Vitrivius, mimarlık üzerine yazdığı on kitabın ikincisinde, kendi fikir ve becerilerine çok güvenen mimar Dinocrates’in, Büyük İskender’e mimari bir proje sunuşunun hikayesini şöyle anlatır:
Dinocrates’in “Heybetli bir duruşu, iyi biçimlenmiş, vakur ve hoş bir görünümü vardır. Doğanın verdiği bu özelliklere güvenerek kaldığı handa soyunur ve vücudunu yağ- layarak başına kavak yapraklarından bir çelenk geçirir; sol omuzuna da bir aslan postu atıp, sağ elinde tuttuğu bir asa ile kralın yargıçlık yaptığı tribünün öne gelir.
Garip görünümü insanların dönüp ona bakmasını sağlar, bu da Büyük İskender’in dikkatini çeker. Şaşkınlık içinde, kendisine yer açılarak yakına gelmesi için emirler verir ve ona kim olduğunu sorar. ‘Dinocrates’im ben’ der. ‘Makedonyalı bir mimar. Sana şanına yaraşan fikirler ve tasarımlar getirdim. Athos Dağı’nı bir erkek heykeline dönüştürecek bir tasarım yaptım; sol elinde çok geniş, surlarla çevrili bir kent temsil ettim; sağ elinde de dağdaki bütün ırmakların içine akıp denize döküleceği bir çanak var.’
Bu tasarımdan çok hoşlanan Büyük İskender, hemen civarda kenti besleyecek buğday tarlaları olup olmadığını soruşturur. Bunun denizin ötesinden taşınmadıkça olanaksız olduğunu öğrenince şöyle der: ‘Dinocrates, tasarımının mükemmel kompozisyonunu takdir ediyor ve beğeniyorum ama korkarım ki, orada kent kurmak isteyen her kimse kötü bir değerlendirme yaptığı için kınanacaktır. Yeni doğan bir bebek ana sütü olmadan beslenemez ve yaşamda gelişmeye doğru yönlendirilmezse, bir kent ve tarlaları, duvarları taşan meyveleri ve bol besin kaynakları bulunmadıkça ne gelişebilir ne de nüfusunu barındırabilir. Bu yüzden tasarımını övgüye değer bulmakla beraber, arazinin uygunsuz olduğunu düşünüyorum; ancak, senden yararlanmak için benimle kalmanı isterim.”
1936 Montreux Sözleşmesi’nin şartlarını hatırlatan ve muhtemel kimi uygulama boşluklarının siyasi manada başımızı ağrıtabileceğinden söz eden Türk, sonuçta şunu söylüyordu:
“Türkiye Boğazlar rejiminin yeniden tartışmaya açılmamasına büyük önem vermiştir. Kısacası, Kanal İstanbul Projesi, yalnız coğrafî ve çevresel etkileri bakımından değil; siyasal sonuçları bakımından da ‘çılgın’ bir proje özelliği taşımaktadır. Proje için ilk kazmayı vurmadan önce konunun bütün yönleriyle bir kez daha değerlendirilmesi gerekir.”
Naklettiğimiz bu durum açık açık gösteriyor ki, Kanal İstanbul projesinin doğru değerlendirmesi (hemen her konuda olduğu gibi) yine muhalefetten gelmeyecek, projenin teferruatından kaynaklanıyor gibi görünse de aslı belirleyebilecek nitelikteki ayrıntıların keşfi de yine onlar tarafından yapılamayacaktır.
Bunun yerleşimde (ikamet), iş alanlarında, yabancılarla ilişkilerde ve sosyo-kültürel hayatımızda neden olacağı değişmeleri, muhtemel sorunları şimdiden öngörmeye çalışmak, bunların olumsuz bir tabloya baliğ olmaması için nazari ve pratik planda yoğun bir çaba göstermek gerekir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.