İşte, Nihayet...

04:008/09/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
Ömer Lekesiz

Nihayet,Albayrak Medya’nın aylık dergilerinden biri.Eylül 2017’de 33. sayısı yayımlandı.Fatma Karabıyık BarbarosoğluileNazife Şişman’ın ellerinde doğup, seçkin bir muhteva ve özenli bir tasarımla okurlara sunulan Nihayet’in 32. sayısından itibaren genel yayın yönetmenliğiniAhmet Muratüstlendi.İlk sayısından itibaren, her ne kadarkadın-aile dergisişeklinde bir fotoğraf verdiyse de, Nihayet’in Barbarosoğlu ve Şişman’ın edebiyatçı ve düşünür kimlikleri gereğince, söz konusu temayı entelektüel bir boyutta

N
ihayet
,
Albayrak Medya
’nın aylık dergilerinden biri.

Eylül 2017’de 33. sayısı yayımlandı.

Fatma Karabıyık Barbarosoğlu
ile
Nazife Şişman
’ın ellerinde doğup, seçkin bir muhteva ve özenli bir tasarımla okurlara sunulan Nihayet’in 32. sayısından itibaren genel yayın yönetmenliğini
Ahmet Murat
üstlendi.

İlk sayısından itibaren, her ne kadar
kadın-aile dergisi
şeklinde bir fotoğraf verdiyse de, Nihayet’in Barbarosoğlu ve Şişman’ın edebiyatçı ve düşünür kimlikleri gereğince, söz konusu temayı entelektüel bir boyutta temsil ettiği kuşku götürmez. Dolayısıyla, Nihayet’in yeni yönetimle birlikte (son iki sayıdır) artık bir kadın-aile dergisi gibi çıkmamasının, bu tarz bir dergiye olan ihtiyacı ortadan kaldırmadığını özellikle belirtmeliyim.

Ancak dergideki görev değişikliğinin, aynı zamanda muhteva ile ilgili aciliyyetlerde (önceliklerde) yeni bir belirleme yapma fırsatı doğurduğu da bir gerçek.

Nitekim, özellikle son sayısından baktığımızda Nihayet’in
sosyolojizme kapılmadan
mevcut sosyal hayatın nabzını tutma gayretini öne aldığı ve bu manada eğitimden sanata, zanaattan kültüre, yayın hareketlerinden siyasete... bir çok alanı, doğrudan yaşananlara da dokunarak
yetkin ve sivil bir dille
kuşatmaya çalıştığı görülebiliyor.

Ahmet Murat’ın, öğrencilik / okulluluk sorununu, “Okullar açılıyor. Bu cümlenin bazı anneleri mutlu, bazı babaları kaygılı, bazı öğretmenleri heyecanlı kılacağını tahmin edebiliriz. Ya çocuklar? Onlardan pek azının bu cümleyle içlerinin açılacağını ve çok azının hevesle dolarak gün saymaya başlayacağını tahmin etmek içinse, güçlü sezgilere bile ihtiyacımız yok. Acaba niçin? Okullarımızı daha cazip, daha yaşanılır, daha etkili, daha yaratıcı kılmanın yolları üzerinde düşünmeliyiz” şeklindeki takdiminden de, hemen zikrettiğim hususları anlamak mümkün.

Mustafa Özel
üstadımızın,
Heidegger
,
Hölderlin
,
Yahya Kemal
ve
Yunus Emre
’nin düşüncelerinin içinden geçerek yazdığı, “Çocuklaş ki, İnsan Ol” başlıklı yazı, Nihayet’in gündelik hayatımızın bitip tükenmeyen sorunlarından olan eğitime nasıl baktığını güçlü bir şekilde imlerken, ilgili sorunun dergide
Hababam Sınıfı
gibi, son derece popüler (ve aynı oranda beğeni kazanmış) bir film üstünden işlenmesi de nazariyattan gündelik hayata atılan sağlam bir köprüye işaret ediyor.
Bu bağlamda,
Akif Pamuk
Hoca ile yapılan söyleşinin de özenle okunması gerekiyor. Örneğin, diyor ki Pamuk Hoca, “Ders kitabını bu kadar merkezileştirmek tam da seküler teolojidir. Bunun yerine ders kitapları olmasın demek de büyük bir iddiadır. Kitapları ana metin olarak kullanmayacak olanlar da öğretmenlerdir. Onlara kimse demez ki, neden kullanıyorsun ya da kullanmıyorsun. Öğretmen oturup kendi dersi için etkinlik hazırladığında ‘Neden hazırladın!’ denmez. Burada ders kitabı ana kavramsal çerçeveyi oluşturacak bir bağlamı, onu derinleştirecek, sınıfa göre kişiselleştirecek ve yeniden üretecek olan öğretmendir. Öğretmenin buradaki fonksiyonu, o dizgede öğrencileri için onların dünyasından başka şeyler üretmektir. Ders kitabını herkesin kabul edebileceği referans çerçevesini oluşturacak ana bir metin haline dönüştürmek, fetişleştirmektir.”
Ahmet Murat, Beyza Karakaya, Emel Topçu, Nuray Türkyılmaz Catic, Serap Kabakçı, Ümit Aksoy, Ümmühan Karabulut
imzalı yazı ve söyleşilerden oluşan Nihayet’teki eğitimle ilgili dosyayı öne alışım,
İbrahim Tenekeci
’nin “Dert Söyletir Kalem Yazdırır” başlıklı yazısıyla temeli atılan,
Kırtasiye Aşkına
başlıklı dosyayı (ve elbette İbrahim’i de) kıskanışımdandır.
Ahmet Turan Köksal
ile
İlker Şahin
’in ilgili yazılarına ve
Oruç Gazi Kutluer
’in söyleşisine tepki mi ise, acımasız güzellik terimiyle ifade etmek isterim.
Yukarıda Nihayet’in kuşatıcılığından söz etmiştim. Bu bapta,
Yüz Türk Büyüğü
adlı köşenin (ki
İkindi Yazıları
’nı hatırlayıp,
Nedim Ali Zengin
’e bir Fatiha göndermek kaydıyla) müptelası olacağınızı sanıyorum.
Kemal Sayar, Zeynep Özel, Kübra Demir, İslam Dalp, Zeliha Eliaçık, Shems Friedlander, Abdullah Uğur, Sadık Şanlı, Aybala Hilal Yüksel, Ali Hasar
imzalı yazıların sunduğu bereketli çeşitlilik içinde bilgi zevkine erişeceğinizden ise hiç kuşkum yok.

Bu vesileyle Nihayet’i düşünenlere, ilk sayısından itibaren büyük bir emek ve gayretle yayımlayanlara ve onun yarınlara taşınma nöbetini üstlenenlere çok çok teşekkür ediyorum.

Ne demiştim:
İşte, Nihayet
...
#Nihayet
#Dergi