhyiddin’in, (Ekrem Demirli çevirisiyle) Fütûhât-ı Mekkiyye’sinden yaptığımız seçmelerin on üçüncüsünü sunmadan önce, yukarıdaki bilgileri iletmemin nedeni, onun sözlerinin son tahlilde insanın kendisini ve ancak kendisini tanıyabildikten sonra Rabbini tanımasını, hem kendilik bilgisi olarak âlem (mikrokozmos) hem de ruh, amel ve düzen yönünden bağlı olduğu büyük âlem (makrokozmos) idrakiyle birleştirmiş olmasındandır. Bu nedenle Hazretin, insana dair her bahsinde, aynı zamanda âlem’den söz ettiği gözden ırak tutulmamalıdır.
Şeyh Muhyiddin diyor ki:
“Herkes kendi bilgi derecesine göre Hakk’ı görür.” (FM, 3:20)
“İman, duyuyla algılanan bir şey değil, bir anlamdır.” (FM, 3:23)
“Akıllı insan, kalbine gelen düşüncelerin hangisinin Allah’tan, hangisinin nefsinden veya melek veya şeytan güruhundan geldiğini ayırt edebilen kişidir.” (FM, 3:68)
“Bilgi -zahirî anlamıyla- su’dur. Amel ise yıkanmaktır. Her ikisiyle birlikte temizlik gerçekleşir.” (FM, 3:74)
“Bilgi kuşkuların hükümlerini ortadan kaldırır, iman nuru ise kuşkular hakkındaki gerçek yorumu insana gösterir.” (FM, 3:117)
“İmkansızlık için (...) imkansızlık kendisinden kaynaklanan zorunlu bir özelliktir. Aynı şekilde zorunluluk da zorunlu için özü gereği sahip olunan bir niteliktir. Böylece özü gereği zorunluluk yayılır. Aynı şey, mümkün ve imkansız için de geçerlidir. Mertebeler değişse bile bunların hükmü değişmez.” (FM, 3:207)
“Kul (...) Bilgi ve Hikmeti (...) bulduğu yerden alır, bunları getiren organa bakmaz. Çünkü akıllı kişi, insanları gerçek vasıtalarıyla tanır, akıllı olmayan ise gerçeği adamlar vasıtasıyla tanır. İşte bu (gerçeği insanla tanımak), teorik incelemelerin en büyük sürçmelerinden biridir.” (FM, 4:187)
“İlahî hakikatler, (...) birbirlerine göre üstün olmaktan münezzeh bağıntılar ve niteliklerdir.” (FM, 4:247)
“Bilme özelliği (nispet) görülene ve görülmeyene ilişir. Başka bir ifadeyle görülen her şeyden görülen kısım bilinirken, bilinen her şey görülmez. Eşyayı görme özelliği onları bilme özelliğinden farklıdır.” (FM, 4:278)
“Bilgiyi öğrenmek isteyen insan, sorulan şeyin kendisini değil, Allah’ı aramalıdır.” (FM, 4:411)
“Hakikat bir, nispetler farklıdır.” (FM, 4:446)
“İnsanın kemâli sadece aklındadır. (...) Akıl bakımından yetkinleşmek, insanın Allah üzerindeki haklarını bilip, onları yerine getirmeye çalışması demektir.” (FM, 5:22)
“Aklın araştırmaları (...), hayal yönünden duyuyla karışmıştır. Çünkü akıl fikir gücünden, fikir gücü hayalden, hayal ise ya duyunun veya musavvire gücünün verisine göre duyudan (verileri) alır. Duyu verisi kesindir, fakat (kesinliğe) zarar veren kuşkuya maruz kalır.” (FM, 5:54)
“Bütün hakikatlerin kendine özgü bir iyiliği ve kendine ulaştıran bir ‘yolu’ vardır.” (FM, 5:107)
“Düşünce ve kıyastan hareket edenler (...) hikmeti tesadüfen bulabilir.” (FM, 5:156)
“Bilinenin hükmü (...) ahirette değil, dünya hayatındadır.” (FM, 5:168)
“Sen, ‘sen’ içinde ödünçsün.” (FM, 5:298)
“Bilenin bilen olması, bir fiil değildir (nispettir).” (FM, 5:325)
“Kökler, her zaman eşyada dikkate alınan şeydir. Onlar eşyada etki sahibidir. Bir şair şöyle demiştir: ‘Soylular damarları üzerinde akar.’) (FM, 5:441)
“İhtiyarlayan insanın aklı çoğalırken, doğası eksilir.” (FM, 6:46)
“Bilgi, duyuların kendisini algılayabilme özelliğinde olduğu suretlerden soyut bir anlamdır.” (FM, 6:289)
“Herkes her şeye kendi hakikatinin hükmüne göre bakar. Bu durumda ise otoritenin ortaya çıkması için didişme kaçınılmazdır.” (FM, 6:369)
“Bilinç, bilincine varılan bir şeyin olduğu hakkında özet ve kesin bir bilgidir.” (FM, 7:103)
“Arif, senin kendinden bilmediğini senden bilen kişidir.” (FM, 7:241)
“Her hakkın bir hakikati vardır.” (FM, 7:279)
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.