İstiklalimiz Amerika ile ilişkilerin sorgulanmasını zorunlu kılar

04:0013/10/2017, Cuma
G: 18/09/2019, Çarşamba
Ömer Lekesiz

Vize krizi, er ya da geç, şu ya da bu şekilde bitecek.O bitecek ama bir başkası patlayacak.Çünkü güçlenen Türkiye, Amerikan imparatorluğunun gerek kendi ülkesine, gerekse periferisindeki ülkelere mahsus eylemlerini sorgulamaya başladı.Türkiye, geçmişte darbecilerin amentü maddelerinden biri haline gelen NATO’ya bağlılığı sorguluyor.BM’nin mevcut yapısını, bu bağlamda Güvenlik Konseyi’nin lâyüs’el kullandığı yetkileri sorguluyor.Amerika’nın silahlı güçleriyle, istihbarat örgütütleriyle, taşeron terör

Vize krizi, er ya da geç, şu ya da bu şekilde bitecek.

O bitecek ama bir başkası patlayacak.

Çünkü güçlenen Türkiye, Amerikan imparatorluğunun gerek kendi ülkesine, gerekse periferisindeki ülkelere mahsus eylemlerini sorgulamaya başladı.

Türkiye, geçmişte darbecilerin amentü maddelerinden biri haline gelen NATO’ya bağlılığı sorguluyor.


BM’nin mevcut yapısını, bu bağlamda Güvenlik Konseyi’nin lâyüs’el kullandığı yetkileri sorguluyor.

Amerika’nın silahlı güçleriyle, istihbarat örgütütleriyle, taşeron terör gruplarıyla Bereketli Hilal’de ne aradığını sorguluyor.

Mısır’da, kendi halkı tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanını askeri darbe ile devirmesini ve ülkenin yönetimini kendisine bağlı generallere teslim etmesini sorguluyor.

DEAŞ’ın kurucusu, sevk ve idare edicisi de kendisi olduğu halde, PKK ve onun uzantısı olan örgütleri, asıl ona karşı değil, kime karşı silahlandırdığını sorguluyor.

Irak’ta ve Suriye’de, güya toprak bütünlüğünden yana olduğunu söylediği halde buralarda yeni aşiret devletçiklerin kurulmasını sahne gerisinden hangi maksatla desteklediğini sorguluyor.

Stratejik müttefikliğin, bir siyaset mecazından ibaret olup olmadığını sorguluyor.

Doğrudan doğruya Türkiye’nin varlığına yönelen ve istiklalini tehdit eden Gezi eşkıya kalkışmasının, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz başarısız darbe girişimlerinin neresinde olduğunu sorguluyor.

FETÖ ile bağlarını sorguluyor; FETÖ elemanlarını büyükelçiliğiyle konsolosluklarında casus olarak istihdam edişini, onlar eliyle Türkiye’nin sırlarını çalışını sorguluyor.

Elbette bu sorgulamaların ilk sonuçlarına göre, Türkiye iç ve dış güvenlik tedbirlerini yeniliyor, geliştiriyor; yeni politik ittifaklar kuruyor, mevcut ittifaklarını güçlendiriyor; gerek silah temini gerekse ekonomi açısından yeni anlaşmalar yapıyor.

Bunlardan hareketle Türkiye’nin, Amerika’dan koptuğunu söyleyebilir miyiz?

Hayır, söyleyemeyiz, ne kopuyor ne de henüz kopma ihtimalini projelendiriyor.

Ancak bu sorgulamaların yeni zamanlar için yüklendiği potansiyel işlevlerdir ki, Türkiye’yi giderek
eski kirli ilişkilerinden
kurtulmaya itiyor.
Yanılgılarını bile, oy, taraftar kaybetme kaygısından uzak, samimiyetinde samimi bir şekilde paylaşabilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi hakkaniyet ve vefa sahibi bir liderin yönetimindeki Türkiye, çatışmalı alanlarda yüz yüze bulunduğu Amerika, Rusya, İran, Suriye, Irak, İsrail, Mısır ve hatta Barzani ile, nerede ve neden birlikte olduğunu, nasıl ve niçin bunlarla ters düştüğünü dikkat sahibi her nazara
açıklıkla
sunuyor.

Nitekin ben bu satırları yazarken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynen şunları söylüyordu:

“Türkiye asırlık bir hesaplaşmayla karşı karşıya. Tüm araçlarıyla üzerimize gelecekler. Biz sağlam duracağız. Kimi Avrupa ülkelerinin önceden gizli saklı şekilde sakladıkları teröristlere artık alenen sahip çıkmaları aynı hedefe yöneliktir. Güney sınırımız boyunca oluşturulmaya çalışılan terör koridorunun amacının DEAŞ’la mücadele olduğunu kim iddia edebilir? Var mı böyle bir şey? Yalan. Kimse bizi aldatmasın.”

Oysaki Amerikan tipi bir imparatorluğun, adaletsizliği ilke edinen modern gücün ilişkileri böyle bir açıklığa tekabül etmediği gibi, bilakis kirlilik esasına göre yürümektedir.

Amerika’nın hem rahatsız olduğu, hem bertaraf etme gayretine düştüğü şey son tahlilde budur ve bir
müstemleke valisi
gibi davranmaya alıştırılmış Büyükelçisini korkuya düşüren de söz konusu sorgulamalar eşliğinde yetki ve sınırlarını kendisine hatırlatan Türkiye’deki güçlü iradenin varlığıdır.

Dolayısıyla Amerika, Türkiye’den yeni faydalar sağlamayı bırakıp, eski kazanımlarını korumanın telaşındadır artık.

Erdoğansız bir Türkiye’nin yeniden yaratılması ve dolayısıyla
Ahfeş’in keçisi
gibi her emrine kafa sallayacak, ilişkilerinin mahiyetini ve sonuçlarını asla sorgulamayacak ve sorgulatamayacak birilerinin işbaşına getirilmesi, halen (Gezi eşkıya kalkışmasından beri) Amerika’nın niyeti ve gayretidir. Bunu elde edinceye kadar, yeni krizler üretmekten de hiç vaz geçmeyecektir.

Ama biz de biliyoruz ki, Amerika eliyle Erdoğansızlaştırılacak bir Türkiye, istiklali tehlikeye de giren bir Türkiye olacaktır; istiklal ise hiçbir polemiği kabul etmez; çünkü o varoluşa bitişiktir.

#ABD
#Türkiye
#FETÖ
#Vize