Okuma ve yazma hikâyeleri

04:0010/12/2017, Pazar
G: 18/09/2019, Çarşamba
Ömer Lekesiz

EditörlüğünüDuran Boz’un yaptığı, ilk baskıları 2013 ve 2014’te gerçekleşenOkuma HikâyeleriileYazma Hikâyeleri, yine aynı adlarlaİz Yayınlarıarasından çıktı.Konu okumak ve yazmak olunca, her ikisiniedebiyat yazarlarıtanımında birleştirmek, okuyanın aynı zamanda yazarlık ve yazarın aynı zamanda okurluk hikâyesini tek ağızdan vermek daha etkili oluyor sanırım.Duran Boz da böyle yapmış, iki hikâyeyi mümkün olabildiğince aynı edebiyatçılara anlattırmış ama yine de yazarlarınyazma eylemine verdikleribüyük

Editörlüğünü
Duran Boz
’un yaptığı, ilk baskıları 2013 ve 2014’te gerçekleşen
Okuma Hikâyeleri
ile
Yazma Hikâyeleri
, yine aynı adlarla
İz Yayınları
arasından çıktı.
Konu okumak ve yazmak olunca, her ikisini
edebiyat yazarları
tanımında birleştirmek, okuyanın aynı zamanda yazarlık ve yazarın aynı zamanda okurluk hikâyesini tek ağızdan vermek daha etkili oluyor sanırım.

Duran Boz da böyle yapmış, iki hikâyeyi mümkün olabildiğince aynı edebiyatçılara anlattırmış ama yine de yazarların
yazma eylemine verdikleri
büyük değerden
olsa gerek yazma hikâyesi okuma hikâyesine galip gelmiş gibi görünüyor. Çünkü 83 yazar okuma, 101 yazar ise yazma hikâyesini anlatmış.
Okumayan ama kendi yazdıklarının çok okunması için deli divane olan yazarların devrinde yaşadığımızı
biliyorum ama kastettiğim bu değil. Sanırım yazma eylemi okuma eylemini de bizzat ihtiva ettiği için kimi yazarlar sadece ikinci hikâyeyi anlatmayı seçmiş olmalılar.

Her iki kitaptan da iki hikâye üzerine iki pasajı (daha doğrusu deneyimi) alıntılayacağım ancak önce kitabın editörü Duran Boz’dan biraz söz etmeliyim.

Yazarlık adı, Ömer Erinç’tir. Şairdir ve akranımdır; edebiyat serüvenimiz müşterektir; dünya görüşümüz, din ve devlet kaygımız aynıdır. Tek çiviye vuran bir çekici birlikte tuttuğum sayılı isimlerden biridir.

Yükseköğrenimini İstanbul’da tamamladıktan sonra, memleketi olan Kahramanmaraş’a dönmüş ve buradan hiç ayrılmamıştır.

Eğitimcidir ama dersini anlatıp geçen cinsinden değildir. Tek kelimeyle
adam yetiştirmeye sevdalıdır
. Bu yüzden öğrencilerini okul müfredatlarının dışına taşırmaya, kültür ve sanat konusunda onların mevcut ufuklarını alabildiğine genişletmeye çalışır.
Okuma Hikâyeleri’nin sonuna eklediği
sınıf seviyelerine göre kitap önerileri
yle Yazma Hikayeleri’nin sonun eklediği
sanat-edebiyat yazı ve yazmaya dair kitap önerileri
bunun küçük birer belgesidir.

Nitekim kendisi de, “Kılavuzlar öncülüğünde yola revan olunur evvelemirde. Yol bulamayıp yön tutulunca elifba güzelliğinde sularla durulanır hayat. Öneriler, yol azığı olsun içindir yalnızca. Okuma Hikayeleri’ndeki kitap isimleri ‘ne okuyalım’ sorusuna karşılık arayışıdır her bakımdan. Yol hazırlığı yapacaklar için başlangıç sofrasıdır bu. Söz konusu sofradan edinilecek bilgilerle okuma güzergahının genişleyerek zenginleşmesi umulur. Her başlangıcın ardı sıra zuhur eden yeni buluşların fişeğiyle ateşleşir bilinç.” diyor sunuş yazısında.

Ah o velud kılavuzların, uzun bir maziden damıtılan masal tadındaki okuma ve yazma hikâyelerinin güzelliği!

Örneğin,
N. Ahmet Özalp
diyor ki: “Babam merhum ilmiye mensubu değildi. Hayatını köydeki çoğu insan gibi çiftçilikle kazanıyordu. Ama dedelerimizden kalma birçok özelliği taşıyordu. Bunların başında okuma alışkanlığı geliyordu. Evde düzenli olarak elbette Kur’an okunuyordu ama ben bundan söz etmiyorum. Kur’an harfleriyle basılmış başta Mızraklı İlmihal olmak üzere Ahmediye, Muhammediye, Siretü’n-Nebi, Gazavat-ı İmam Ali, Gazavat-ı Seyyid Battal Gazi, Kerbi Gazi, Eba Müslim-i Horasani gibi kitaplar babamın her gün okuduğu kitaplar arasındaydı. Ev işlerinden artan zamanlarında merhum annem de okurdu. Ama babamın okumaları bir başkaydı.”
Hüseyin Su
da diyor ki: “Bir yazarın
Yazma Hikâyesi
, ilk ürünlerini yazmaya başladığı zaman mı başlar? Yazıyı tanıdığında mı, ne yazdığını anladığında mı, yoksa ne yazması gerektiğinin, daha doğrusu
yazı
nın ve
yazma eylemi
nin bilincine vardığında mı başlar? Bütün bu ışıma anlarının hepsinin de birbirine geçtiğini, hatta içiçe olduğunu, birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini söylemek belki daha doğru olur. Bu bağlamda sanırım şu da bir başka doğrudur:
Işıma anları
nın hepsi de yazma hikâyesinin başlangıç noktalarıdır bir yazar için; aynı çizgi üzerinde, sürekli ileriye doğru ayrı ayrı başlangıç noktaları... böylece her ışıma anında yazma hikayesi yeniden başlar. En azından benim yazma hikâyemde böyle oldu.”
Ben yeni basımları yapılmış iki kitap üzerinden bir güzelliğe işaret etmeye çalıştım.
Ali Ural
’dan
Emine Batar
’a,
Cemal Şakar
’dan,
Mehmet Narlı
’ya,
Necip Tosun
’dan
Senem Gezeroğlu
’na... onlarca kıymetli yazarın, okuma ve yazma konusunda hangi hikayelerin içinden geçtiklerini sizin merak etmeyeceğinize ise asla inanamam.

O halde buyurun, Duran Boz’un hazırladığı Okuma ve Yazma Hikâyeleri’ne...

#Okuma Hikayeleri
#Duran Boz