Ketebe: Yeni bir yayınevi modeli

04:003/01/2021, Pazar
G: 3/01/2021, Pazar
Ömer Lekesiz

Ketebe Yayınları’nınAlbayrak Medyaiçindeki oluşumuyla ilgili ilk istişareler 2016 yılında başlamış, kısa süreli bir kuruluş evresinden sonra, 2018 yılının Mart ayında ilk kitapları yayımlanmıştır.Geçtiğimiz Aralık ayı itibariyle yayımlanan kitap sayısınıdört yüzeçıkaran Ketebe’nin, kültür-sanat, edebiyat, felsefe, tasavvuf, tarih, ekonomi, sosyoloji, kişisel gelişim ve medya ana kategorileri üzerinden gerçekleştirdiği faaliyeti takdirin ötesinde, yayıncılıkta yeni bir model arayışının beraberinde

Ketebe Yayınları’nın
Albayrak Medya
içindeki oluşumuyla ilgili ilk istişareler 2016 yılında başlamış, kısa süreli bir kuruluş evresinden sonra, 2018 yılının Mart ayında ilk kitapları yayımlanmıştır.
Geçtiğimiz Aralık ayı itibariyle yayımlanan kitap sayısını
dört yüze
çıkaran Ketebe’nin, kültür-sanat, edebiyat, felsefe, tasavvuf, tarih, ekonomi, sosyoloji, kişisel gelişim ve medya ana kategorileri üzerinden gerçekleştirdiği faaliyeti takdirin ötesinde, yayıncılıkta yeni bir model arayışının beraberinde getirdiği olumlu bir sonuç olarak analiz etmek gerekir.
Biz kendimizi, önceki yazımızda zikrettiğimiz Ketebe’nin de içinde yer aldığı kimi yayınevlerinin salgın sürecindeki kitaplarından bahsetmekle sınırlandırsak da, özellikle
Albaraka
ve
Alfa
yayınlarıyla da ilgili olması cihetinden, asıl karşılığını Ketebe’de bulan
editörlük
müessesinden ana hatlarıyla da olsa söz etmek durumundayız.
Sözlüklerdeki ilk anlamı kitap basan ve bastıran kimse, yayıncı, naşir olan
editörün
, geçmişte yayınevi (sermaye) sahibiyle, kitap hazırlık ve basımının yetki ve iş olarak o bir kişide toplanmasını ifade ettiği malumdur.
Yayıncılığın, kâr sağlanan iş olarak ekonomik bir sektöre dönüşmesiyle birlikte, ama halen “kitabı seven ancak yayıncılık yapar” anlayışının da yürürlükte bulunmasıyla
editörlük
, ilgili sermayedara yardımcılık anlamı yüklenerek, yazar keşfetme, kitabın yayımına karar verme ve hazırlık-basım süreçlerini izleme işi haline geldi.

Günümüzde ise, yayıncılığın banka, holding, medya grubu vb. büyük sermayeye mahsus bir iş haline gelmesiyle, editörlük de yeni bir anlama kavuşarak, mesleki manada müesseseleşmiş oldu.

Buna göre, bugün itibariyle editörlük dendiğinde anladığımız ilk şey, onun, hem zarar etmeyecek hem de değer taşıyacak kitabın bulunması, muhtevasının bu iki hususa göre yeniden biçimlendirilmesi ve kaliteli bir görsellikle basıma sunulmasıdır. Dolayısıyla artık editör de,
sermayedarın kazanma hakkıyla, yazarın / kitabın / bilginin hakkını
en iyi şekilde dengeleyerek, yayıncılığın doğru esaslar üzerinde işlemesini sağlayan yegâne kişidir.

Ketebe Yayınları’nın mezkûr başlayış ve yürüyüşünde bu yeni durumu esas almasının başarısında çokça etkili olduğunu sanıyorum.

İsmail Kılıçarslan’ın
kültür-sanat-edebiyat;
Ahmet Murat’
ın din, tasavvuf, düşünce;
Mustafa Armağan
’ın tarih kategorilerinde editör olarak seçilmeleri, onların sadece iyi kitaptan anlamalarının değil, aynı zamanda yazar, dergici, küratör... olarak kültür ortamındaki aktivitelerinin bir sonucuydu. Ki bu sonuç,
Harun Tan
gibi grafik-tasarım / yayıma hazırlama ve basım konularında bilgi ve deneyim sahibi biriyle güçlendirilince Ketebe de bugünkü harika seviyesine ulaştı.
Yine de bu durum, Ketebe gibi ayda ortalama sekiz kitap yayımlayan bir yayınevi için yeterli olamazdı. Bu nedenle, Ketebe faaliyetinin ikinci yılına eriştiğinde, editörlük birimi
Furkan Çalışkan
’ın yayın yönetmenliğinde,
Aykut Ertuğrul
,
Yusuf Genç, Güray Süngü, Kadir Danış
ve
İslam Dalp
ile güçlendirildi. Bu isimlerin kültür-sanat ortamımız bakımından ifade ettiği değeri bilenler, onların yönetim ve editörlüğünün bir yayınevi için ne anlama geldiğini de iyi bileceklerdir.
Furkan Çalışkan’
ın Ketebe’nin fiili olarak
içindeki
bu editörler ekibinden başka,
dışından
-çoğunluğu akademisyen olan- yaklaşık otuz kişilik bir ekip daha oluşturması, hem onun başarı hanesine yazılmalı, hem de Ketebe’nin Albayrak Medya içinde yıllardır
“Türkiye’nin Birikimi”
sloganını şiar edinerek yayımlanan Yeni Şafak’ın misyonunu Ketebe’ye de taşımasına yorulmalıdır.

Ketebe’den seçtiğim kitaplara gelince...

400 kitabı burada zikredemeyeceğim için, listemi salgın dönemindeki kitaplardan yapacağım şu seçmeyle sınırlandırmak zorundayım:

-Serap Ekizler Sönmez
, Anadolu Selçuklu Sanatının Geometrik Dili – Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi Geometrik Desen Analizleri (3 cilt),
-Alexander Knysh,
Tasavvuf Tarihi, çev.: Nurullah Koltaş,
-
Türkiye’de Sosyolojinin Yüz Yıllık Birimi, ed.: Erkan Çav, Elif Süreyya Genç,
-
Bir Roman Kahramanı: Namık Kemal, ed.: Hüseyin Su,
-Aliya İzetbegoviç,
Tarihe Tanıklığım – Otobiyografik Kayıtlar, çev.: İbrahim Hakan Doğan, Azra Blekiç Aydoğan,
-Şükran Fazlıoğlu
, Örnek Bir genç Olmak – XVII. Yüzyılda İshak Tokadi’nin Nazmu’l-ulum Adlı Eserinde Zihniyet ve İlimler,
-Ali Nihat Tarlan,
Mehmet Akif ve Safahat,
-Ülkü Tamer
, Yaşamak Hatırlamaktır,
-Aykut Ertuğrul,
Bellek ve Başka Tuzaklar,
-Turgay Anar,
Mekândan Taşan Edebiyat – Türk Edebiyatında Edebiyat Mahfilleri.
#Ketebe