Sarsılmak ve sallanmak

04:0016/06/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
Ömer Lekesiz

Geçtiğimiz Pazartesi günü, Ege Denizi açıklarında Karaburun’a yakın bir yerde 6,2 büyüklüğünde deprem oldu ve ardından 30 dakika içerisinde ikisi 4,9’luk olmak üzere yedi sarsıntı kaydedildi.Depremin, insani açıdan bir şiddet olduğu yediden yetmişe herkesin malumudur. Çünkü o doğrudan yıkıma, can ve mal kaybına neden olur. Bizler de bunlara maruz kalanların acısını, üzüntüsünü her şeyin önüne aldığımız için, depremin salt bu yanı üzerinde dururuz. Onun kendi içindeki olma zorunluluğunu, yerküre

Geçtiğimiz Pazartesi günü, Ege Denizi açıklarında Karaburun’a yakın bir yerde 6,2 büyüklüğünde deprem oldu ve ardından 30 dakika içerisinde ikisi 4,9’luk olmak üzere yedi sarsıntı kaydedildi.

Depremin, insani açıdan bir şiddet olduğu yediden yetmişe herkesin malumudur. Çünkü o doğrudan yıkıma, can ve mal kaybına neden olur. Bizler de bunlara maruz kalanların acısını, üzüntüsünü her şeyin önüne aldığımız için, depremin salt bu yanı üzerinde dururuz. Onun kendi içindeki olma zorunluluğunu, yerküre (nin oluşumunu sürdürmesi ve dolayısıyla kaçınılmaz hareketi) açısından
bilimsel faydasını
(varsa ki, mutlaka vardır) pek dile getirmeyiz.
Üstelik Allah şiddeti varoluşa bitişik olarak halk ettiği halde bu böyledir. Örneğin, bitkinin bitişi toprağa, doğum anneye, tomurcuğun patlaması ağaca... yönelik bir şiddettir ancak bu şiddetler yeni bir
sahiplik
, manzaranın güzelleşmesiyle
seyir keyfinin artması
vb. etkilerle yine
Allah tarafından perdelendiği için
de bizler şiddeti tabii afetler cümlesinden bildiğimiz şeylerin dışında görmeyiz hatta özel bir dikkatle izlemediğimizde farkında bile olmayız.
Böylece, bir depremle maruz kaldığımız şey, şiddet ve onu izleyen oturma (kırılan yer tabakasının yerine yerleşme) hareketleri ise sarsıntılar olarak aklımızda yer, dilimizde ifade bulur ama biz hallerin zahirinde, dil edebi içinde durma zorunluluğuyla ve beterin beterinden korunma duygusuyla her ikisini de
sarsılma(k)
fiiliyle niteleriz.
Sarsılmak fiili, Kelamullah’ta
racefe
((A’raf Suresi, 7:155)
recce
(Vakıa Suresi, 56:4),
zilzal
(Zilzal Suresi, 99:1); ve hatta (Ragıb el-İsfahani’nin kavlince)
racze
(Sebe Suresi, 34:5) şeklindeki kelimelerle yer alır.
Hasirizade Elif Efendi
de
En-Nuru’l-Furkan Fi Şerhi Lügati’l Kur’an
’ında bu kelimeleri “şiddetle sarsılmak” terimi altında toplar ki, bu aynı zamanda müfessirler tarafından da
arzın sarsılma şiddetiyle idraklerde bir ürperişin, irkilişin gerçekleşmesine
ve peşinden yeni bir anlama biçiminin gelişme zorunluluğuna bağlanır.

Nedir sarsılmak?

Sarsılmak, gücün kuvvetinin tükenmesine, aklın ve bedenin zayıf düşmesine, bocalamaya, davranış kabiliyetinin askıya alınmasına sebep olan anlık bir oluşun (sarsıntının) yol açtığı şeydir.

Sarsılmaya sebep olan şey, deprem gibi tecrübe edilen, ölüm haberi gibi bilgi suretinde gelen bir şey, yani neticede bilinebilen bir şeyin bilgisi olsa da, muhatabını yukarıdaki etkilere uğratır.

Bu yönüyle sarsılmak, zamandayken zamansızlığa, mekandayken mekansızlığa, fikirdeyken fikirsizliğe uğrama halinin karşılığı olarak, varlık halinde ani bir sekmenin, yarılmanın, duygu, akıl ve irade bağındaki kesilmesinin adı haline gelir.

“Sarsıldım, ne yapacağımı bilemedim, öylece kalakaldım” vb. ifadeler de bu adı tanımlamaya mahsus bir imkansızlığın sureti olarak belirir.

Sarsılmak, hayret etmek değildir. Çünkü ilki olumsuz, ikincisi olumlu bir duruma bağlıdır. Sarsılışta bir idrak
sekme
si, hayrette ise daha üst bir algıya, anlayışa tanıklığa
sıçrama
vardır. Sekme durdurur ve bocalatır, sıçrama ise uyarır ve aydınlatır.

Ancak sarsılmak da hayretin ürettiği sonuçları talep etmesi bakımından ona benzer. Tasavvufi kavramlarla söyleyecek olursak, muhasebe, tevbe, tefekkür, tezekkür, murakabe, Allah’ın ipine sarılma, havf ve reca, sabır, rıza, hamd ve şükür... tıpkı hayretteki gibi sarsılmanın izleyeceği hal ve dil menzilleridir.

Aslında bunların hiçbirisi ne yeni bir bilgidir ne de bilginin kendisidir. Bunlar oldum olası vardır ve başta tabii afetler olmak üzere, bunlara benzer hallerin neden oldukları sarsılma ile bunlarla olan bağımız (ilişkimiz) yenilenir. İbn Arabi’nin veciz söyleyişiyle, söz konusu durumlarda “
Bilginin kendisi değil, ilgisi yenilenir
.”
Bu bakımdan doğru bir idrake ulaşmak, hadisattan doğru bir sonuç elde etmek için
akıl ile iman dilinin müşterek işlemesini
sağlayacak doğru kavramları kullanmak gerekir.
Örneğin, sarsılmak fiilinin yerine,
sallanmak
fiili kullanılmamalıdır.

Çünkü sallanmakta gelip geçicilik, bir mizah, bir eğlence hali gizlidir. Bu bakımdan sallanmak çocuklara, sarsılmak mükelleflere (Allah’ın emirlerini anlayacak ve yüklenecek kabiliyette olanlara) mahsustur. Aynı nedenle söz konusu oluşların çocuklardaki ve mükelleflerdeki etkileri de farklı farklıdır.

Dolayısıyla bir mükelleften de tepkisini doğru kelimelerle ortaya koyması beklenir.

Çünkü son tahlilde
dil, dindir
.
#Ege
#Deprem